Devir değişti devran değişti, Seyir değişti seyran değişti, bayram değişti hayran değişti, cihan değişti civan değişti, can değişti canan değişti. Evlat değişti ayal değişti, mahrem değişti namahrem değişti Yol değişti yoldaş değişti, yurt değişti yurttaş değişti, usta değişti, çırak değişti. Han değişti külhan değişti. Nefer değişti sefer değişti, şikâr değişti aşikâr değişti. Kaldırımsız dar sokaklar ve caddeler, insanlara aitti. Şehir içlerinden akan arklar bahçelere aitti. Şimdi makinelerin fırsat vermediği sanatlar insanlara aitti. Sokaklara kaldırımlara sığmayan arabalar yoktu. Koca şehir bahçeli tek katlı 5, 6 dar mahalleden ibaret olup diğer alanları köylere aitti. Şehirlere sığmaz olduk, mahallere mahalleler kattık hatta köyleri de ilave ettik, yağmaladık. Kadınlar evlerinin mutena hanımlarıydı, kocaları da evlerinin bütün ihtiyaçlarını karşılayan sadık hadimleriydi. Sokakların ve sanalların cilveleri yuvalarımızı yıkmıyordu. Arşivlere sığmayan boşanma dosyaları yoktu. Son 100 yıllık zaman diliminde makine, elektrik ve elektronik açılımların hızı, erişilmez sahralarda yoluna devam ediyor. Bu süreçte; taş plaklar vardı, yerini pikaplar, plaklar aldı, yerini radyolar aldı, yerini sinemalar, videolar, aldı, yerini televizyonlar aldı, yerini kasetler, c.d.ler, flaş bellekler, hafıza kartları aldı, vs. Bir zamanlar maniple, bir zamanlar telsiz şimdi dünyayı nokta nokta nokta gören ve duyan kayıt yapan radar ve uydular. Uzaktan görücüler okuyucular, fakslar, gizli kameralar ve mahkemelerde şahitlik eden kayıtları. Ve şimdi bir anda dünyayı avucunuzun içine sığdıran cep telefonları zuhur etti. Paylaşanlar, yuva yıkanlar, yoldan çıkaranlar, yol göstericiler, fitne çıkaranlar, teşvik edenler, öğretenler, övünenler, öğütenler vs. hep oradalar. Mekanik okuyucuların yerini gözle görünmeyen elle tutulmayan optik, lazer okuyucular aldı. Öyle bir elektronik çağdayız ki, mekân ve zaman faktörlerini yok eden, sanal olarak dilediğimizi önümüze getiren ilimler uçuk bir şekilde yoluna devam ediyor, nereye kadar devam edecek. Bir türlü anlayamadım, gizlilerimiz ve suçlarımız alenen ortaya çıktıkça, nedense insanlar daha çok yüzsüzleşiyor, daha çok suç işliyor, daha çok aile bağları kopuyor. İnançlarından kopanlar veya sınır tanımayanlar, başkalarının inançlarını, özgürlüklerini canlarını, mallarını yok ediyorlar. Tembelliğin ortaya çıkardığı rehavetler doyumsuz, duygusuz ve merhametsiz hale getiriyor. Makine ve elektronik faktörler ağır bastıkça insan faktörü açıkta kalıyor, bocalıyor, saldırgan hale getiriyor, değerlerini elinden alıyor. Nedense aciz insan acuzeliğini ortaya çıkarmadan duramıyor. Kiminde şekavet, kiminde rehavet, kiminde saltanat, kiminde şikâyet son nokta mezardır nihayet. M. Ceyhun