Türkiye Cumhuriyeti, halkın iradesini egemen kılmak için bir dizi reform yapmış, demokrasinin içselleştirilmesi için yenilikçi, çoğulcu anlayışla çağa ayak uydurmuştur. Özellikle son yıllarda sosyal güvenlik, eğitim, düşünce özgürlüğü alanında yapılan düzenlemelerle insan hak ve özgürlüklerinin önündeki engeller bir bir kaldırılmıştır. Devletimiz tarafından atılan her adım vatandaşlarımıza gösterilen saygı ve önemin göstergesidir. Zira Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Artık insanlık kavramı, vicdanlarımızı arıtmaya ve hislerimizi yüceleştirmeye yardım edecek kadar yükselmiştir.” diyerek insanların daima yüksek, asil ve kutsal hedeflere yürümelerini istemiştir.
İnsanın kâinattaki en şerefli varlık olduğuna inanan bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu anlayışla dünyanın her yerinde diline, dinine ve mezhebine bakmadan mazlumun yanında oluyoruz. Adaletin ve barışın tesisi için temel insan haklarının gür sesli savunucusu oluyoruz. Son yıllarda özellikle yaşadığımız bu coğrafyada kan, gözyaşı, savaş ne yazık ki eksik olmuyor. Bizler başka milletler gibi bu duruma duyarsız kalmıyoruz. Çünkü bu coğrafya bizim kaderimizdir. Ortak kaderimiz üzerinde kardeşlerimizin huzur ve barış içinde yaşamaları için duyarlı olmayız. İnsanın en temel hakkı, yaşama hürriyetidir. Ne yazık ki günümüzde bu en temel haktan bile mahrum olan milyonlarca insan var. Bunun en önemli nedeni ülkelerin bağımsızlıklarını kaybetmeleridir. Bizler, böyle bir ortamda hem mazlumların yanında olmalıyız hem de vatanımızın ve devletimizin kıymetini bilip ülkemizin istikbali için çalışmalıyız.
Her bireyin insan hak ve özgürlüklerinin korunması için azami çaba sarf etmesi, toplum barışını ve birlikte yaşama duygusunu pekiştirecektir. Bu vesileyle insan hak ve özgürlüklerinin gelecek nesillere daha da genişletilerek aktarılması temennisiyle tüm vatandaşlarımızın 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü içtenlikle kutluyorum.” Dedi.
