“İman edip yararlı iş yapanlara gelince onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.” (Bakara, 82)

            Mü’minlerin Allah'a olan yakınlıkları, cennet ehlinin sahip oldukları en büyük ve en önemli nimet olacaktır kuşkusuz… Cennette Cemâlullâh ile müşerref olmak ve O’nun şerefli kıldığı makamlarda oturmak elbette büyük bir nimettir ve bedel ister.

            Allâh (c.c.); "Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti." (Saffât,84) ayetiyle Müslümanların ruhlarındaki bu temizliği bildirirken, "İçlerinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan Adn Cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Tâ-Hâ, 76) ayetiyle cennetini bu kullarına vaat etmiştir.

            Samimi Müslümanlar hırs, kin, kıskançlık gibi kötü ahlak özelliklerinden arınmış, kalplerini Allah'a bağlamış şekilde yaşarlar. Allah'ın "Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır..." (Ra’d, 28) ayetiyle bildirdiği kişilerdir ve "İman edip salih amellerde bulunanlar ve 'Rablerine kalbleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar', işte bunlar da cennetin halkıdırlar. Onda süresiz kalacaklardır." (Hud, 23) ayetinde bildirdiği gibi cennetle müjdelenmektedirler.

            Başka ayetlerde de Allah, "Ey mutmain (tatmin olmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir." (Fecr, 27-30) buyurmakta ve dünyada arınarak nefsi mutmain bulmuş kullarını cennetine çağırmaktadır.

            Allah'ın razı olduğu bu özelliklere sahip olan iman sahiplerinin düşünceleri ve fiilleri imanlarının derinliğini yansıtır. Allah sevgisi ve korkusuyla hareket ettikleri için her halleri güzeldir. Sahip oldukları bu güzellik Allah'a samimi olarak kulluk etmelerinden kaynaklanan bir nurdur. Bu kişiler Allah'ın "... Onları, rükû edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, yüzlerindeki secde izlerinden bellidir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur: İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu), ekicilerin hoşuna gider..." (Fetih, 29) ayetinde bildirdiği gibi yüzlerindeki secde izinden tanınırlar.

            Bakışları, Allah'ın lütfuyla son derece güzel ve anlamlıdır. Konuşmaları Allah'ın rızasına uygundur ve sözleri daima güzeldir. Allah'ın, "Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir..." (İbrahim, 24-25) ayetlerinde bildirdiği gibi sarf ettikleri sözler hep güzel sonuçlar doğurur. İtaatli, yumuşak başlı, uyumlu, candan, samimi ve sıcak bir tavır içindedirler. Bu nedenle de güzel bir hayat içinde, dostluğu, sevgiyi en fazlasıyla yaşayan insanlardır. Onlara dünyada bu nimet ve güzellikleri yaşatan Allah'tır. Ahirette ise Allah bu nimetlerin sonsuzunu verecektir.

Bu mevzuda kaynakları okuyarak tarama yaptığımız zaman karşımıza cennet ehlinden olmaya vize verebilecek kısa ve özlü bir biçimde 10 madde ile  bir tanımlama yapabiliriz:

1.      TEVHÎD: Allâh’ı birlemek… O’na alan belirlemek değil, O’nun belirlediğinde karar kılmaktır. Her işte O’nu hesâba katmaktır.

2.      NAMAZ: Allâh’ı birleyenlerin, O’nunla birlikte olması… Bir tevhîd eylemi… Hayvânî tarafımızı, namazlarımızla terbiye ediyoruz. Salât ile sulha ve salâha yürüyoruz.

3.      ORUÇ: Fiziksel iç dünyamıza dinginlik, nefsin arzularına vurulan gem… Tüketim köleliğine boyun eğmemek için nefisle yapılan mücâdele…

4.      SADAKA: Bir sadâkat sınavı… “Ver” diyenin sözünü dinlemenin isbâtı, ictimâi denge unsuru…

5.      ZİKİR: “Duânız olmasa, ne ehemmiyetiniz var?” (Furkân,77) sorgusunu aktif hayata geçirmek… Allâh ile kurulan iletişim, adanmışlık bilinci… Allâh ile olmanın içini doldurmak…

6.      DİNLEMEK: Kulakları ve kalbi vahye açmak, anlamak ve anlamlandırmak için… İdeal bir hayatı gerçekleştirmek adına…

7.      İTAAT: “İşittik ve itaat ettik” (Nûr, 51- Bakara, 285)in isbâtı… Kör bir taklîd ve teslimiyetten uzak, muhâkeme ve muhâsebe rehberliğinde, sâlim aklın ışığında itaat…

8.      CİHÂD: Direnci olmayan din, değersizdir. Hayat iman ve cihâddır. İktidar, intikam ve ihtiras kavgası değil, emin ve adâletli bir iklime ulaşma çabası… Mazlumlar için umut manifestosu…

9.      HİCRET: Durağan hayata, dinamik müdâhale… Allâh’ın rızası için yine O’nun razı olacağı şeye ve şekilde yürümek…

10.  CEMAAT: ‘Benlik’ten ‘birliğe’ açılan kapı… Ferd planında değil, cemaat planında rahmete talip olma… Kesret içinde vahdeti aramak… Ayakta kalabilmek için oluşturulan güç… Zira organize olmayan güç, güç değildir. Tüm zamanların ihtiyacı olan mecburi birlik… Allâh’ı birleyenlerin birlikte yürümeleri…

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere öğrettiği bir duâ ile sözlerimizi bağlayalım:

            Allâh’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben de Sen’in kulunum. Gücüm yettiği kadar Sen’in vaadin ve ahdin üzereyim. Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım. Senin bana verdiğin ni'metini îtiraf ederim. Günahımı da îtiraf ederim. Beni mağfiret et. Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın.” ( Buhari, Deâvât, 6306)

 

Şeref İŞLEYEN

[email protected]