Gülenin son konuşmasında Haçlılardan bahsetmesi çok ilginç. İnsan bilinçaltını  duygularını kontrol edemediği anlarda  ortaya net koyarmış. Durup dururken bir insan neden Haçlıları savunmak zorunda kalsın ki. Bu birdenbire Moğolları savunmak gibi bir şey..

15 Temmuz saldırısı Türkiye ekseninde hem Türklere hem de dünya müslümanlarına yapılmış bir haçlı saldırısıdır.  Bundan sonra yaşanacak hadiseler bunu daha net ortaya koyacaktır. Avusturya hükümetinin PKK nın ülkemiz aleyhine gösterisine izin vermesini nasıl okumalıyız?

Şu anda Haçlı  ünvanına sahip tüm milletler hep birlikte saldırıyorlar. Ancak başaramayacaklar.  Belki bir müddet sonra geri adım atmak zorunda kalacaklar. Bu taktiksel bir geri çekilme olacaktır.

Bu tablo Ortamın henüz elverişli olmadığı yahut kendi aralarında anlaşmazlığın düşmüş olduklarının bir alameti olacaktır. Ben yaşananlara 15 Temmuz darbe girişimi demiyorum.  15 Temmuz işgal süreci diyorum. Çünkü saldırılar çok boyutlu olarak devam ediyor.

15 Temmuz sürecinin mahiyetini ve derinliğini hala kavramayanlar var. Bu durum gerçekten iç kanatıcı .

Tehlikeyi tüm boyutları ile görmezseniz ona yönelik tedbirlerde zaafa düşer ve o tehlikenin altında kalırsınız. Tarihte benzerine görülmemiş Bir ihanetle kanlı bir darbe girişiminin hemen akabinde  patlayan bombalara ve terör saldırılarına dikkatlice bakanlar yaşanan Fotoğrafı net olarak  görebilirler.

Darbe girişimin üzerinden zaman geçtikçe, itiraflar gelmeye başladıkça ve ülkenin üzerinden  toz bulutu kalkmaya başladıkça oynanan oyunun ne kadar büyük ve tehlikeli olduğunu anlayabiliyoruz. Bunun sadece bir darbe olmadığı veya sadece bir işgal olmadığı da ortada. Büyük Ortadoğu projesiyle başlayan  Ortadoğu’yu dizayn etme çabasının Siyonizmin kirli emellerine doğru evrildiğini görmek  için kahin olmaya da gerek yok..

Son bir ay içinde yaşanan elim hadiselere baktığımızda düğmeye bir merkezden basılmış olduğu açık.   Öyle bir merkez ki henüz devletin içine sızmış Fetöcü hainlerin kalkıştıği darbenin başarısî veya başarısızlığinı dahi yeterince sorgulamadan harekete girişilmesi artık bekleyecek zamanlarının olmadığını gösteriyor.

Ancak sabrı olmayanın zaferi de olmaz bunu unutuyorlar. Kim ne plan yaparsa yapsın Elbette göklerden gelen bir karar var. Yoksa bu denli şeytani zeka ve plana sahip arkada büyük merkezlerin istiflendiği 40 yıllık tarihi bir yapılanmanın üstesinden gelebilmek fizik koşulları yönünden imkansıza yakın bir şey..

Tehlike geçti mi?
Elbetteki  hayır !

Emin olun burada kalmayacaklar daha  fazla üzerimize gelecekler.Şimdilik  hesaplarıni revize ediyorlar. Lakin yeryüzündekilerin hesabı varsa Allahın da mutlak bir hesabı vardır.. Önümüzdeki günlerde neler olup bittiğini hep birlikte göreceğiz. Hiç ummadığımız beklemediğimiz hadiselere tanık olabiliriz. Zira dünya yeni küresel kırılmalara gebe.

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

15 Temmuzdan itibaren ülkenin karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi tam anlamıyla bir avuç insanın dışında çoğunlugun müşahade etmediğini düşünüyorum

Dikkat Edin

Türkiye Ortadogu dengelerinin gün geçtikçe israilin lehine evrildiģi bir zamanda yok edilmek ve tarih sahnesinden çıkarılmak isteniyor.

Dünyanın yaşayan en büyük şeytanının bu topraklarda devşirilmesinden ve korkunç sinsi planların ayyuka çıkmasından anlamıyor musunuz?

Anlamayan varsa somutlaştıralım. 100 yıl önce elimizde olan Musul ve Kerkük bugün kimin elinde..

Selanik, Trablusgarpa ne oldu?

Yemen, Hicaz kimin elinde. Bir bir kopardılar Anadoludan.

Bugün de Ankarayı , Diyarbakırı ve istanbulu elimizden almak istiyorlar.

Bu toprakları bize yönettirmek istemiyorlar.

Bizi boğmak ve esir almak istiyorlar.Ancak bedel òdemekten de korkuyorlar.

Bu yüzden direkt karşımıza çıkamıyorlar.

Önce sinsi hainler ve taşeronlarla bizi yıpratmaya çalışıyorlar. Daha sonra iç savaşla bizi birbirimize kırdırmayı planlıyorlar.

Son aşamada da kendi ordularıyla bir işgal hareketine girişecekler

Neden tehlikenin yeterince farkında değiliz biliyir musunuz?

Çünkü karşımızdaki düşmanı yeterince tanımıyoruz.  Çünkü tarihi bilmiyoruz. teknolojinin inceliklerinden bi haberiz.    Çünkü karşımızdaki düşmanın arkasında kimlerin olduğunu kimlerle ittifak yaptıklarını bilmiyoruz. İçimizde başja hangi hainleri devşirdiler henüz bilmiyoruz .Cehalet cesareti getirir demişler ya. İşte bu yüzden tehlikenin farkında değiliz. 16 Temmuz sabahı korkunç bir kabusa uyanabilirdik.

Sokaklar kan gölü. Devlet başkanı öldürülmüş cesedi yerlerde sürünüyor.  İdam sehpaları darağaçları kurulmuş. Sokaklarda korku ve gerilim hakim. Çocuklar sokağa çıkamıyor. DlEgemen dünya darbecilerle kol kola. Her yerde cadı avı başlamış. Bu ihanete karşò çıkan herkes tutuklanmış. Böyle bir Türkiyeye uyanmak ölümden daha beter değil midir.? Bu yüzden insanlar olul oluk ölüme koştular. Yüce Allah o gün kullarının kalbine cesaret ikliminin kutsal rüzgarlarını gönderdi.  Normal zamanda arabanın önüne atlamayacak adamlar tankın altına girdiler. Bunun fizik kuralları ile  anlaşılabilir bir yanı  yok.  Zaten büyük kahramanlar böyle zamanda ortaya çıkar ve yaşadıklarına daha sonra kendileri dahi inanamazlar.

Tehlikenin farkında olmayışımızın diğer bir nedeni maalesef devlet sistemimizin eksik ve aksayan yanları. Düşmanını fertlerine tanıtamayan devlet bir zaafiyet ićindedir.  Çünkü bilgiden yoksunluk rehaveti de beraberinde getirir.  Devletin kılcal damarlarına sızmış bir virüsleri temizleyecek organlarımız da virüs kapmışsa yapacağınız fazla bir şey yok demektir. Bu badireyi atlattıktan sonra devleti yeniden dizayn edemezsek Allah korusun bu millet varlık ve yokluk tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.

Bu nedenle devletin tanımı ve fonksiyonu yeniden tarif edilmeli..

DEVLET NEDİR?

Devlet her şeyden önce kendine karşı potansiyel bir düşman yapılanmasına en başında müsaade etmeyen yani o düşmanı yatağında boğan güç ve akıldır.

Düşmanı Yatağında boğmaya fırsat bulamaz ve bur şekilde kendine karşı hasmane bir saldırı olması halinde ise onu bir daha kımıldamayacak hale getiren aygıttır.

Bunları için ne gerekir?

1. Ülke yònetiminde Müthiş bir zeka ve stratejiye sahip beyin takımı.

2. Mükemmel bir eğitim sistemi ve mükemmel bir eğitim ordusu. Yüksek ideallerle Motive edilmiş gençlik.

3. Kusursuz ve çok yönlü bir istihbarat.

4. Kamuda liyakatın ve motivasyonun egemen olduğu bir yönetim şekli.

Bunların dördüne sahip olan devlet, en kötü coğrafyada da olsa en azılı düşmanlara sahip bulunsa da tüm pozisyonları lehine çevirmesini bilir.

Zira düşman her zaman vardır ve düşman asla uyumaz. Sizin zayıf anlarınızı kollar .Düşmanın güçlenmesini engellemek onların  arasın nifak sokmak ,bölmek ve  onların planladığı saldırılarını òtelemek ve etkisizlestirmek veya oyunu beşiğinde boğmak devletin derin aklının görevidir .

Umarım devlet tüm bu yaşananlardan gerekli dersi almıştır.

Necati Daştan
Hukukçu Yazar