Yayınlanan bilgi notunda şu ifadelere yer verildi; “İlk kez 1980’li yıllarda tanımlanan HIV Enfeksiyonu o yıllardan bu yana tüm dünyada din, dil, ırk, cins, ülke ayırımı yapmadan yayılmaya devam etmektedir. Hastalık korunmasız cinsel temas, ortak paylaşılan enjektörlerle damar içi madde kullanımı, gebelik sırasında ve doğum sırasında anneden bebeğe ve kan transfüzyonu yolu ile bulaşabilmektedir. Bu geçiş yolları nedeni ile HIV enfeksiyonu, erişkinlerin yanı sıra, tüm yaş gruplarında görülebilmektedir.

Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2014 yılı raporuna göre; dünyada 2014 yılı içinde yaklaşık 2 milyon kişinin HIV’e yakalandığı, dünyada 36,9 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 1,2 milyon kişinin AIDS nedeni ile öldüğü belirtilmektedir.

Uluslararası hastalık ile mücadelede; Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı kapsamında Küresel Hedefler belirlenmiştir. Söz konusu Küresel Hedefler doğrultusunda; tüm dünyada AIDS İlişkili Ölüm sayısının, 2020 yılında 500.000,  2030 yılında 200.000’e düşürülmesi, HIV ile enfekte olduğu tespit edilen kişilerin %90’ının tedaviye erişiminin sağlanması ve tedavi görenlerin %90’ında viralsupresyonun sağlanması gerekmektedir. Hastalığın önleme çalışmaları kapsamında ise; yeni HIV enfekte vaka sayısının %75 azaltılması, HIV enfekteyenidoğan sayısının sıfır olması hedeflenmektedir. Bu hedeflere ulaşmada her türlü ayrımcılığın engellenmesi;HIV ile yaşayan veya etkilenen kişilerin kendi toplumları içinde eşit koruma ve sağlık hizmetine erişim hakkına sahip olması temel yaklaşım olarak benimsenmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü bu Küresel Hedeflere paralel olarak 2020 yılı için ortak hedefler belirlemiştir. 90-90-90 Hedefleri olarak adlandırılan bu hedefler; genel popülasyonda bulunan HIV (+) bireylerin nüfusunun tahmin edilmesi sonrasında:

  • Tahmin edilen HIV(+) nüfusun %90’ının tespit edilmesi
  • Tespit edilen HIV(+) lerin %90’ının tedaviye erişiminin sağlanması
  • Tedaviye erişenlerin %90’ının viral yükünün suprese olmasıdır.

Ülkemizde 1985 yılından bu yana HIV/AIDS enfeksiyonu görülmektedir. 1985 yılından bu yana 31 Aralık 2014 tarihi itibari ile doğrulama testi pozitif tespitedilerek bildirimi yapılan toplam vaka sayısı 9.582dir. Kasım 2015 tarihi itibarı ile yapılan bildirimlere göre AIDS insidansıyüzbinde 0,15 olarak tespit edilmiştir.

2014 yılı, tanı konularak bildirimi yapılan HIV/AIDS vaka sayısı 1967’dir. Bildirimi yapılan vakaların %75’i erkek, %25 i ise kadındır. Vakaların %16’sının yabancı uyruklu olduğu, bulaşma yollarına göre değerlendirme yapıldığında % 52’sinin cinsel yolla bulaştığı tespit edilmiştir.

Ülkemiz HIV/AIDS hastalığı açısından uluslararası değerlendirmelerde vaka sayılarında artış olmakla birlikte düşük prevalanslı ülkeler arasında yer almaktadır. Enfeksiyona yönelik 1985 yılından günümüze yürütülen çok yönlü programlarla HIV/AIDS hastalığının insidansının azaltılması amaçlanmaktadır.

Bulaşıcı hastalıkların ihbarı ve bildirim sistemi doğrultusunda, HIV/AIDS vakalarının bildirimleri zorunlu olmakla birlikte, hasta kişilerin damgalanmalarını engellemek amacıyla, birimlerimiz tarafından tanı konulan hastaların bildirimleri mahremiyetlerine özen gösterilerek   yapılmaktadır.

Ülkemizde HIV enfeksiyonunun varlığını saptamak amacıyla riskli davranışları olan kişiler veşikayeti olan herhangi bir kişi istediği sağlık kurumuna başvurması durumunda testleri yapılmakta ve test sonucunun pozitif çıkması halinde hasta takip ve tedaviye alınmaktadır. HIV/AIDS vakalarının tanı ve tedavi giderleri sosyal güvenlik uygulamaları kapsamında karşılanmaktadır.

Hastalığın tam anlamıyla tedavisi bulunmamakla birlikte uygulanan ilaç tedavileri ile HIV/AIDS hastalığından ölümler azalmakta ve kişiler yaşantılarına devam edebilmektedir. Bununla birlikte uygulanan ilaç tedavisi ile bulaşıcılık azalmakta,  gebelik sırasında uygulanan tedavi ile birlikte HIV(+) anneden hastalık bulaşması engellenmekte HIV(-) bebek doğabilmektedir.

HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır ve diğer hastalıklarda olduğu gibi korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolu cinsel temasla olduğu için bu yolla korunma büyük önem taşımaktadır. Tek eşliliğin yanı sıra, riskli cinsel temasta doğru kondom kullanımı, hastalığın cinsel yolla bulaşmasına karşı en güvenli ve basit korunma yollarıdır.

Diğer bir bulaş yolu olan kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunma amacı ile 1987 yılından beri de ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması HIV geçiş riskini en aza indirmektedir. Ayrıca, dövme ve piercing gibi uygulamaların temiz ve steril koşullarda yaptırılması, vücuda takılan delici, kesici özellikli takılar ortak kullanılmaması, tek kullanımlık steril enjektör kullanılması HIV bulaşma riskini azaltmaktadır.

Hastalık, virusu taşıyan kişilerle birlikte oturmak, yemek yemek, aynı iş yerinde çalışmak, aynı okulda okumak, el sıkışmak, öpüşmek, tokalaşmak, telefon, kitap, defter gibi araçları, ortak duş-banyo alanlarını ve tuvaletleri ortak kullanmakla bulaşmaz.

Ülkemizde;HIV/AIDS hastalığının yayılımının önlenmesi hedefiyle toplumda ve yüksek riskli davranışta bulunan gruplarda korunma ve önleme çalışmalarına öncelik verilmesi, HIV ile yaşayan kişilere yönelik ayrımcılık ve damgalanmanın önlenmesi, şüpheli teması olan kişilerin HIV/AIDS hastalığı, bulaşma, korunma yolları konusunda bilgilendirilmesi ve doğru yönlendirilmeleri, HIV ile yaşayan kişilerin tedaviye kolay ve kesintisiz biçimde ulaşmasının sağlanması, sosyal destek, bakım olanaklarının iyileştirilmesi ve yaşam kalitelerinin arttırılmasıiçin çalışmalar yürütülmekte ve yeni çalışmalar planlanmaktadır.

Bakanlığımız, etik kurallar ve insan haklarını gözeten yaklaşımlar doğrultusunda ve DSÖ öneri ve uygulamaları takip edilerek, konunun tüm taraflarını kapsayacak bir bakış açısı ile çalışmalarını işbirliği ve dayanışma içinde sürdürmeye devam etmektedir.

“VİRÜSLE SAVAŞMANIN EN ETKİLİ YOLU, ONDAN KORUNMAKTIR.”

HIV Nedir?

HIV (Human ImmmunodeficiencyVirus), Türkçe’de İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak adlandırılan bir hastalık etkenidir. Virüs insan bağışıklık hücrelerine nüfuz ederek bağışıklık sistemini zayıflatır ve fırsatçı enfeksiyonların görülmesine neden olur.

HIV Pozitif ne demektir?

HIV + (pozitif) olmak, kişinin vücudunda İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü’nün bulunması demektir. HIV’in bağışıklık sisteminin zayıflaması ve fırsatçı enfeksiyonlara açık hale gelmesiyle karakterize bir kronik enfeksiyondur. Kişi hiç bir hastalık belirtisi olmaksızın uzun yıllar yaşamına devam edebilir.

AIDS ne demektir?

AIDS (AcquiredImmuneDeficiencySyndrome) HIV tarafından oluşturulan, Türkçe'de "Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu" olarak adlandırılan bir hastalıklar tablosudur. Bağışıklık hücrelerinin yüksek düzeyde tahribatı sonucu fırsatçı enfeksiyonların ilerleyerek ciddi hastalık tabloları oluşturması durumudur. Yetersiz bağışıklık sistemi durumlarında ortaya çıkan bakteriyel, viral, mantarlara bağlı ya da protozoalenfeksiyonlara fırsatçı enfeksiyonlar adı verilmektedir. Erken tanı ve gelişen tedavi koşulları ile HIV pozitif kişiler AIDS dönemine geçmeden uzun yıllar yaşayabilmektedir.

Bulaşma Yolları Nelerdir?

İnsan immün yetmezlik virüsü, HIV,

  • HIV pozitif kişi ile korunmasız (kondom kullanılmadan) yapılan her türlü (oral, vajinal, anal) cinsel ilişki ile,
  • Ortak kullanılan ve HIV enfekte enjektör veya steril edilmemiş cerrahi malzemelerle
  • Enfekte kan ve kan ürünleriyle (Ülkemizde 1987 yılından itibaren, her kan ve kan ürününe gerekli testler yapıldıktan sonra hastaya verilmektedir.),
  • HIV pozitif anneden bebeğe gebelik döneminde, doğum sırasında ya da doğum sonrasında emzirme ile bulaşabilmektedir.

Riskli Gruplar Kimlerden Oluşur?

Bulaş yolları değerlendirildiğinde:

  • HIV pozitif kişinin partneri olanlar,
  • Korumasız cinsel ilişkiye girenler,
  • Riskli temas öyküsü bulunan kişiler,
  • Damar içi madde bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı olanlar,
  • HIV pozitif gebelerin bebekleri risk altındaki grupları oluşturmaktadır.

HIV’in Bulaşmadığı Durumlar Nelerdir?

Dokunmak, tokalaşmak ve sarılmakla, gözyaşı, ter ve tükürükle, aynı yerde oturmak ve aynı havayı solumakla, aynı havuzu, tuvaleti saunayı ve duşu paylaşmakla, giysilerin ortak kullanılması ile tabak, çatal, kaşık bıçak ve bardak paylaşmakla, telefon kulaklığı ve kapı tokmağı ile sivrisinek, böcek sokması ve hayvan ısırması ile HIV bulaşmamaktadır.

HIV/AIDS Enfeksiyonunun Tanı Yöntemleri Nelerdir?

HIV/AIDS enfeksiyonun tanısı hastalığa özgü laboratuvar testleri ile konulmaktadır.

HIV enfeksiyonunun seyri nasıldır?

Enfeksiyon belli evrelerle seyretmektedir. Virüs vücuda alındıktan 1-6 hafta içerisindeki ilk çoğalma döneminde HIV enfeksiyonuna özgü olmayan ve değişken belirtiler gösteren akut enfeksiyona neden olmaktadır.

6-12 hafta içerisinde HIV'e karşı antikorlar gelişmektedir. Antikorlar hastalığın teşhisi açısından önem taşımaktadır. Antikorlar gelişene kadar geçen sürede, kanda virüs mevcuttur ve hasta bulaştırıcıdır.

Kişide hiçbir belirti ve bulgunun olmadığı 6-13 yıl (ortalama 8-10 yıl) süren Asemptomatik dönemde bulgu yoktur ancak kişi bulaştırıcıdır.

Hastaların ilk kez doktora başvurmalarına neden olan belirtiler Erken Semptomatik Dönemde ortaya çıkar. Bu dönemde HIV enfeksiyonuna özgü testler yapılarak tedaviye başlanmaktadır.

HIV enfeksiyonun son basamağı AIDS dönemidir. Bu dönemde bağışıklık eksikliği iyice belirgin bir hale gelir, fırsatçı enfeksiyonlar veya bazı özel tür kanserler ortaya çıkabilir. Özellikle bu dönemde fırsatçı enfeksiyonların tanısı, tedavisi ve önleyici tedavi önemlidir.
İleri evreye gelmiş hastalarda, tedaviye rağmen ortalama 2 yıl içerisinde yeni bir AIDS göstergesi hastalığın ortaya çıkışı engellenememektedir.

HIV’in Tedavisi Nasıldır?

HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavi henüz yoktur ancak virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar vardır. Bu ilaçlar, hastalığın kesin tedavisini sağlamamakla birlikte virüsün vücutta çoğalmasını kontrol altına alarak bağışıklık sisteminin zayıflamasını önlemekte ve AIDS tablosunun ortaya çıkışını engellemektedir.

Düzenli Takip ve Tedavi Neden Önemlidir?

Tedaviye erken dönemde başlanması, düzenli takip ve tedavi ile bulaşın engellenmesi, kişinin yaşam süresinin uzaması, yaşam kalitesinin artması, HIV ile ilişkili hastalık ve ölümlerin azaltılması sağlanabilmektedir. Ayrıca doğumdan önce anneye ve doğum sonrası bebeğe uygulanan koruyucu tedavi ile anneden bebeğe HIV bulaş büyük ölçüde önlenebilmektedir.

HIV/AIDS enfeksiyonundan Korunma yolları nelerdir?

HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır. Korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur.

Cinsel yolla bulaştan korunma için;

  • Güvensiz ve korunmasız cinsel temastan kaçınılması,
  • Tek eşlilik,
  • Cinsel ilişki sırasında kondom kullanılması gerekmektedir.

Kan yolu ile bulaştan korunma için;

  • Taraması yapılmış HIV(-) kan ve kan ürünlerinin kullanılması,

(Kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunma amacı ile 1987 yılından beri ülkemizde kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması HIV geçiş riskini en aza indirmektedir.)

  • Tek kullanımlık steril enjektör ve cerrahi malzemelerin kullanılması,
  • Ortak enjektör kullanımından kaçınılması gerekmektedir.

HIV (+) gebeden bebeğe bulaşın önlenmesi için;

  • Uygun tedavi ve takibinin yapılması, doğumun sezaryan şeklinde planlanması,
  • Doğumdan önce anneye ve doğum sonrasında bebeğe ilaç tedavisi başlanması,
  • Annenin bebeğini emzirmemesi gerekmektedir.”

Editör: Doğu Gazetesi