“Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz” diyen bir siyasetçi, milletin iradesine de, içinde yer aldığı Meclis’e de, siyaset kurumuna da ihanet etmiş demektir.
Türk Demokrasisi felaket tellallarına, bunalım ve kriz tüccarlarına papuç bırakmayacak, kendi problemlerinin üstesinden gelecek olgunluğa ulaşmıştır. Zirâ demokrasi siyasetin temel kavramlarından biridir; ama bundan da öte demokrasi aynı zamanda bir kültürdür.
Kan dökmek diktatörlerin, zalimlerin, katillerin, teröristlerin işidir.
Türk Milleti için, kan dökülmesi gereken durumlar mutlaka vardır. Vatanın müdafaası için, şanlı bayrağımızın dalgalanması için, hürriyet ve bağımsızlığımız için seve seve can veren kanını döken bir milletiz. Bizim için dökülecek bir kan varsa bu değerler içindir.
Kahraman ve fedakar güvenlik güçlerimizin arkasında bu millet durduğu müddetçe, Türkiye Cumhuriyeti tüm eli kanlı terör örgütlerini çökertecek, hiçbir tuzak, hiçbir pusu bizi terörle mücadelemizden vazgeçiremeyecektir. Terörle mücadelemiz son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir.
Yıllarca milletin iradesini ve halkın değerlerini küçümseyerek, yok sayarak milli iradeyi güçsüz ve devre dışı bırakmak anlayışı CHP’nin statükocu anlayışında hep vardı. Unutmayalım ki; Millet iradesine, hiçbir kimse, hiçbir kurum, hiçbir siyasi parti “kan dökmek” terimini kullanarak ipotek koyamaz.
Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımı, demokrasinin rafa kaldırıldığı, 27 Mayıs zulmünde büyük üzüntüler yaşadığımız demokrasi şehitlerine saygı duymayan CHP zihniyetinin 21. Yy’da yeniden tezahür etmesinden başka bir şey değildir.
Görülen o ki ana muhalefet lideri millet iradesinden değil demokrasimizi kesintilere uğratan ihtilallerden medet umuyor. Milletin iradesini beğenmeyenlerin, milletin iradesine kanlı ya da kansız müdahale etme imkanları yoktur. Çünkü demokrasilerde söz de milletindir. Karar da milletindir” dedi.
