Allâh’ın Boyası ile Boyanmak
           
            İslâmiyet, Allâh’ın (c.c.) mü’minlere verdiği bir renktir, bir boyadır (sıbğatullâh)…O’nun verdiği rengin dışında kalan bütün renkler, boyalar sahtedir, sun’idir, alçaltıcıdır. İman ve sâlih amel ise, bütün hayatın bu ilâhi boya ile boyanmasıdır. Kur’an-ı Kerim ise Allah’ın kullarını, Allah’ın boyasıyla boyamak için vardır. Bakârâ Sûresi 138. Ayette beyan buyurulduğu üzere; “Allâh’ın boyası ile boyanınız! Boyası Allâh’tan daha güzel olan kim vardır? ‘Biz yalnızca O’na kulluk edenleriz’ deyin!” ilâhi fermânı bunu izah eder.
            Her doğan bu boyanın fıtratı üzere dünyaya gelir. Hadis-i Şerif’te de anlatıldığı üzere, insana verilen cüz’i irade sayesinde bülûğa erince insan tercihini yapar, dilerse Allâh’ın boyasını kullanır, dilerse değiştirir, sahte boyalarla boyanır.
          İnsan hayatı, Rabbâni ve Rahmâni bir rengi de taşıyabilir, şeytâni ve cahili bir renge de bürünebilir. Bu fertlerin kimlik tercihlerine bırakılmış bir şeydir. Rengimiz Rahmâni ise eğer, hayatımız, İslâm’ın ona hükmetmesiyle başlar, teslimiyet, sabır ve sebat üzere yürür ve yine rabbin rızası istikametinde son bulur.
            Yok, eğer câhili ve şeytâni tercihler kimliğimizi belirlemişse hayat, cehâlet ile başlar, kör bir inatla şirk ve küfr üzere devam eder ve behîmi bir hal üzere fenâ bulur. Allah bizi bu hâlden muhafaza buyursun ve bizleri mü’minler olarak yaşatsın, mü’minler olarak öldürsün ve mü’minler olarak haşreylesin.
            Tevhîd inancı, Allâh’ın boyası dışında kalan tüm boyaları reddetme inancı ve eylemidir.
           Küfür, Allâh’ın boyasını başka boyalarla setretme, örtme, kapama, gizleme eylemidir.
             Nifâk, Allâh’ın boyası ile beşerî boyaları karıştırma, flûlama, renk tutturamama veya rengini bozma eylemidir.
 “(İnsanları) Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve “Gerçekten de ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussilet:33)
Allâh’ın boyası ile boyanmak, kimlik tercihini bu boyadan yana kullanmak ve bu istikâmette bir hayatı sürdürmek; câhiliyyenin tüm değer yargılarını alt-üst etmek demektir. Fir’avnun burnunu sürtmek, tâğûtun boynunu kırmaktır. Zâlime dur deyip, zulme rızâ göstermemektir. Mazlûmun yanında yer almak, Nemrut’un karşısında olmaktır. Nefs putunu yerlere serip, üzerinde Rabb’e secdelere varmaktır. Rabbe kulluğa kanat çırpmak ve sonunda ebediyet bulunan ötelere urûc etmektir. Evet, bu boya da bu vardır ve tercihini Allâh’ın boyasından yana kullananlar bu tercihe sahip çıkmak, vefâ göstermek borcundadır.
“Başı siyah kuru üzüm gibi olan Habeşî bir köle sizin üzerinize atansa bile onu dinleyin ve itaat edin!” (Buhâri) hadisinde anlamını bulan bir teslimiyeti gerektiren boya… “Emr-i Bi’l Ma’rûf-Nehy-i Ani’l Münker” vazifesini bihakkın eda ettikten ve gereken uyarıları yaptıktan sonra; kaosa, kargaşaya meydan vermeyecek, zalime eman vermeyecek ve fırsatını bulduğunda hemen başını ezecek bir teslimiyet boyası…
Bizim güzelleşmek için estetik ameliyatlara, sentetik boyalara, insanın burnunu kıran kimyasal boyalara ihtiyacımız mı var? Bu türden gereksizlikleri kendilerine bir ihtiyaç gibi görüp te hayatının olmazsa olmazı kılanlar, hakikatte Allâh’ın boyasına karşı gelmiş olmuyorlar mı? Allâh’ın yaratması ve fıtratta sürdüğü boya yetmiyor mu? Kim Allâh’tan daha güzel renk ve koku verebilir? Kim O’ndan daha muazzam desen vurabilir? Kim O’nun model ve motifleri üzerine bir şey icâd edebilir?
Allâh’ın boyası dışındaki tüm boyaları reddediyoruz. Bukalemun gibi renk değiştirmeyi, renkten renge girmeyi, renkleri; içinden çıkılamayacak hale sokmayı ya da renksiz kılmayı reddediyoruz. Çünkü biz rengimizi “Lâ ilâhe illallâh” tevhîdi ile almış, “Muhammedun Resûlullah” ile süslemişiz.
Yeniden bezenebilsek Allâh’ın boyasıyla… Modernizmin renk cümbüşünde kirlenmişliğimizin farkında olarak, tevbe gözyaşları dökerek ve vahiy yağmuru ile bir temizlik harekâtı başlatabilmenin tam vakti değil midir?
Herkes nârını da, nurunu da bu dünyada hazırlıyor. Şimdi; Bu güne kadar kazandıklarımız bizi hangisine taşıyacak, kendimize sormamız gerekiyor. Allâh'ın âyetlerine karşı kör ve sağır bir tutum takınanlar, nûrdan nasibini alabilecek mi? Hayatları nûr olanların, âkıbetleri huzûr olacak; zulüm, zulmet ve zilletten arınanı, günahlardan sakınanı, Allâh'ın nûru kuşatacak! Zulümle, zillet içerisinde, zorbalık ve eşkiyâlıkla barınanı ise Allâh'ın nârı kuşatacaktır elbet! Tercîh önümüzdedir...
Yâ Rabbî!
            Senden başka ibâdete lâyık kimse yok,
            Ancak Sen varsın!
            Biz nefislerimize zulmettik,
Mazlûmun yanında olamadık, zâlimlerden olduk!
Eğer Sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen
            Kaybedenlerden oluruz!
Şeytâna karşı, şeytanlaşanlara karşı, nefislerimize karşı bize yardım et!
            Ülkemize dirlik ver, bize hakk’ı göster ve haklının yanında kıl bizleri…(Âmin.)
 
Şeref İŞLEYEN