Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Beşeri Coğrafya Profesörü ve Erzincan Birlik Vakfı Başkanı Prof. Dr. Erdal Akpınar, Erzincan Üniversitesi Rektörlüğüne aday olduğunu açıkladı. Erzincan Üniversitesi Rektör Adayı Prof. Dr. Erdal Akpınar basın mensuplarıyla bir araya gelerek yaptığı açıklamasında; “Yaklaşık 25 yıllık eğitimciyim. Hâlihazırda Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Beşeri Coğrafya Profesörü olarak görev yapmaktayım. Ayrıca Birlik Vakfı Erzincan Şubesi Başkanı ve Erzincan Sivil Toplum Kuruluşları Yardımlaşma ve Dayanışma Platformu Koordinatörü olarak çeşitli sivil toplum faaliyetlerinde gönüllü olarak çalışmaktayım. 12-14 Haziran tarihleri arasında yapılacak olan Rektörlük seçimlerinde üniversitemizin başta emektar ve kıdemli hocaları olmak üzere, çok sayda öğretim üyesi arkadaşımın isteği, desteği ve teveccühü ile rektörlüğe aday olduğumu üniversite camiasına ve meslektaşlarıma açıklamış bulunmaktayım.
Hesap Verilmeli
Üniversitede olup biten her şeyden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen, ödediği vergiyle ve verdiği destekle kurumu ayakta tutan halka, kendisini ilgilendiren konular hakkında bilgi ve hesap verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Çağdaş demokrasinin gereği budur.
Üniversite Kendine Hedef Seçmelidir
Üniversite olgusu evrenseldir. Erzincan Üniversitesi’nin “Anadolu’da bir dünya Üniversitesi” öz ülküsü de buna işaret eder. Esasen tüm dünyada üniversitelerin bilinen dört işlevi vardır. Bir üniversite mutlaka bunlardan biri, birkaçı veya tamamında iyi bir konumda olmayı kendine hedef seçmelidir. Bu işlevler; araştırma, uygulama, eğitim-öğretim ve entegrasyondur.
Üniversitemiz, Dikkate Değer Bir Başarı Gösterememiştir
Üniversitelerin ikinci işlevi olan uygulama, şehri ve şehir halkını çok daha yakından ilgilendirmektedir. Bilimsel araştırmanın, ya da üniversitenin ortaya çıkardığı yeniliklerin geniş uygulama alanı bulması önemlidir. Bu konuda üniversitemiz, söylemlerin ötesinde maalesef dikkate değer bir başarı gösterememiştir. Üniversite-sanayi işbirliği adı altında yürütülen uygulamalar, bu dönemde iyi niyetin ötesine geçememiş, bu durum paydaşlarımız olan sanayi ve ticaret sektörlerinde hayal kırıklığına yol açmıştır. Hâlbuki üniversitemizde en azından yakın çevremizdeki sektörlere hitap edebilecek çok sayıda uzman ve belirli bir bilgi birikimi mevcuttur. Bu potansiyelin şehrimize, sanayimize, tarımımıza, hizmet sektörümüze ve ticaretimize yansıtılması için, önümüzdeki dönemde tarafımızdan gerekli planlamalar yapılacaktır. Araştırma Hastanesi kapsamında sağlık sektöründeki uygulamalar ise, koşullardan kaynaklanan zorlukların da etkisiyle vasatlaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Başarısızlığının Altında Yanlış Stratejiler Yatmaktadır
Tıp fakültesindeki pek çok öğretim üyesinin çalışma koşulu ve işlevi, uzman doktorla neredeyse aynıdır.  Esasen üniversitemizin pek çok sorununun ve başarısızlığının altında yanlış stratejiler veya stratejik planlardan sapmalar yatmaktadır. Nitekim bu dönemde stratejik planlamalarda öngörülmeyen pek çok hayati kararın alındığına şahit olduk. Eczacılık Fakültesi bunlardan biridir. Sektörün Türkiye genelinde tıkandığı bir dönemde, böylesi bir fakülteye öncelik verilmesini bilimsel ve stratejik açıdan izah etmek zordur. Bu ve benzeri uygulamalar kadrolaşma ve mesleki taassup iddialarını artırmakta, bu durum üniversite camiasında ve kamuoyunda huzursuzluğa neden olmaktadır. Bu kapsamda, yönetime geldiğimiz takdirde önümüzdeki süreçte yeni bir stratejik plan çerçevesinde yakın ve orta vadeli hedefler ve izlenecek yollar yeniden belirlenecek, üniversitemizin tarihinde taze bir sayfa açılacaktır.
Bir Şeyin Mikrosu Neyse, Makrosu Da Odur
Şehrimiz, şimdiye kadar üniversitesi için çok büyük fedakârlıklar yapmış olup, çok daha iyisini hak etmektedir. Esasen hoşgörü kültürü ve gelişmeye açık yapısıyla kadim dönemlerden beri ilime ve irfana açık bir yer olan Erzincan’da, dünya standartlarında bir üniversite inşa etmek mümkündür. Bunun için başta mali kaynaklar ve destekler olmak üzere her türlü imkânın nasıl harekete geçirilebildiğine yakın geçmişte herkes şahit olmuştur. Neyin nasıl başarılabildiğinin en iyi örneklerinden biri, Refahiye Meslek Yüksek Okulu’dur. İlgi duyanlar, sıradan bir yüksekokulun Müdür olarak görev yaptığım 2007-2010 yılları arasında, üç yıl gibi kısa bir zamanda nasıl dünya standartlarında bir eğitim kurumuna dönüştüğünü inceleyebilirler. Bir şeyin mikrosu neyse, makrosu da odur. Yani aynı başarı, üniversitenin tamamı için de pekâlâ mümkündür.
Huzurlu Bir Üniversite İnşa Etmek İstiyoruz
Bu inanç ve azimle kendi ayakları üzerinde durabilen, demokratik, özerk, tüm mensuplarının ve paydaşlarının fikirlerinin ve katkılarının dikkate alındığı, herkesin gururla bu benim üniversitem diyebildiği, liyakatin, adaletin ve bilimselliğin esas olduğu, kapısı sonuna kadar herkese açık, akademik etiğe uymayan dışarıdan müdahalelere ve yönlendirmelere kapalı, şehriyle barışık, grupçuluktan ve bölgecililikten uzak, milli ve manevi değerlerin önemsendiği, mutlu ve huzurlu bir üniversite inşa etmek istiyoruz.  Arkadaşlarım ve ben kendimizde bu özgüvenin, birikimin, hepsinden de önemlisi özverinin ve iyi niyetin olduğu kanaatindeyiz. Üniversitemizi çok daha iyi noktalara taşımak için yönetime talip olduk” diyerek başta meslektaşları olmak üzere üniversite camiası ve Erzincan’ın bu harekete destek vereceğine gönülden inandığını, projelerini ve gelecek vizyonuyla ilgili çalışmalarını yakında üniversite camiasıyla ve kamuoyuyla paylaşılacaklarını söyledi.  
Editör: Doğu Gazetesi