Milli Şairimimiz Mehmet Akif Ersoy’la, Süleyman Nazif bir gün yolda yürürken karşılaştıkları bir dilenciye sen yazar mısın diye takılırlar. Adam hayır deyince ne dileniyorsun o zaman deyip gülüşürler.
         Maalesef ülkemizde yazmak meşakkatli bir iş.
         Fikir üretiminin, düşünsel emeğin bir karşılığı yok.
         Erzincan’ımızda da durum farklı değil. Birçok arkadaşımızın yaşadığı sıkıntılara yakinen tanık oluyorum.
         Şehrin tarihini, coğrafyasını, mimarisini, sosyal dokusunu, inancını yazmak için büyük masraflara katlanarak yüzlerce km. yol yapıyor, onlarca insanla görüşüp binlerce materyal topluyorlar. Ama bu kadar emeğe rağmen eseri ortaya çıkarmakta zorlanıyorlar.
         Bu kenti yazmak isteyenlere imkânlar oluşturulmazsa, ilgisiz davranılırsa bu şehir nasıl tanıtılacak.
         Yaşadıkları şehre karşı heyecan duyan arkadaşlarımızın önü açılmalı, desteklenmeli.
         Geçtiğimiz günlerde Vali Sayın Abdurrahman Akdemir’in talimatı ve ilgili birimlerin bir hazırlık çalışmasıyla yemek kültüründen kent tarihine kadar birçok kitabın basımı ve hali hazırdakilerin alımı üstlenildi.
         Teşekkür ediyoruz.
         Destek ve teşvik olmadan bu şehrin tarihini, arkeolojisini, kültürünü ve edebi dünyasını araştırmak, ortaya çıkarmak çok zor…
         T. Erdoğan Şahin hocamızın iki ciltlik Hayaşa Tarihi’nin 3 ve 4 cü ciltleri de yazılacak ve ingilizceye çevrilmesi gerekecek, fakat destek olmadan bunlar nasıl yapılacak.
         Bu kitaplar; zaman içerisinde değişen, göç veren, içe kapanan ve gittikçe küçülen ve yitirilen kentin belleğine ayrı ayrı yönleriyle sahip çıkma ve projeksiyon tutma özelliğinde.
         Metin Tombul Ağabey’in kitaplarının basımına ayrıca sevindim. Kitaplarının Erzincan için ayrı bir önemi var. Hiç kimsenin kullanmadığı Erzincan’a has deyimler yer alıyor bu eserlerde. “Erzincan Dil Sözlüğü” bu şehrin dil zenginliğini ortaya çıkaran bir kitap. Şimdi ise                                                                 Erzincan Valiliği bu çalışmayı tamamlayacak diğer kitapları da basıma hazırlıyor.
         Önemli diyorum çünkü bundan sonra kentin dilini araştıracak, Erzincan ağzıyla ilgili kaygı duyacak Metin Ağabey gibi birilerini bulmak zor olacak.
         Önemsediğimiz ve beklediğimiz diğer önemli bir kitapta Erzincan Yemekleri kitabı.
         Yıllar önce yöresel yemeklere merak salmıştım. Araştırdığım onlarca şehrin yüzlerce yemeğinin tescillendiğini, Erzincan’ın ise adına yemek denirse eğer sadece leblebi ve tulum peynirini tescillediğini üzülerek görmüştüm.
         “Yemekle pişenlerin mutfağı Erzincan Mutfak Kültürü ve Yemekleri” isimli kitap, yemek kültürü ile ilgili önemli bir boşluğu dolduracak. Daha önce rahmetli Mustafa Uçar ve Mehmet Bayraktar’ın kısmen değindiği yemek kültürünü Sara Yelegen Hanımefendi’nin kapsamlı çalışması, şüphesiz bu alanda beklentileri karşılayacak bir kitap olacak.
         Aylarca tüm ilçeleri ve beldeleri gezerek yüzlerce görüşme, binlerce fotoğraf çekerek kitabın hakkını veren Sara Hanımı tebrik ediyoruz.
         Bu şehre gelen misafirlere yapılan bir fabrikayı, bir yatırımı gezdirmek kadar çantasına bir kitap koyabilmekte önemli.
         Bir kent sadece mekânlarıyla anlaşılamaz veya tanıtılamaz,
         Vali Ali Kemali’yi ve Erzincan Tarihi eserini tanımayanlar var.
         Erzincan’la ilgili onlarca kitabı olan H.İbrahim Özdemir- Rıfkı Kaymaz, kişisel gelişimde; Hikmet Köksal- Muammer Yıldıztaşı, Erzincan’ın manevi iklimini yazan Orhan Aktepe, Ünal Tuygun, Vehbi Yurt, Kent Tarihini araştıran Abdul Kadir Gül, Erol Kaya, Fahri Taş, Hüseyin Bulut, Nurcan Toksoy, Romanda; Rahmetli Ahmet Dumlu, Hamdi Ülker, Yusuf Bahadır Ulucan Şiirde; Metin Tombul, Metin Yıldırım, Şeyhatdin Yalçınkaya, Vehbi Yurt, Alevilik üzerine İhsan Ünlü, Erzincan manileri üzerine Ruhi Kara ve ismini unutabileceğim onlarca Akademisyen, araştırmacıyı yani kendi şairini, sanatçısını, yazarını veya kendisi için yazılan bir eserden haberdar olmamak büyük bir eksiklik olsa gerek.
         Temennimiz bu destek çalışmalarının sistemli ve geleneksel hale getirilmesidir.
         Elindeki fotoğraf bilgi ve belgeleri kitaplaştırmak isteyen insanlar eserlerini bastırmak için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmasınlar.
         Her yıl belli bir bütçe ayrılabilir veya daha önce birkaç defa yazdığım Sodes, kalkınma ajansları AB hibe kuruluşlarına, ilgili kurumlar projeler hazırlayarak kaynak oluşturabilirler.
         Her şeyden önemlisi ise basılan bu kitapları okutabilmek. Yarışmalar ödüller düzenleyerek şehrimizde okumayı özendirebilmek.