Günümüzde kentler, ekolojik kentsel dönüşümü gerçekleştirmek için adeta birbirleriyle yarışıyor. Tabii kentsel dönüşüm deyince sadece Toki’nin yaptığı bir takım sağlıksız yapılardan arındırma projeleri akla gelmemelidir. Erzincan gibi afet riski yüksek bir şehirde öncelikli olan deprem odaklı kentsel dönüşümdür. Ondan sonra doğaya uyumlu, çevreye duyarlı alternatif projeler...
         Gelinen noktada kentler, bölgelerinde ne yoğun bina, ne fabrika, ne kalabalık nüfus, nede ağır sanayi istemiyorlar. Dokularını bozacak sanayi yatırımlarından kaçınıyorlar. Batılı ülkeler, kendi şehirlerinde kuracakları fabrikalarını sömürge ülkelerinde inşa ediyor, topraklarını kirletmiyorlar. Kentlerinde üreteceklerini ise en verimsiz alanlara ve birkaç noktaya taşıyorlar.
         ERDOĞAN BAYRAKTAR
           Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar; Yapacakları yeni binalarda rüzgar ve güneş enerjisinden, yağmur suyundan istifade edeceklerini en önemlisi ise bunları şart koşacaklarını belirtiyorlar. Bu ekolojik şehirlerde faunanın, floranın önde olacağını, bölgede yetişen bitkilerle endemik hayat kuracaklarını, Bisiklet yolları oluşturacaklarını, parklı- bahçeli konutlar yapacaklarını yani kentsel dönüşümde amaçlarının ekolojik şehirler yaratmak olduğunu belirtiyorlar.
           Düşünüyorum da Erzincan’ın yapısı buna ne kadar müsait. Kentimizde yaşayan her vatandaşın evine yürüyüş mesafesinde parklar oluşturmak tıka basa dolu olan şehirler için mümkün olabilir mi?
         ERZİNCAN VE EKOLOJİK DÖNÜŞÜM
         Kamu lojmanlarının güney taraflarında yeni düzenlenen alanlara atıkların yeniden dönüşümü için konulan ve renkleri insanların ayırması için farklı olan, kâğıt cinsi çöplerin, bir takım evsel atıkların ve dönüşüme uygun olmayan çöpler için konulan kovalar bile o çevreye farklı bir hava katmış. Keşke bunlar yaygınlaştırılsa ve çöplerini uygun kutulara atmayan bina sakinleri cezalandırılsa. Hem de yüksek meblağlarla. Belki basit gibi gözüküyor ama ekolojik kentsel dönüşümden kastım bu ve benzeri projelerdir.
          Yine basık bir şehir olması nedeniyle hava kirliliği temizlenmeyen Erzincan’da kömür enerjisinden temiz enerji kaynaklarına yönelmemizi de örnek gösterebiliriz.
          YENİDEN TARIM
          Tarımın Erzincan İnsanı’nın hayatına yeniden sokulması gerekiyor. Birazcık ovayı rahat bırakıp arsa üzerinde ki inşaat alanlarını azaltabilirsek, şehrin göbeğinde, evlerin bahçelerinde yetiştirecekleri sebze ve meyvelerle bile kendine yeten bir şehir olacaktır Erzincan. Endişemiz, büyüyen ve genişleyen Erzincan’ın her geçen gün tarım alanından çalmasıdır. Bu tarım alanları ve ova Erzincan’ın beslenme kaynakları olmalıdır.
         “Erzincan’ın Fırsat ve Riskleri 1” yazımda Erzincan’ı yukarılara, Keşiş’lerin yamaçlarına taşıyarak ovayı korumamız gerektiğini ifade etmiştim. Araziyi kullanamadığımız için dengeyi de koruyamıyoruz. Sel yatağına bile üniversite kurulan kentimizde tarım alanlarında yapılaşmanın önüne geçemeyiz.
         Erzincan’ın ne kadar genişleyeceğinin yani sınırlarının belirlenmesi gerekiyor. Belki genişlemenin sınırı yok ama Erzincan’ın bir sınırı olmalıdır.
        İKİ MİLYON MU? YÜZ BİN NÜFUS MU?
        Erzincan’ın nüfustaki vizyonu yüz- yüz elli bini geçmemek olmalıdır.
         Erzincan’ın risk olarak gördüğü nüfusun sayıca azlığı aslında bir fırsat. Büyük şehirlerin hepsi kalabalık nüfustan yakınmıyor mu? Biz kime özenelim?
         İki milyon nüfuslu bir Erzincan’dansa şuandaki mevcut hali daha tercih edilir olacaktır. Küçük şehirler her zaman için daha sevimli ve sempatiktir. Yoğun nüfuslu kentler insanlarda ne merak nede ilgi uyandırmıyor artık. İstanbul’un verimsiz binalarında ev almaktansa bahçeli, iki katlı, geniş camları, büyük balkon ve geniş terasları olan Erzincan’da bir ev almak sizler için daha çekici gelmiyor mu?
         Yine, sanayi yatırımlarındansa Ergan Dağı Kayak Merkezi ve benzeri yatırımlarla iş istihdamı sağlamak Erzincan’ın doğasıyla daha uyumlu yatırımlar değil mi?
         ÖZETLE
         Önemli olan büyükşehir veya kalabalık şehir olmak değil, insanların neşe içerisinde, mutlu yaşadığı, nitelikli eğitim, sağlık vs. hizmetlerden faydalandığı bir kent olabilmektir.