27. Aralık 1939 Erzincan depreminde, Şehir tümüyle yıkılıp yok olmuştu. Merkez nüfusunun yarısı olan 15-16 bin dolayındaki insanımız enkaz altında can vermişti..

Karlı, soğuk kış mevsiminin zor koşullarında, ölüler mezarlıklara taşınamamış, yıkılan konutların bahçelerinde  kazılan mezarlara alelacele gömülmüştü.

Öyleki; depremin olduğu gecedeki giysileriyle, kulağındaki küpesi, parmağındaki yüzüğü, boynundaki altınıyla toprağa verilenlerin  sayısı hiçte az değildi. Hemen herkes can derdine düşmüş, küpeyi, yüzüğü, altını kimsenin gözü görmüyor, değer vermiyordu.

Bu şekilde, evinin bahçesine gömülenlerden biride depremde hayatını kaybeden rahmetli halamdı.  Münire halamın mezarı kaybolmasın diye, depremden sonraki yıllarda, etrafına taş dizilmiş, üzeri de çimento ile sıvanmıştı. Bahse konu mezar, halamların oturduğu eski Erzincan’ da Karaağaç Mahallesindeki yıkılan evin bahçesindeydi.

1982 yılında, bu mahalle ile birlikte sonradan oluşan istasyon mahallesinin de bulunduğu eski Erzincan şehrinin bir bölümü istimlak edildi. Bu suretle ddeprem kalıntılarıda kalkmış oldu. Ne var ki istimlak alanı içinde kalan halamın mezarının bulunduğu yerden kaldırılıp Terzi baba mezarlığına nakledilmesinin uygun olunacağı düşünüldü. Böylece mezar kaybolup gitmekten kurtarılmış olacaktı.

Eski Erzincandaki Karaağaç mahallesi, hava şehitliğin tam karşısında, şimdilerde Belediyenin piknik alanı olarak düzenlediği alandır. Gerekli izin alınarak mezar açıldı. Mezarın başında, ailenin büyük oğlu başöğretmen Yaşar Aras, sonraki yıllarda halamın büyük kızı memnune hanımla evlenmiş olan Hafız İsmail Seyyah, Ben ve mezarcı vardı.(Günümüzde bu olayda adı geçenlerin tümü rahmetli olmuş durumdadır.)

Kazı yapılırken Yaşar ağabeyim mezarla ilgili bir bilgisini bizlerle paylaştı. Ona da depremde sağ kurtulan memnune abla anlatmış. Demişki: annem depremde enkaz altında kalıp hayatını kaybettiğinde elbisesi ile bahçeye kazılan mezara gömüldü. Annemin cebinde bozuk para cüzdanı vardı. Kulağında altın top küpe bulunuyordu. Halamın mezarı açıldığında, topraklar bir kenara atılırken, dikkatlice izliyorduk edinilen bilgi çerçevesinde ne çıkacak diye. Ve sonuçta, halanın cebindeki cüzdanda bulunan bozuk paralar, paslanmış vaziyette görüldü anlaşılacağı gibi cüzdan çürüyüp gitmişti.

Kafatasının bulunduğu yerdeki topraklar arasında, top altın küpe pırıl, pırıl vaziyette ortaya çıktı. Ve de üzerinde bir tutam saç bulunuyordu. Kafatasında bir tel saç bile yokken, nasıl olmuştu da altın küpenin üzerine sarılmış olan bir tutam saç, aradan geçen 40 yıldan fazla süreye rağmen hiç bozulmadan kalabilmişti. Saçı altın küpemi korumuştu?

Sözünü ettiğim altın küpe üzerindeki bir tutam saçla birlikte Yaşar ağabeyimin Yalova’da ki evinde diğer hatıra eşyalarla birlikte muhafaza ediliyor.