Masa başında oturularak ilkel bir uluslaşma ve ırkçı bir yaklaşımla özellikle de ihtilallerden sonra değiştirilen mekân isimlerinde Erzincan’da nasibini almıştır. Mekân sahiplerine sorulmadan değiştirilen uydurma isimlerle beraber kültürel değerlerde erozyona uğratılmıştır.
         Maalesef bu isimlere bağlı üretilmiş ne kadar değer söz varsa onlar da silinmiştir.
         “Melikşerif” ismini değiştirmekle kalmıyor ”Melikşerif’in düzünü çiçek almış yüzünü” türküsünü de hiç etmiş oluyorsunuz.
         Cimin’liyim yerine Üzümlü’lüyüm dediğiniz zaman komik bir şey çıkıyor ortaya. Cimin: Cimcime Hatun efsane ve rivayetleriyle ilgili bir kavram… Değiştirmenin mantığı ne?
         Öz be öz Türkçe olan kavramları değiştirerek Türkçeleştirdiklerine inananların ne kadar büyük bir cehalet içerisinde oldukları ise ayrı bir konu…
         SİPTİGİN: ismini değiştirenler prens anlamında kullanılan ve öz be öz Türkçe olan “Tigin” yerine Türkçe başka ne kullanabilirler ki.
         TİL: En eski Avrasya kavramlarındandır. Ve “Turan” kelimesinin kökeninde ”Til” geçmektedir.
         EKREK: Konak demek.
         RUMSARAYI: Anadolu demek.
         KİY: Göçer toplumlarda hayvancılıkla uğraşanların kullandığı bir kavram.
         HAŞHAŞI: Pamukçulukla uğraşanların kullandığı bir kavram.     
         KURUTİLEK: Türkçede “D” ler “T” vurguludur. Ve dilek anlamında kullanılır.
         Köşünker’ gibi ahenkli ve edebi bir isim var mı?
         Türkçe kavramları bir tarafa bırakalım Anadolu’nun en eski inançlarıyla bağlantılı olan Ermeni ve Rum’lardan çok daha öncesinden bahsediyorum, “Pekeriç” gibi isimleri neden değiştiriyoruz? Bu kavramlar bu coğrafyanın kimliği değil mi?
         Sonuç olarak Erzincan’da ismi değiştirilen ne kadar köy ve ilçe varsa toplu olarak içişleri bakanlığına müracaat ederek eski isimlerini istemelidirler. Birçok şehir bunu başardı. Bizde bu uydurma isimlerden kurtulabiliriz. En azından orijinal isimler üste, uydurma isimler alta yazılacak şekilde tabelaları yerleştirebiliriz.