Her şeyden önce, ‘ben gözümle görmediğime inanmam’ diyen ateistlere, ‘İşte gözünle görmesen de ben buradayım, inkâr edemezsin beni’ diyor.

Yeryüzünün yönetimi benden sorulur diyen müstekbirlere, ‘Orda biraz dur! Haddini bil!’diyor.

Dünya telaşı ve koşturmacası içinde Rabbini ve kendini unutan fanilere, ‘Biraz yavaşla! Şöyle bir kendine dön ve varlığını sorgula!’ diyor.

Kendi süfli emelleri için doğanın ve fıtratın şifreleriyle oynayan hainlere, ‘Doğanın muazzam kanunlarıyla oynarsan, ben de senin sağlığınla oynarım, dahası kendi elinle kendi sonunu hazırlarsın!’ diyor.

Hiç ölmeyecekmiş dünyaya sarılan gafillere, ‘Mikroskopla dahi göremediğiniz bendeniz, sizin gibi emir kuluyum, emr-i hak vaki olduğunda hiç gözünüzün yaşına bakmam!’ diyor.

Kibrinden ve gururundan geçilmeyen, ‘küçük dağları ben yarattım’ edasındaki mütekebbirlere, 'Gururlanma padişahım senden büyük Allah var’ diyor.

Zamanın kıymetini bilmeyen ve hesapsızca boşa harcayan zavallılara, ‘Bakın hayatınız kilitlendi, adeta zaman durdu, en büyük hazinenin zaman olduğunu unutmayın!’ diyor.

Sağlığın ne büyük nimet olduğunu fark edemeyen biçarelere, ‘En büyük zenginliğinizi ellerinizle heba etmeyin, kurallara uyun’ diyor.

Temizliğin ne büyük erdem ve medeniyetin simgesi olduğunu anlamayanlara, ‘Ab-ı hayatınız olan temizliği sakın elden bırakmayın, ben kirli ve necis yerleri severim, ona göre davranın’ diyor.

Dinin zahiri yönüne takılıp bilimi ıskalayan softalara, ‘İnsanlık için bilimi ihmal etme! Yaratıcının lafzî ayetlerini gözettiğin kadar kevnî/kozmolojik ayetlerini de incele!’ diyor.

Her şey benden sorulur, kendi kendime yeterim ve kimseyi tanımam diyen ahmaklara, ‘Sen başkasına muhtaç ve sosyal bir varlık olarak yaratıldın, yakındaki ve uzaktaki dostlarını ve dahi dilsiz biçare varlıkları unutma!’ diyor.

Hayatın tekdüze olduğunu sanan ve kendini avutanlara, ‘Hayat bir değirmendir, gün olur zirvede olursun, gün gelir en dibe vurursun’ diyor.

Aile bağlarını koparan, evini otel gibi kullanan özensizlere, ‘Senin, o kendisinden kaçtığın ve hafife aldığın eve hayat sığabiliyor. Ailenin huzur yuvası, en güvenli liman olduğunu unutma!’ diyor.

Sabrı ve şükrü unutan, kendi başına buyruk acizlere, ‘Sağlıklı yaşamak ne büyük bir nimet, bedavadan soluduğun havanın ne kadar kıymetli olduğunu yoğun bakıma düşürdüklerime bir sor!’ diyor.

Nereden çıktı bu bela? Şimdi sırası mıydı? Diyen avarelere, ‘Allah’ın yasaları/doğanın kanunları var. Sen tedbir alıp kanunlara uymazsan ben devreye girerim. Neticede takdir Allah’ındır.’ diyor.

Tedbiri elden bırakan, tevekkülü yanlış yorumlayan cahillere, ‘Bilim denen bir gerçek var. Maske, mesafe ve hijyene dikkat et! Tedbirsiz davranıp da en büyük günah olan kul hakkına girme!’ diyor.

Tıbbı küçümseyen, sağlık çalışanlarına kem gözle bakanlara, ‘Benim en büyük hasmım onlardır. Onlara çirkin davranman benim ekmeğime yağ sürer’ diyor.

Eğitime kayıtsız kalan, eğitimcileri layık olduğu yere oturtamayan ebeveynlere, ‘Teknolojinin bütün nimetlerine rağmen yüz yüze eğitimin yerini hiçbir şey tutmuyor. Sen evinde iki çocuğunla baş edemezken öğretmenler onlarca çocuğa eğitim vermeye çabalıyor. Ne olur anla artık öğretmenin kıymetini! Diyor.

Hayatın bir sınav olduğunu unutan, birbirimizle sınandığımızı anlamayan güruha, ‘Kişilerin olduğu gibi toplumların karakterleri de zor zamanlarda ortaya çıkar. İyi gün dostluğu değil, kara gün dostlukları bakidir.’ Diyor.

Gelip de beni mi buldu bu maraz! Deyip isyan bayrağını açanlara, ‘Bardağın boş tarafına değil, dolu tarafına da bakmak lazımdır; çünkü bizim şer gördüğümüzde bilemediğimiz nice hayırlar saklı olabilir.’ Diyor.

Ve zengin-fakir, siyah-beyaz, amir-memur, cinsiyet ve milliyet farkı gözetmeksizin herkesi vuran covid diyor ki; adalet herkese lazımdır. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığıyla hiçbir yere varılamaz.

Daha ne desin covid sevgili dostlar! Bir musibet bin nasihatten evla olabilir; insanlık olarak belki onlarca yıl beklesek çıkaramayacağımız dersleri böylesi dönemlerde daha hızlı elde etme imkânları doğabilir.

Selam ve dua ile…