Gazeteci bir arkadaşımız görevi doğrultusunda yazdıkları sebebiyle dayak yedi.

Bazı sosyal medya fenomenleri sazı eline aldı. Çaldı aşağı, çaldı yukarı. 

Başladı yargıçlık yapmaya. Suçluyu suçsuzu çok değerli tespitleriyle buldular. Hükümü de verdiler.

Ancak cezası hehüz açıklanmadı gazeteciyi darp olayının.

Bir avukatın takip ettiği bir dava dosyası sebebiyle dayak yediği bir davayı düşünelim. Darp edene verilecek cezanın artırılmış bir şekilde açıklanacağı bilinir. 

Yazdığı bir haber sebebiyle şehir stadında dayak yiyen bir gazeteci de gene bu avukat örneğinde olduğu gibi görevini yaptığı için dayak yemiştir. Yani yazdığı için. 

Yazdığını beğensen de beğenmesende, yesen de yemesende, çarpsan da bölsen de gargara yapsan hatta amuda kalkıp olayı tekrar canlandırsanız da o insan orada gazeteci olarak bulunuyordu. Hatta Türkiye Spor Yazarları Derneği Erzincan temsilcisi olarak. Yani müsabakayı takip eden gazetecileri organize etmek için orada buluyordu. 

Ve kısacası Erzincanspor yöneticileri bir gazeteciyi darp etti.

Bir insanın yazdıklarında hakaret varsa küfür varsa şikayet edersin. Gereken adli birimlerce yapılır. Tehdit etmek, hatta küfürlerle birlikte darp etmek yapılması gereken en son şey. N oldu arkadaşlar. Bu gün alınan galibiyete en fazla sevinmesi gereken siz değerli yöneticiler olması gerekirken alınan sonuca sevinemeyen kim ? Tabiki siz siniz.

Lütfen salim kafamızı takınalım. Ve doğru yolu bulalım. Eminim ki yapanlar eylemlerinden pişmandırlar. Yazılanları bir eleştiri olarak alıp o eksikliğin giderilmesi için n zaman bi bir adım atılırsa işte o zaman işi çözdük demektir.

Yoksa sen kafa kırmışsın, öbürü gönül kırmış. ikisinin arasında da hiç bir fark yok. Tabii ki anlayana.

KISACASI HERKES İŞİNİ YAPACAK...