Tırnaklarıyla ülke devi olan adam gibi adam MUSTAFA KAÇMAZ

      Ülkenin önde gelen iş adamlarından olan, Erzincan’ın da sevilen siması Mustafa Kaçmaz’ı konuk alalım bu gün gazetemize.  Bayram tatilini Amerika yerine Erzincan’da geçiren, bazı temaslarda bulunan Mustafa Kaçmaz’ı kısaca tanıyalım önce.

       Mutlusan Elektrik’in sahibi Erzincan doğumlu, memleketinin aşığı, çeşitli alanlarda memleketini temsil eden, aşırı sempatik bir kişilik. Geçtiğimiz günlerde tanıştım kendisiyle. İlham veren hayat hikayesini dinledim kendi ağzından. Çıraklıktan sektörün devi olma adımlarını bir bir anlatan Kaçmaz kendisini anlatırken “Trabzon lastiği ile gittiğim İstanbul” ifadesini kullanıyor. Erzincan’dan İstanbul’a kara tren ile 3 günde gittiğini belirten Kaçmaz’ın işe başlangıç hikayesi de hayli ilginç. Biraz onun ağzından dinleyelim.

       “Bekar olduğumuz zamanlarda İstanbul’da bir handa, bir beyefendi ile selamlaşıyoruz, sabah erken 6 da falan çıkıyoruz. Meğerse elektrik sektöründe bir mağazanın sahibiymiş. Benim sürekli ona selam vermem, onunla konuşmam, tebessüm etmem, gülmem onun hoşuna gitmiş. Ondan sonra bana teklifte bulundular. 1974 yılında Karaköy Bankalar Caddesi’nde bir teknik malzeme satan 7 veya 8 tane bayisi olan bir firmada çırak olarak işbaşı yaptım. Çırak olarak girdim ama işimi çok sevdim. İşimi öyle bir benimsedim ki kısa süre içerisinde o çırak kalfa oldu. O kalfa olan çocuk, zaman geldi o mağazanın müdürü oldu. Yani kocaman bir firmanın müdürü oldu. Benim patronum Rum ustam Ermeniydi. İyi bir tezgahta yetiştim. Genelde bizim o sektörün genelde yüzde 85’i gayri müslimlerin elindeydi, ya Rum, ya Ermeni yada Yahudi vs. Biz hepimiz o tezgahlarda yetiştik. 1983 yılında sıfır sermaye ile işi çok iyi kavradım, işi çok iyi biliyorum, üretici firmaları çok iyi biliyorum, satış yapacağım firmaları çok iyi biliyorum. Orada çok iyi bir denge oluşturduk, 1983 yılında Bismillahirrahmanirahim dedik. 1983’ün üçüncü ayında firmayı kurduk. Azimli ve çalışkan bir insandım. Sonra yavaş yavaş bu işi Karaköy’de büyütmeye başladık. Sonra 90’lı yıllarda geldik, o dönemlerde bizim sektörde birçok ülkelerde ithal mal gelirdi. Bizim dünya kadar dövizimiz dışarı giderdi. Gerçekten biz Erzincalılar olarak yoksulluktan, fakirlikten geldik. Yokluktan, açlıktan geldik. Ancak düzgün, onurlu, namuslu çalışarak tırnaklarımızla bir yerlere geldik. 90’lı yıllardan sonra üretime geçtik. Mesela bu bizim evlerimizde, ofislerimizde sıva altı dediğimiz malzemeler var, işte boyasından tutun, kasasından tutun, sigorta kutusu yani her şeyinden. Size bir hemşeriniz olarak onurla gururla söylüyorum plastik kablo kanallarında Türkiye genelinde bir numaradayız. Ama önceleri milyon dolarlar paramız dışarıya giderdi. Biz daha sonra üretimi geliştirdik, işi büyüttük ondan sonra 2000’li yıllarda priz anahtar grubuna girdik. Şu an Türkiye genelinde 81 ilde bayilerimiz var. Sadece fabrikada çalışan 750 personeliz var. Yan sanayi ile birlikte toplamda bin kişi çalıştırıyoruz. Ama en gurur duyduğum şey ithal ettiğimiz ülkelere şu anda biz ihracat yapıyoruz, 85 ülkeye ihracatımız var. Bunu da gittikçe arttırıyoruz. Özellikle bu pandemi döneminde Türkiye’deki birçok olumsuzluğa reğmen, biz Allah’a şükür dimdik ayakta durduk. Pandeminin en sıkıntılı, en zor olduğu dönemlerde iki iş yaptık.”

       Birçok siyasi partinin tekliflerini geri çevirdiğini, kendisinin siyaset üstü olmaktan halkın arasında olmaktan gurur duyduğunu her platformda dile getiren Kaçmaz “Ben üreticiyim. Her kes işini yapmalı. Siyasetçi siyasetini yapacak ben de üretim yapacağım.” diyerek babacanlığının da ortaya koyuyor.

       ŞİMDİ KAÇMAZI BİRAZ ANALİZ EDELİM

       Mustafa abi diyeceğim. Mütevaziliğiyle gönüllerde taht kuran, insanların cebine, siyasi etiketine veya mal varlığına değil kişiliğine bakarak insanı insan olduğu için seven iyi yürekli bir insan kendisi. Gördüğüm Mustafa Kaçmaz memleket sevdası ile yanıp tutuşuyor. Erzincan için bazı projeleri de yok değil. Ancak henüz demlenme aşamasında.

        Kendisi ile kısa bir sohbet imkanı buldum. “Erzincan’a yatırım noktasında bir adımınız olacak mı?” sorusuna; “Bu konu daha önce bizim gündemimize geldi. Fakat maliyet hesapları bizim belimizi büküyor. İstanbul bizim pazarımızın %50’sini oluşturuyor. Pazara uzaklaşmak bize ek maliyetler getiriyor. Sadece Pazar değil. Yan sanayi de Erzincan’da yetersiz. Ülke devi olmak için, ülkemize giren ithal malların önünü kesmek için maliyet konusu bizim için çok önemliydi. O sebeple fabrikamız İstanbul’da olmak zorundaydı. Ancak farklı konularda bazı düşüncelerimiz var. Zamanı gelince onları da açıklayacağım”

       Eveet Buraya kadar Mustafa abimin ağzından dinledik. Şimdi sazı alalım elimize. Biz kendimizi hiç ve hiç anlatamıyoruz insanlara. Mustafa abim başta olmak üzere yatırımcıyı Erzincan’a getirecek teşvikler gerçekten yetersiz. Bundan siyasilerimizin bir ders çıkarması gerekiyor. Yani bir Mutlusan Elektrik’in Erzincan’da olması kötü mü olurdu. Özellikle memleketi için yanıp tutuşan bir kişinin fabrikası. Belki 30 işi ekmek yiyecek bu işyerinden. 30 kişinin etrafıyla birlikte 150 kişinin ev, gıda, giyim, manav ve market vb. ihtiyacı olacak. Bu rakam belki bize ufak gözüküyor. Ama 150 kişi sadece hayalimizdeki Mutlusan Elektrik yatırımından kazanımımız. Bir de fazladan 10 firmanın Erzincan’da faaliyet gösterdiğini düşünsenize. Al sana Bin 500 kişinin karnı doydu. Esnaf o 1500 kişinin yaptığı alışverişle belki bir çekini ödeyecek. Bu konu Erzincan için, bizim için, çok büyük bir handikap. Siyasilerimiz için bir an önce ele alınması gereken önemli bir nokta.

 

">İSTERSENİZ KAÇMAZIN AĞZINDAN DİNLEYELİM