Çetin mesajında: “Çalışma hayatında işleri başında ölen, yaralanan, hastalanan çalışanları anma amacıyla  2001 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) tarafından 28 Nisan tarihi “Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü” olarak ilan edilmiş ve özellikle 2003 yılından itibaren dünyada çeşitli etkinliklerle anılan bir gün haline gelmiştir. Bu nedenle her yıl, Mayıs ayının ilk haftasına denk gelen 4-10 Mayıs günleri ülkemizde de İş Sağlığı ve Güvenliği haftası olarak kutlanmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği çalışmaları, sadece yasal gereklilikleri yerine getirmek açısından değil, risklere maruz kalabilecek çalışanlar ve ilgili diğer taraflar için, riskleri yok etmek veya en aza indirmek açısından önemlidir. İşyerlerinde işin yürütülmesi sırasında, çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek koşullardan korunmak amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalara iş sağlığı ve güvenliği denir. İş sağlığı ve güvenliği; tıp bilimleri, mühendislik bilimleri ve sosyal bilimleri içeren multidisipliner bir konudur. Çalışanlar belli bir etkene yoğun ve uzun süreli maruz kalan grupları oluşturmaktadır. İş yerinde fiziksel, kimyasal, biyolojik ya da ergonomik olumsuzluklara maruz kalan ve bedensel olarak hiçbir hastalığı olmayan çalışanın sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değildir. Çalışanları işyerinin olumsuz etkilerinden korumak, rahat ve güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak başka bir ifade ile çalışanları iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı koruyarak ruh ve beden bütünlüklerini sağlamak iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının temelini oluşturmaktadır. İşyerinde çalışanların korunmasıyla meslek hastalıkları ve iş kazaları sonucu ortaya çıkan iş gücü ve iş günü kayıpları azalır, dolayısı ile üretim korunur ve daha sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının çalışana verdiği güvenle iş veriminde artış olur. İşyerinde alınacak tedbirler ile iş kazalarından, güvensiz ve sağlıksız çalışma ortamından dolayı oluşabilecek makine arızaları ve devre dışı kalmaları, patlama, yangın gibi işletmeyi tehlikeye düşürebilecek durumlar ortadan kaldıracağından işletme güvenliği sağlanmış olacaktır. İş kazaları ve meslek hastalıkları alınacak tedbirlerle önlenebilen durumlardır. Önlem almaya yönelik yapılacak harcamalar, tedbirsizlik sonucu görülen iş kazaları ve meslek hastalıklarının ortaya çıkardığı maliyetten daha düşüktür. Söz konusu önlemler; çalışma ortamının gözetimi yapılarak tehlikelerin tespit edilmesi ve tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek öncelik sırasına göre gerekli tedbirlerin alınması, acil durumlar karşısında gerekli ekiplerin ve eylem planlarının oluşturulması, çalışanların işyerinden kaynaklanan riskler ve güvenlik önlemleri konusunda bilgilendirilmeleri, çalışanlara yaptıkları işle ilgili eğitimlerin verilmesi, çalışanların düzenli olarak sağlık gözetimlerinin yapılması ve işin çalışana çalışanın da işe uygun hale getirilmesi ile sağlanabilmektedir.  Çetin; 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kamu-özel sektör, işçi-memur ayrımı olmaksızın tüm çalışanları kapsamakta ve işveren, çalışanlar, işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarına yükümlülükler getirmektedir. Bu nedenle öncelikle toplumda, çalışan ve işveren tarafında bir bilinç oluşturulmalı, iş kazası ve meslek hastalığı konusunda işverenler, çalışanlar ve toplumun tüm katmanları daha duyarlı hale getirilmeli, farkındalık arttırılmalı ve eğitim faaliyetleri ön plana çıkarılmalıdır” şeklinde konuştu. 
Editör: Doğu Gazetesi