Bugün insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu şeylerin başında, örnek alabilecekleri rol-model insan arayışı gelmektedir.

Çünkü insanın fıtratında kendisine örneklik teşkil edecek mükemmel insanları modellemek vardır.

Hele ki günümüzde egoizmin ve kapital değerlerin alabildiğine arttığı bir dönemde insanlar, hızla yalnızlaşmakta ve aile mefhumu giderek yıkılmaya yüz tutmaktadır.

Nitekim bu verilerin neticesinde kadın gittikçe itibarsızlaştırılmakta, evliliğin içi boşaltılmakta, aile içi çekişmeler hızlanmakta, kadına ve çocuğa şiddet ve istismar hızla artmaktadır.

Maalesef hiç arzu etmesek de izlediğimiz haberlerin en ön sırasında bu türden can sıkıcı haberler yer almaktadır.

İşte tam da bu noktada, İslam öncesi cahiliye toplumunun kadını itibarsızlaştırdığı bir dönemde tüm cahiliye adet ve geleneklerini yerle bir eden son peygamberin kızı Fatıma’yı hatırlıyoruz.

Her şeyden önce erkek egemen bir coğrafyada doğan Hz. Fatıma, Hz. Peygamber neslinin devam ettiricisidir.

Cahiliye çağının cahil ve günahkâr insanlarının utancından kız çocuklarını diri diri toprağa gömdükleri bir devirde, Allah Resulünün kızı Fatıma’ya verdiği değer, onların bu çirkinliklerini tarihin çöplüğüne gömdüğü bir devrimdir.

Hz. Muhammed (a.s), her türlü iyiliği, fazileti, değer ve erdemi bizzat kendi eliyle kızına vermiş, onu mükemmel bir anne ve eş adayı olarak yetiştirmiştir.

Akabinde kızının da onayını alarak çok sevdiği ve titizlikle yetiştirdiği yeğeni Hz. Ali ile yuvalarını kurdurmuştur.

Huzur ve saadet kaynağı olan Ehl-i Beyt yuvası, sonraki nesle ve insanlığa verdiği örneklikler ve erdemli davranışlarıyla rol model olmuştur.

Zira bu yuvada bugün insanlığın mumla aradığı, haya, iman, ahlak, insanlık, fazilet, erdem, fedakarlık, yiğitlik, yardımseverlik, hoşgörü, empati, sevgi, saygı, ahde vefa gibi olmazsa olmaz olan yüce değerler vardır.

Bütün bunların neticesinde huzur ve sekinet gelmiş, Ehl-i Beyt haznesinden çıkan bu ışıkla Orta Asya ve Anadolu’da nice mutlu yuvalar kurularak gözler ve gönüller sürura ermiştir.

Hz. Fatıma, en zor dönemlerinde peygamber babasına kol kanat germiş, biricik annesi Hz. Hatice öldüğünde ona aynı zamanda annelik yapmıştır.

Bunun sonucunda haklı olarak “babasının annesi” unvanını bizzat Allah Resulünün ağzından alan Fatıma, ona olan sevgisini ve özlemini ölene dek sürdürmüştür.

Allah Resulü, en sıkıntılı zamanlarında biricik kızının yanına gitmiş, teselliyi onunla bulmuş, ona sevgide ve hürmette oldukça cömert davranmıştır.

Belki de ümmetinin en büyük felaketinin aile yuvası üzerinden olacağını fark eden Hz. Peygamber, kızı Fatıma, damadı Ali, torunları Hasan ve Hüseyin efendilerimiz üzerinden asırlara ufuk açacak çok yerinde ve harika bir mesaj vermek istemiştir.

Evliliklerin gittikçe külfete dönüşerek zorlaştırıldığı şu dönemde, gayet sade ve mütevazı bir evlilik örneği ve hayat modelini sunan Ehl-i Beyt yuvasından bu manada da çıkarılması gereken önemli dersler vardır.

Yine kendisi her konuda kadınlara örnek bir hayat süren Fatıma anamızın, ümmete rol model olma noktasında çok önemli şahsiyetler olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i nasıl yetiştirdiği de gözlerden uzak tutulmamalıdır.

Allah Resulünün “Allahım! Ben onları seviyorum. Sen de onları sev. Onları sevenleri de sev “ buyurduğu gibi onları sevenlerden ve izlerinden gitmeyi dua ve niyaz ile…