7 Haziran seçimleri dolayısıyla ziyaretler gerçekleştiren Türker; “Bir hafta kadar önce yaptığımız tespit bu haftada değişmedi. O tespit şuydu görünen o ki gerek AK Partiye gerek ana muhalefet partisine geçtiğimiz seçimde ki yarışta başka partilere verilmiş olan ödünç oy sahipleri hala karasızlıklarını sürdürüyorlar. Bunlar kendi partilerine mi verelim, yoksa tekrar geçen sefer AK Partiye verenler AK Partiye CHP’ye verenler CHP’ye mi verelim diyor. Bu bizim tespitimizi artık yavaş yavaş ulusal medyada görmeye başladı. Önce Cumhurbaşkanı bunu açıkladı ardından bir kombinasyon düşünenleri de bir telaşaldı. Çünkü Türkiye için düşünülen kombinasyon yeni yapı AK Parti, CHP ve Kemal Derviş ortaklığında bir hükümet modeliydi ben bunu yaklaşık on gündür söylüyorum. Bu konudaki haklılığım hem sayın Kemal Derviş’in medyaya yansıyan konuşmalarından hem Cumhurbaşkanın böylesi bir kombinasyona karşı böylesi bir koalisyon yapısına karşı muhalefet edip ‘Gerekirse bir yıl içinde erken seçime gideriz azınlık hükümeti kurarız’demesinden anlıyoruz. Bu nedenle bu seçime Türkiye’nin dönüm noktası seçimi gözüyle baka biliriz. Gelecek elli yılı biçimlendirecek bu seçimden sonra eğer erken seçim yapılmasa, 4 yıl sonra hem Cumhurbaşkanlığı hem belediye seçimleri hem de genel seçim bir arada yapılacak. Eğer Cumhurbaşkanı Türkiye’de doğacak koalisyon yapısına itiraz edip erken seçime götürürse ve hele hele başta HDP olarak DSP gibi şu anda iddialı olan partiler parlamento dışında kalırlarsa dünya kamuoyunda Türkiye’de meşrutu olmayan bir idarenin kurulduğu söylenmeye başlayacaktır”dedi. Bu seçimde kendi oylarıyla barajı aşmak üzere çalıştıklarını söyleyen Türker, bu dönemde barajın üç tane olduğunu iddia ederek “Birinci baraj parlamentoya girme barajı. İkinci barajda yakın zamanda yapılacak seçimlere hazırlama imkanı veren devlet yardımı alma barajı yüzde 3’e düşürüldü. Herhangi bir parti yüzdü 3’ün üzerinde alacağı her bir oy için devlet yardımı alacak. Üçüncü barajda medya barajıdır. Medya seçim döneminde partilerin haberlerini yapıyorsunuz, ama seçimin sona erdiği dönemde partilerinde medya tarafından izlenmesi için belli bir reytinginin belli bir tabanının olması gerekiyor. İşte bu beklentimiz bu dönemde bunun oluşmasıdır. Bu üç barajdan nasıl olsa birinci baraj bütün barajları kapsıyor diye parlamentoya girme barajını hedef alıyoruz.” Türkiye’de en önemli sorunun yoksulluk, işsizlik ve özgürlük olduğunu söyleyen Türker,özgürlüğünde üç noktada ele alındığını, insan, toplum ve medya özgürlüğünün sağlanmasıyla mutlu insan sağlanacağını söyledi. Türker hazırladıkları seçim bildirgesiyle ilgili ; “Türkiye’yi güçlendirecek seçim bildirgesini hazırlarken biz iki yaklaşık seçtik. Birinci yaklaşımımız orta vadede ve uzun vadede neler yapılabilinir. İkinci yaklaşımımız ise kısa vadede neler yapılabilir. Ben öncelikle herkesin vaatlerşeklinde sıraladığı kısa vadedeki yapılacakları söyleyeyim. Yaptığımız hesaba göre bir ailenin geçinebilmesi için Türkiye ortalaması 2 bin liradır. Biz bu 2 bin lirayı seçim bildirgesine göre her aileden en az bir kişiye iş sağlarsak ve bu kişinin alacağı ücret en az 2 bin lira olursa Türkiye’de yoksulluğun açlığa dönüşmesini yoksulluğun kaosa dönüşmesini engelleriz dedik. Onun için asgari ücreti biz iki bin lira saptadık. İki bin liranın da işverenlere yük olmamasıiçin bütün maaş ve ücretlerde asgari ücret tutarı kadar kısmı vergiden muaf olacak. Bütün okullarda sabah kahvaltısı ve öğlen yemeğini bu devlet okulları için söylüyorum bedava vermeyi taahhüt ediyoruz. Mesela bu yatırımlarımızla CHP’nin getirdiği politika çelişiyor. CHP biliyorsunuz lojistik odaklı bir politika öngörüyor ve ham maddeyi işleyen değil mamulü paketleyen bir sistem. Biz ise Türkiye’de son 12 yıldır unutturulmuş olan kaynaklarımızı işleyen ağır sanayinin yapılmasından yanayız. Bu bir sol partinin ülkesi için ürettim ekonomisini geliştirmek açısından ortaya koyması gereken bir politikadır. Buna göre cevher işleyen demir çelik tesislerine ihtiyaç var. Bu gün beni kardeşim aradı işyerine gelmiş ve işyerinde Eski Türkiye adlı bir gazete bulmuş. Bakmış başta sayın Aydın Doğan ve müesseseleri olmak üzere hedefe alan eski yazıları eski yapıları koyup bunların Eski Türkiye olduğunu söylemişler. İşte bir zamanlar Tayyip bey için ‘Muhtar olamaz’ denmiş. Ama onları unutuyorlar o lafları söyleyen rakibi siyasilerdi. O yorumları gazeteye mal etmek yanlıştır.” Bir gazetecinin başkanlık sistemi ile ilgili ne düşündüğü sorusunu yanıtlayan Türker “ Başkanlık sistemine geçişin dağıttığım seçim bildirgesinde görüleceği gibi akıllı telefon sisteminden tekrar manyetolu telefon sistemine dönüştür. Meclisi bırakıp, içinden hükümet çıkmasını bırakıp başkanlık sistemi yapmak yarın öbür gün Türkiye’nin bu bulunduğumuz coğrafyada parçalanması demektir. Türkiye’nin kendi içinde ötekileştiren kutuplaştıran kavga eden bir yapı demektir” dedi.
Editör: Doğu Gazetesi