Mikroskop altında otuz bin kez büyütülerek ancak görülebilen bir virüsten bahsediyoruz.

Bir insan vücudunda 0. 0000005 gram ağırlığında bir yekûn tutan sinsibir varlık.

Milyonlarca insanı hesaba katarak söylersek toplamda 5 grama tekabül eden ortak bir canavar!

Eğer bu varlığı düşman olarak kabul edersek, nedir savunma stratejimiz?

Düşmana karşı eli kolu bağlı oturamayacağımıza göre, ne gibi önlemler almak durumundayız?

Bizim inanç ve kültür kodlarımızda dua anlayışı, sözlü duanın yanında fiili duayı da içine alır.

Elbette kavli dua çok önemlidir ancak fiili duayla beslendiği zaman tesir gücü artar.

Bu manada anladık ki bilimsel çalışmalar çok önemlidir; bilim insanı yetiştirmemiz elzemdir.

Yine anladık ki herkes bilim insanı olamayacağına göre, onları besleyecek, destekleyecek ara elemanlar da gereklidir.

Sayın bakanımızın ifade ettiği gibi; “kendi işini kendi yapabilen, üretebilen, sadece soru değil, sorun da çözebilen insanlar zorluklarla daha kolay baş edebilir.”

Mal, mülk, servet çok önemli gibi gözükse de bunlar gelip geçicidir;kalıcı olan ‘ahlak’ yani ‘etik değerlerdir.’

“Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözünde olduğu gibi ‘sağlık’ bize verilen çok büyük nimet ve emanettir.

Sağlıklı bir ortam ve nesil için ‘temizlik/hijyen’ çok kıymetlidir; öyle ki hayat-memat meselesidir.

Çoğumuzun genellikle değerlendiremediği ‘zaman’, büyük bir hazine ve muhteşem bir sermayedir.

Çoğu zaman ıskaladığımız, yanlarında olduğumuz halde ünsiyet sağlayamadığımız aile fertlerimiz, yakın akraba, eş, dost ve komşularımız büyük bir imkân ve lütuftur.

Eğitim sadece okulla sınırlı olmayıp her zaman ve her koşulda olması gereken kutsal bir eylemdir.

Doğa, temiz hava, sosyal birliktelikler ve faaliyetler bize hayat veren, ayakta tutan büyük nimetlerdir; Can sıkıntısı, nefes darlığı sıkıntısından iyidir.

Dayanışma, yardımlaşma, zor zamanlarda organize olma becerisi kaçınılmazdır; Bu bağlamda en büyük organizatör olan devlet desteği olmazsa olmazlardandır.

Hayat her zaman sabit değildir ancak,şartlar ne olursa olsun zorluklara karşı mücadeleyi, sabretmeyi, gelinen duruma ayak uydurmayı öğrenmemiz gerekir.

Sabır, şükür, kanaat, tevekkül gibi etik değerler her zaman hatırlanması gereken, bizi biz yapan değerlerdir.

Kişilerin olduğu gibi toplumların karakterleri de zor zamanlarda ortaya çıkar. İyi gün dostluğu değil, kara gün dostlukları bakidir.

Bardağın boş tarafına değil, dolu tarafına da bakmak lazımdır; çünkü bizim şer gördüğümüzde bilemediğimiz nice hayırlar saklı olabilir.

Bir musibet bin nasihatten evla olabilir; insanlık olarak belki onlarca yıl beklesek çıkaramayacağımız dersleri böylesi dönemlerde daha hızlı elde etme imkânları doğabilir.

Ve adalet herkese lazımdır. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığıyla hiçbir yere varılamaz.