FİRAVUNLARIN DEMOKRASİSİ  OLUR MU ?

Dünya: demokrasi, eşitlik, insan hakları maskesi altında işlenen korkunç zulümlere ve haksızlıklara şahit oluyor…
Dünyayı, doymak bilmez iştahlarının yemek masası, zevk ve eğlence aracı gibi görenler, etraflarındaki her şeyi birer oyuncak zannedip, karakter ve fazilet adına ne varsa silip süpürmeye, yok etmeye uğraşanlar; doğruluğun, hakkaniyetin, barışın, merhametin, insanlığın karşısında bir gün dize geleceklerdir. Yeter ki, zalimlerin zulmü bütün çirkinliği ile vicdanlara duyurulsun, teşhir edilsin, vicdanlar aynı istikamete yönlensin. İnsanlığın gücü, zalimi kündeye getirmek için her gün yeni yeni vicdan sahiplerini “ Nuh’un gemisi” gibi içine alacak, insanlık gemisine binemeyenler, kendi tufanları ile baş başa kalacaklardır.
Diğer taraftan, zalimler, gaddarlar, günahkârlar yaptıklarının karşılığını bu dünyada görecekleri gibi, sonsuz cezalandırma ve alçalma yeri olan cehennem de, gayzla bilenmiş ve öfkesinden kudurmuş haliyle onları içine alacağı günü sabırsızlıkla beklemektedir.
Öyle görünüyor ki, Ortadoğu gelecekte bütün dünya için cazibeli bir pazar… Güçlü bir Türkiye, Batı’nın ve Amerika’nın menfaatlerine ters düşmektedir. Ortadoğu’da İsrail’in emniyeti adına, İsrail dışındaki bütün ülkelerin ekonomik ve askeri açıdan güçlenmesi arzu edilmeyen bir durum…
Onun içindir ki, kendi pisliklerini ve vahşetlerini örtmek için kutsallara saldırmaktadırlar. İslamın kutsi değerlerine hakaret ederek meşruiyet arayan batı çökmeye mahkûmdur ve çökecektir de…
İsrail’in yayılmacı bir politika izlemesi tesadüfen ortaya çıkmış bir durum değildir. Hedeflerinin Mısır’daki Nil’den, Irak’taki Fırat’a kadar uzanan “ vaat edilmiş topraklar” üzerinde bir imparatorluk kurmak olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Bunu zaten Siyonizm’in kurucusu Theodore Hertz özel günlüğünde küstah bir üslupla ilan etmiştir..
Yeryüzünde mevcut bütün kanunların ve hukukun bu derece ayaklar altına alınması cesaretini İsrail nereden almaktadır? Üstelik saldırılarına meşruluk kazandırmak için emperyalistler tarafından çok kuvvetli bir şekilde desteklenmektedir. A.B.D. nin İsrail’e yaptığı resmi yardım yılda kaç milyar dolardır? Bunu bilmek zannedersem nasıl bir oyunla karşı karşıya kaldığımız konusunda bize ipucu verir. İsrail’in savaş silahları imalatında lider olması için gerekli teknoloji desteğini kim sağlamıştır? A.B.D.
Silah sanayi nasıl önemli ihracat endüstrisi haline gelmiştir? Kendilerinden büyük ülkelere silah satacak potansiyele nasıl ulaşmışlardır? A.B.D. dünya kamuoyundaki imajının zedelenmesinden, uyuyanların uyanmasından korktuğu için doğrudan silah satamadığı ülkelere İsrail eliyle silah sevkıyatı yaptığı da bir gerçektir.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, İsrail gerçekten ambalajlanmış demokrasi havariliği yapan Amerika’nın bir uydusudur. İslam coğrafyasındaki ülkeleri emperyalizmin boyunduruğu altında tutabilmek için İsrail kullanılmaktadır. Bugün işlenen cinayetten sonra milletlerarası camianın büyük çoğunluğu İsrail’i kınıyor. A.B.D. de önce İsrail’i kınıyor, ardından, cek li cak lı sözlerden sonra İsrail’in meşru müdafaa hakkının da olması gerektiğini söylüyor. Burayı, çok iyi okumak lazım.
Sicil dosyası bozuk batı tarafından narkozlanan Ortadoğu’nun bazı kukla kralları ve devlet başkanları, Petrol gelirlerini ve kaynaklarını, halklarının yoksulluğunu gidermek ve refaha ulaştırmaya kanalize etmek yerine kuzu kuzu Amerika’ya yatırıyorlar.
Yazıklar olsun ki, dünya tüm dünyanın gözü önündeki bu acı ve ızdırap dolu haykırışı, merhametin çığlıklarını ve karşılığında sergilenen vahşeti, zehirlemekten haz duyan kobra ruhluları seyreden medeniyet, demokrasi, hukuk, evrensel barış sözcüklerini dillerinden düşürmeyen kan ve vahşetten beslenen bir dizi dünya liderleri… Yarım asrı aşan bir süredir kimi Arap liderliği hayali, kimi petrodolarlarını Amerikan bankalarına yatıran göbeği yağlı Arap şeyhleri, kimi büyük Irak’ı, öteki büyük Suriye’yi inşa etme safsatasını yaymayı kahramanlık addedenler… İnsanları doyurmak, eğitmek, insana insanca yaraşır bir hayat sunmak yerine kendi imtiyazlarını sağlama almak uğruna kukla olmayı, zalimlerin, vahşilerin, dünyayı değiştirmeye soyunan deli gömleği giymiş habis ruhların talimgâhı ve atış poligonu haline getirirlerken ülkelerini, özellikle elitlerin çıkarlarına hizmet eden kendi diktatörlüklerini de sağlama alma hayallerinin peşine düştüler.
Ancak bugün gelinen noktada, dünya tarihinin yepyeni bir sayfası yazılmak üzeredir. Batı’dan gelen sistem ve ideolojilerin problemleri çözemeyeceğini anlayan İslam Ülkeleri kıpırdanmaya başladı. Artık Batı’nın sergilediği ikiyüzlülük, ahlaksızlık, hukuksuzluk ve tiksindirici materyalizm’den iğreniyorlar. Batı dünyasının dünyayı her geçen gün yok oluş uçurumlarına götürdüğünü fark ediyorlar.
Dünya kaynaklarının ve imkânlarının, dünya nüfusunun sadece % 15’ inin zorbalıkla zimmetine geçirdiği bir dünyada barışın hayal olduğu gerçeği yavaş yavaş kavranılmaya başlandı.
Dünya eski dünya değil. Amerika’nın boyaları dökülüyor? Batı ittifakı çatırdıyor. Ülkemiz sahip olduğu imkân ve kabiliyetin ve oynanmak istenen oyunun farkındadır.
Çekilen tüm sıkıntıların birçok yönden kolaylıklara gebe olduğunu ancak haml(sıkıntı) müddetine sabretmek gerektiği inancının toplumun tüm satıhlarına egemen olması ve bu şuura sahip olunması gerekmektedir ki, milletimizin kahır ekseriyeti bu şuura sahiptir.