Hazırlayan:
Öğr.Gör.Gökhan ASKAN


GÜL YETİŞTİRİCİLİĞİ
Milattan 500 yıl önce Çinliler tarafından kültüre alınan güller, çiçeklerinin kokusu ve güzelliği nedeniyle bahçıvanlar tarafından çiçeklerin kraliçesi olarak kabul edilmektedir. Ana vatanı Anadolu ve Orta Asya olan gül; 1-2 metre arasında boylanabilen, bol saçak köklü çok yıllık çalı formunda, yarı odunsu bir bitkidir.
1.1 KULLANIM ALANLARINA GÖRE GÜL ÇEŞİTLERİ:
 
1.1.1 Dış mekânlarda kullanılanlar:
 
Ø Büyük çiçekli çit gülleri: İlk ekildikleri yıl dâhil soğuk aylara kadar sürekli bol çiçek açar. Geniş hacim yaparlar, çok güzel formlanırlar ve çoğu zaman tek çiçeklidirler. Sadedirler ve çok uzun ömürlüdürler. 60 -110 cm boy yaparlar.
Ø Küçük çiçekli çit gülleri: Salkımlı çiçekleriyle yukarıdaki türden ayırt edilir. Bir sap üzerinde birden çok küçük veya orta boylu çiçek bulunur. Bu özellik çok dekoratif bir bitki olmalarını sağlar. Yıl boyu çiçeklenirler, bol bol ve rustik çiçek açarlar. Boyu 60 – 100 cm ulaşır.
Ø Büyük çiçekli tırmanıcı güller: Tırmanıcı güllerdir, sürekli çiçek açarlar, genellikle ekildikten sonra 2. yıla kadar çiçek açmazlar. Çiçekleri çit güllerinin çiçeklerine benzer. Dayanıklıdırlar, bol çiçek açarlar ve geniş alanlara yayılırlar.
Ø Küçük çiçekli tırmanıcı güller: Aşırı derecede dayanıklıdırlar ve geniş alanlara yayılırlar. Çiçeklerinin salkım hâlinde olmasından ve bol olmasından dolayı göz kamaştırıcı bir görünüm arz ederler. Sürekli çiçek açarlar.
Ø Peyzaj gülleri: Boyları varyetelerine göre değişmekle birlikte sürekli çiçek açarlar, çok dayanıklıdırlar, sadedirler ve bol çiçek açarlar. Varyetelerine göre geniş, orta ve küçük çiçekli olabilirler. Geniş alanları kapatmakta, çit bitkisi olarak ve bir alanı ayırmak için kullanılabilirler
Ø Baston güller: Dikenlerinden arındırılmış bir bastonsu gövde üzerinde istenilen yükseklikten aşılama yapılarak elde edilir. Aşılanan güller büyük tek çiçekli veya salkım çiçekli olabilirler.

Şekil 1:
Baston güller
Ø Sarılıcı güller: Bahçe düzenlemelerinde sıkça kullanılan güllerdir. Pergolalarda, sütunlarda, yaşlı ağaçların gövdelerine sardırmada etkili olurlar. Göz alıcı renkleri vardır ve hızlı gelişirler. Küçük ve bol sayıda açanları olduğu gibi, iri açanları da mevcuttur.
     
Şekil 2:
Sarılıcı gül çeşitleri
 
1.1.2 İç mekânlarda kullanılanlar:
 
Ø Minyatür güller: Minyatür güller adeta bonzai gibi türünün kusursuz ama minik bir modelidir. Bitki boyu 30-40 cm’ yi geçmez. Çiçekleri para büyüklüğündedir. Bahçede olduğu kadar saksı bitkisi olarak rahatlıkla yetiştirilebilir. Küçük çiçekli bazı türler gerçek minyatür olmamakla beraber bu kategoriye sokulabilir. Bunlar daha uzun boylu ve irice yapraklıdırlar.

Şekil 3:
İç mekân ve dış mekân minyatür gül
1.2 GÜLLERİN ÜRETİMİ:
 
1.2.1 Tohum ile Üretim: Bir yandan yabani genç bitki elde edilmesinde, aşılamada anaç bitki olarak kullanılır. Diğer yandan da ticari amaçların dışında yeni varyetelerin araştırılmasında uygulanır. Bütün amatörler, bahçelerindeki güllerin olgunlaşmış tohumlarını toplayarak, tohum ekmekten hoşlanırlar. Fakat bu ekimlerle iyi kalite güllerin üretilmesi nadirdir. Tohumların hastalıksız, sağlam bitkilerden alınması doğrusudur. Temiz, saf, ağır dolgun ve çimlenme kabiliyetinin tam olması gerekir. Gül tohumları oldukça serttir. Ekildiği yıl çimlenmez. Çimlenmeyi kolaylaştırmak için sonbaharda toplanan ve temizlenen tohumlar katlamaya tabi tutulur. Tohumlar ilkbahara kadar katlamada kalırlar hava ısınmaya başlayınca yavaş yavaş sulanmaya başlar. Çimlenen tohumlar kasalara veya tavalara 10 cm aralıklarla ekilir. Eğer ekim çok sık yapılmışsa genç bitkilerin iyi gelişmesini sağlamak için seyreltme yapılmalıdır.

Şekil 4:
Gül tohumunun çimlendirilmesi
1.2.2 Çelik ile Üretim: Çelikleme yoluyla aşısız, toprak altı ve üstü kısımları çeliğin tür veya varyetelerinin özelliklerini taşıyan gerçek güller elde edilir. Ancak verim periyodu aşı ile üretilen bitkilere göre daha kısa olup ortalama 4 yıldır. 2–3 yıl sonra da toprak yorgunluğu ortaya çıkar. Ayrıca, çeliklemeyle elde edilen güller diğerine göre daha az dayanıklı, daha zayıf ve hastalıklara duyarlı, çiçekleri de daha küçüktür. Çelikleme üretim ile aşı ile üretime göre daha uzun sürede gelişmiş bitki elde edilir. Çelikleme üretim elverişli koşullarda tarlada yâda seralarda yapılabilir.
 
      
Şekil 5:
Çelik alma  ve Çeliklerin hormonla muamelesi
 
Çelik alınma zamanı eylül-mart ayları arasıdır. Çelikler çiçeksiz yıllık dallardan veya odunlaşmış sürgünlerden alınabilir. Çelik uzunluğu 15-20 cm ve kalınlığı 5-6 mm çapında olmalıdır. Çelikler 1 - 4 göz taşıyan, gözün 0,5 cm altından düz ve yine 0,5 cm’nin üstünden eğimli bir şekilde kesilmiş bir dal parçasından ibarettir. Yapraksız çeliklerde gövde uzaması erken, kök gelişmesi geç olur. Hazırlanan çelikler içinde geçirgen, fakat sıkı yapıda 4/5 oranında dere kumu veya perlit, 1/5 oranında iyi bahçe toprağı veya torf bulunan köklendirme yastıklarına 2 göz dışarıda kalacak şekilde dikilir. Dikim aralıkları 6-7 cm olmalıdır. Dikimden sonra sulama yapılır. Çeliklerin toprak altında kalan gözleri köklenmeyi teşvik eden hormonlar salgıladıkları için önemlidir. Ilıman bölgelerde çelikler açıkta, üretim yastıklarında köklendirilir. Soğuk bölgelerde ise 4-7 derece sıcaklıktaki depolarda havaların elverişli olması beklenmeli daha sonra dikim yapılmalıdır. Çelikler dikim öncesi köklenmeyi teşvik edecek hormonlarla muamele edilebilir.

Şekil 6:
Çeliklerin araziye dikimi
 
1.2.3 Aşı ile Üretim: Aşı ile çoğaltma tekniği çoğaltılması istenilen bitkinin bir parçasını anaç olarak kullanacağımız başka bir bitki ile kaynaştırarak tek bir bitki olarak geliştirme tekniğidir. Bitkinin toprak üstü kısmını yani gövde ve dalları oluşturacak kısma kalem veya göz denir. Bunlardan kalem, üzerinde birkaç uygun göz bulunan dal parçasıdır. Bu parçanın göz olarak alınması halinde tek bir gözden oluşan bir parça söz konusudur. Yeni bitkinin kök kısmını oluşturacak olan aşı kısmına ise anaç denir. Aşılama yöntemleri kalem aşıları, göz aşıları ve dilcikli İngiliz aşısıdır. Türlere göre aşılamada başarı alanları çok farklılık gösterir.
1.2.3.1 Göz Aşısı
 
Üzerinde bir göz veya tomurcuk bulunan, küçük bir kabuk parçasından alınan bir kalem kullanılarak yapılan aşılama yöntemine göz aşısı denir Bu yöntemle bir bireyden çok sayıda göz alma olanağı vardır. Bu nedenle, göz aşısı metodu kıymetli bitkilerin ve güllerin üretilmesinde, ekonomik ve amatör yetiştiricilerinde kolaylıkla uygulanabileceği aşı yöntemidir.
Göz aşıları sürgün göz aşıları ve durgun göz aşıları olmak üzere 2 çeşittir.
·         Sürgün göz aşılarında anaca yerleştirilen göz o yıl içinde sürgün verir. Genelde nisan- mayıs aylarında yapılan aşılardır.
·         Durgun göz aşılarında ise gözler o yıl uyur halde kalırlar ve ancak ertesi yıl sürerler. Haziran – temmuz - ağustos ve eylül aylarında durgun göz aşısı yapılır.
Güllerde durgun göz aşısının yapım aşamaları şöyledir:
 
Bu aşıda; Anaç üzerinde aşı bıçağıyla T şeklinde çizik açılır ve kabuk hafifçe kaldırılır. Kalemden aşı bıçağı ile göz (Yaprak sapı ile birlikte) çıkarılır. Çıkarılan göz anaçta bulunan T şeklindeki bölgeye yukarıdan aşağıya doğru itilerek yerleştirilir. Daha sonra aşı yeri düzgün bir şekilde aşı ile bağlanır.
1. Aşı bıçağı ile kalemden gözün çıkarılması
2. Kalemden çıkarılmış aşı gözü
3. Anaç üzerinde aşı bıçağı ile t şeklinde çizik açılması
4. Açılan t’ye gözün yukarıdan aşağıya doğru yerleştirilmesi, anaca yerleştirilmiş göz
5. Aşı yerinin bağlanması
Şekil 7: Göz aşısının uygulanması
 
1.2.3.2 Kalem Aşısı
 
Üzerinde birkaç tomurcuk bulunan ve kalem adı verilen bir parçanın kullanılarak yapılan aşı çeşidine kalem aşıları denir. Kalem aşıları daha çok iğne yapraklı bitkilerde değerli varyetelerin çoğaltılmasında kullanılır. Birçok kalem aşısı metodu vardır.
1.2.3.3 Dilcikli İngiliz Aşısı
 
Bodur güllerin elde edilmesinde, tohumdan yetişen yabani gülerler uygulanan bir aşı çeşidi olup, Nisan –Mayıs aylarında uygulanır. Bu aşıların yapılmasında kullanılan kalem, üzerinde birkaç göz bulunan, çoğaltılması istenen çeşitten alınan tek yıllık sürgündür. Anaç ve kalemin tam orta kısmı çakı ile yarılarak dilcikler oluşturulur. Kalem ve anacın dilcikleri birbirine oturacak şekilde sıkıca rafya ile bağlanır ve aşı macunu ile sarılır. Bu aşının uygulanabilmesi için öncelikle kalem ve anacın aynı kalınlıkta olması gerekir.

Şekil 8:
Dilcikli İngiliz aşısı
 
 
1.2.4 Daldırma ile Üretim
 
İlkbahar ya da sonbaharda yapılır. Çelikle üretimi zor olan güller ve sarmaşık güllerinin üretiminde tercih edilen bir yöntemdir.

Şekil 9:
Daldırma ile üretim
1.3 GÜLÜN TOPRAK İSTEĞİ VE GÜBRELEME
 
Gül fazla seçici olmamakla beraber, en iyi bağ toprağı da denilen demiri bol hafif kırmızımsı, kumlu killi toprakta yetişir. Bakir toprakları sever. Fazla asitli, kireçli ve besin açısından zayıf topraklar gül yetiştirmek açısından uygun değildir. Bol gübre veya kompost kullanılarak böyle topraklarda da gül yetiştirmek mümkündür. Güllerin kolay ve çabuk köklenebilmeleri, gelişip süratle büyüyebilmeleri için toprağın çok iyi hazırlanması gerekir. Hiç üretim yapılmamış, yeni topraklar söz konusu olduğunda derin işleme yapılması gereklidir. Kumun hakim olduğu hafif topraklarda, ağır gübreler (Kompoze gübreler, tercihen sığır gübresi ) en iyi sonucu verir.
Ağır topraklarda (kilin hakim olduğu) samanla karışık at gübresi uygundur. Killi-Kalkerli topraklarda, herdem yeşil bitki artıkları, turba ve hayvan artıklarından yararlanılabilir. Ayrıca toprağın drenajlı olması gerekir. Su tutan yerlere gül dikimi yapılmaması gerekir. Az sayıda gül dikilecekse mümkünse dikimden bir ay önce 40-50 cm. derinlik ve 50 cm. genişlikte çukurlar açılır. Çıkan toprağın üst kısmı bir tarafa,alt tabaka ise başka bir tarafa ayrılır. Çok sayıda fidan tarh şeklinde dikilecekse seçilen yer bolca yanmış gübreyle karıştırılıp, tarla usulü kazılır. Çukurlar daha sonra açılır. Buralardaki yabani otlar ile varsa iri taşlar temizlenir. Aşırı besin tüketen bir bitki olduğu için toprağı her yıl gübrelenmelidir. Güllerin çevresi sonbaharda yanmış gübre ile tamamen örtülür. Bu suretle hem kökler soğuktan korunmuş olur hem de toprak besince zenginleşir.LÜN
 
Fidanlar tomurcuk zamanı gübre şerbeti veya suni gül gübresi eritilmiş suyla arada bir sulandığı takdirde bol çiçek açar. Temmuz ayına kadar hiç olmazsa üç kez şerbet verilmelidir. Özellikle çiçekli dönemlerinin sonunda verilirse yeni tomurcuklar çıkarmakta gecikmeyecektir. Gülleri beslemek için yukarıdaki iki usulden biri tercih edilir. Gübre şerbeti için bir kovaya bir kaç kürek yanmış gübre ıslatılır. Üzeri örtülü olarak 3–4 gün bekletilir. Daha sonra sulama sırasında güllere verilir. Özellikle kuş gübreleri böyle verilmelidir.
 
1.4 GÜL DİKİMİ
Gül bitkisi dikilmeden önce gerekli hazırlığın dikkatle yapılması, doğru dikim sonrasında bakım ve budama işlemlerinin tam vaktinde uygulanmasıyla güller yıllar boyunca cazip çiçekleriyle bahçeleri süsler. Gül bakımı zor değil ancak ihtimam ve dikkat isteyen bir iştir. En önemlisi gülleri satın alırken bazı koşullara dikkat etmektir. Gülleri güvenli bir seradan satın almaya, alınan fidanda aşının üzerinden çıkan en az 4 adet sağlıklı dal bulunmasına, yapraklarının canlı ve lekesiz olmasına, saksının içinin ot bürümüş, altından kökler fışkırmamış olmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. İlk ve sonbahar gülfidanı satın almak için en elverişli zamandır.
Bu dönemlerde çok fazla çeşit bulunması, istenilen niteliklerde ve sağlıklı fidan bulma şansını arttırır. Ayrıca sonbaharda dikilen güller kış boyunca yerine alışacağı için baharda daha güzel açarlar. Güllerin dikiminde en uygun periyodik Kasım ve Mart ayları arasındadır. Fakat gerçekte 15 Ekimden itibaren Nisan sonuna kadar dikilebilirler. Kışın dikim, toprak şartlarının elverişsizliği nedeniyle uygun değildir. Dikim, geç Nisanda yapılmışsa özellikle sulamaya büyük özen göstermek gerekir. Söz edilen dikim zamanları çıplak köklü güller için geçerlidir. Şimdi yetiştiriciler, her mevsim hatta yazın bile dikilebilme olanağı olan tüplü güller yetiştirmektedir.


Şekil 10:
Gül fidanı dikimi ve can suyu verme
Bunun için kök budaması yapılır. Kök budamasının amacı, söküm esnasında zarar görmüş kökleri temizlemektir. Ölü kök uçları kahverengidir. Bu uçlar bahçe makası ile kesilir. Toprağa dikilen fidanların köklerinde oluşan yara dokusunun çevresinde çok sayıda kökçük meydana gelir. Bu kökçükler fidanların toprağa sıkıca bağlanmasına neden olur. Eğer güllerde dikimden önce kök budaması yapılır ve kökler killi toprak, taze gübre, sudan yapılmış bulamaca batırılırsa kökleşme daha hızlanır. Ayrıca dal uçlarında da budama yapılmalıdır. Fidanlar hazırlandıktan sonra açılan çukurlara kökler kıvrılmayacak şekilde ve aşı noktası toprak üstünde kalacak durumda yerleştirilir. Gübreyle karıştırılmış toprak köklerin arasına doldurulur. Çukur tamamen doldurulduktan sonra bolca sulanır.
Gerek bahçecilikte, gerekse seralarda kesme çiçek olarak yetiştirilen güllerin dikimi çok önemlidir. Dikim için, hazırlanan toprak sahada derinliği 60 cm, çapı 40 cm olan çukurlar açılır. Çukur dibine, üstten alınan toprak gübreyle karıştırıldıktan sonra konur. Bundan sonra sıra, güllerin dikime hazır hale getirilmesine gelir. Buna pratikte “kök tuvaleti “ (dikim budaması) denir. Amacı, sökümde zedelenen, kuruyan kök uçlarını budamaktır. Ölü kök uçları kahverengi olup, bahçe makasıyla kesilerek sarı veya beyaz sarı rengin ortaya çıkması sağlanır. Toprak içinde, köklerin kesilen kısımlarının etrafında oluşan yara dokusunun çevresinden çıkan çok sayıda kökçükler gülün toprağa sıkıca tutulmasını sağlarlar.
Bu tutunma, eğer gülün kökleri dikimden önce killi toprak, taze gübre ve sudan yapılmış bulamaca batırılırsa daha da kolaylaşır. Köklerde yapılan bu budamaya paralel olarak dal uçları da budanmalıdır. Bu yöntem, bütün geç dikimler için özellikle önerilir. Dikim budaması
yapılan güller, önceden açılmış olan çukurlara, kökler kıvrılmayacak, doğal durumunu koruyacak ve aşı noktası hafif olarak toprak içinde kalacak şekilde yerleştirilirler.
Fazla uzun kökler de budama sırasında uçlarından kesilerek kısaltılabilirler. Gübreyle karıştırılarak yavaş yavaş köklerin arasına konulur ve çukur tamamen doldurulduktan sonra etrafına sulama çanağı yapılarak bolca sulanır.
Güllerin dikim aralıkları da çok önemlidir. Fidanlar arasında yeteri kadar aralık bulunmazsa bitkiler havasız kalacağından mantar hastalıkları artar. Bakım işleri zorlaşır.
 
Gülün cinsine göre dikim aralıkları şöyle olmalıdır:
MİNYATÜR GÜLLER BOYLARINA GÖRE
KISA
ORTA
UZUN
45-60 cm
60-75 cm
75 cm- 1 metre
Çalı güller
BOYUNA GÖRE
50 cm- 1,5 metre
SARMAŞIK GÜLLER
BOYUNA GÖRE
2 metre
1.5 GÜLLERDE BUDAMA
Güllerde Budamanın dört ana nedeni vardır.
1- Gençleştirme
2- Verimi Arttırma
3- Kaliteyi Arttırma
4- Form Verme
Budanmamış gül bitkisi; çok sayıda yoğun sürgün oluşturur, çiçekleri küçük ve kalitesizdir. Uygun bir budama; verimsiz, yaşlı, hasta, kuru, zarar görmüş dalların çıkartılması ile iyi bir çiçeklenme için birkaç dalın bırakılması işlemidir. Budama size, bahçenize uyan arzu ettiğiniz gül şeklini yaratma fırsatını verir.

Şekil 11:
Doğru budama
 
Budama ile kuvvetli ve sağlıklı bir bitki gelişimi sağlandığı gibi, bitki içine daha fazla ışık, hava girmesi de sağlanır. Şekil yaratılmasının yanında daha iyi ve kaliteli çiçekler elde edilir. Gülde yapılan her türlü kesme işlemi budama olarak adlandırılır. Budama işlemi dikim aşamasında dikim budaması ile başlar, her yıl yapılan yıllık budamalar ile devam eder. Güllerde farklı niteliklere sahip fidanlar, üretim materyali olarak kullanılmaktadır. Gülfidanları aşılı-aşısız veya tüplü (topraklı)-tüpsüz (çıplak köklü) fidan olarak sınıflandırılır.
Son yıllarda dış mekânda genellikle tüplü fidanlar kullanılmasına karşın çıplak köklü fidanlarda kullanılmaktadır. Dikim budaması özellikle çıplak köklü fidanlarda uygulanır. Aşırı uzun kökler kısaltılır. Kırılmış zarar görmüş kökler kesilir. Ayrıca bu kök sisteminin besleyebileceği ölçüde sürgün bırakılmalıdır. Genelde toprak üstü aksam olarak, 15- 20 cm uzunlukta (üç beş göz içeren) farklı yönlere bakan üç-dört sürgün yeterlidir. Tüplü fidanlarda aşırı uzun sürgünler varsa dikim sırasında bir parça kısaltılır.
 
1.5.1 Budama zamanı:
Bahçe gülleri için en iyi budama zamanı, güllerin dinlenmeye girdiği sonbahar sonu ile kış bitimi arasındaki zamandır. Dinlenmeye giren gülde önce yapraklar azalır, kışı sert olan yerde tamamen dökülür, sürgün ve çiçek faaliyeti durur, bitki kışa dayanabilmek için hayatsal faaliyetlerini en alt düzeye indirir. Budama işlemi gözler uyanmadan, bitki aktif büyümeye başlamadan tamamlanmalıdır. İklimsel faktörler budama zamanını belirleyen temel faktörlerdir. Ilıman kış iklimine sahip olan yerlerde güller erken budanabilir. Erken budanan bitkilerin erken uyanacağı ve soğuklardan zarar görebileceği unutulmamalıdır. Geç budamalar ise, bitkide su yürümesi ve büyümenin başladığı döneme rastlar ve bu dönemde yapılacak budama bitkide güç kaybına neden olur.

Şekil 12:
Budama
1.5.2 Budamada Uygulanacak Genel Kurallar:
 
1. Birbirine gölge yapan, birbiriyle rekabet içinde olan dallardan biri alınmalıdır.
2. Kışın soğuktan zarar görmüş dallar sağlıklı dokunun bulunduğu noktanın birkaç cm altından kesilmelidir.
3. Hastalıklı, kuru, zayıf, ince sürgünler bitki üzerinde bırakılmamalıdır.
4. Bitkinin (çalının) orta kısmında daha fazla ışık ve hava girmesi için, ortada bulunan dallar dipten çıkartılmalıdır.
5. Bu şekilde kesim ile çalıya bir vazo görünümü de sağlanmış olur. Vazo şekli hastalıkları önleme açısından da yararlıdır.
6. Yaşlı bir dalın ucunda bir en fazla iki adet tek yıllık sürgün 2-3 göz üzerinden budanarak bırakılmalıdır.
7. Uç kısımda yaşlı dal ile tek yıllık sürgünün birleştiği yerde çatal oluşturulmamalı, yaşlı kısım birleşme yerinden tırnak bırakılmadan kesilmelidir
8. Bırakılan dal ve sürgünlerin yönleri gözler geliştiğinde birbiriyle karşılaşmayacak doğrultuda olmasına özen gösterilmelidir.
9. Kesilen sürgünün iç rengi beyaz olmalı, eğer kahverengi veya siyah ise kesim beyaz renge ulaşılan noktanın altından yapılmalıdır.
10. Aşılı güllerde aşı noktasının altından gelen dip sürgünleri dipten kesilmelidir.
Ø Budamanın Yapılışı:
Güller dikimden sonra birinci yıldan itibaren budanmaya gereksinim duyar. Eğer budama yapılmaz ise bitki boyu yükselir, çalı şeklini kaybeder, önce çiçek sayısı artar daha sonra hızla azalır, kalitesiz küçük çiçekler oluşur.
Bitki dinlenmeye girdiğinde bitkinin üst dallarında oluşan besin maddeleri köke ve yaşlı odunsu kısma doğru taşınmaya başlar. Budama ile ne kadar çok göz uzaklaştırılır ise, bitki üzerinde bırakılan gözlere o kadar fazla enerji kalacak, böylece daha kuvvetli sürgün gelişmesi ve çiçeklenme sağlanacaktır. Bahçe gülleri genellikle üç temel şekilde; sert, orta, hafif olarak budanır.
Ø Sert Budama:
Bitki 15- 25 cm boyda üç dört sürgün kalacak şekilde budanır. Fazla dallar çıkartılır. Sert budama sonucu, az sayıda gösterişli çiçek oluşur. Zayıf bitkileri kuvvetli gelişmeye yöneltmek için sert budamaya gerek vardır.

Şekil 13:
Sert budama
Ø Orta Budama:
Bitki üzerinde beş ile on adet sürgün bırakılır, bitkinin yerden yüksekliği 45–60 (cm) santimetredir. Orta şiddette budama birçok bahçe gülü için uygun olan bir yöntemdir, sert budamaya göre daha çok sayıda ancak daha küçük çiçekler meydana gelir.

Şekil 14:
Orta budama
Ø Hafif budama:
Tek yıllık sürgünler sadece uzunluğunun üçte biri kadar kesilir. Bu tarz budama kısa saplı güllerde uygulanır. Genellikle dikimden sonraki ilk yılda uygulanması önerilir.
Gül bitkisinin yaşlı kısımlarında bulunan uyur gözler gerektiğinde sürerek sürgün oluşturabilme yeteneğindedir. Bu nedenle yukarıda anlatılan yöntemlerin dışında kışı çok sert geçen yerlerde bitki 10- 15 cm yüksekten kesilerek toprakla örtülür ve kışı zarar görmeden geçirmesi sağlanır. Bahar aylarında yeni sürgünler toprak altında kalan yaşlı kısımdan meydana gelir. Diğer bir uygulama da, bitki kışı geçirdikten sonra soğuktan zarar gören dallar budama şekli gözetilmeksizin sağlıklı dokuya ulaşıncaya kadar (yaşlı kısımda olsa) kısaltılır. Burada önemli olan bitkiyi kurtarabilmektedir.

Şekil 15:
Hafif budama
Ø Kesim şekli:
Kesimler gözün 5- 6mm üzerinden 30-45º derecelik açı ile düzgün bir şekilde yapılmalıdır. Kesim gözün ters yönünde olmalı, göz üzerinde 5-6 (mm) milimetreden büyük dal parçası (tırnak) bırakılmamalıdır.
Kesim yapılacak yerdeki gözün yönüne de dikkat edilmelidir. Göz çalının orta kısmına doğru bakmamalı, dışarıya doğru yönelik olmalıdır. Genelde sürgünün en üstündeki göz uyanarak yeni sürgünü oluşturacağı için gözün yönü önemlidir.

Şekil 16:
Doğru kesim
Solmuş çiçeklerin uzaklaştırılması özellikle boylanan güllerde önemlidir. Genel olarak büyük çiçekli çalı güllerdeki solmuş çiçekler, üzerinde bulundukları sürgünlerin alt kısımda 2-3 yaprak bırakılarak uygun bir gözün üstünden dışa doğru eğik biçimde kesilerek uzaklaştırılmalıdırlar.

Şekil 17:
Solmuş çiçeğin kesimi
 
1.5.2 Tırmanıcı-Sarılıcı Güllerin Budanması
 
Tırmanıcı güller dikimden sonra 2–3 yıl budanmaz. Yalnız cansız, hastalıklı, kuru dallar varsa onlar kesilir. Sürekli çiçeklenen, kuvvetli melez tırmanıcı güller yine dinlenme döneminde budanır. Yaşlı olan, çiçeklenmiş dallar çıkarılır, 4–5 kuvvetli sürgün bırakılır, bunlar bağlanır. Çok uzun olan sürgünler çiçeklenmeyi teşvik etmek için kısaltılır.

Şekil 18:
Daha güçlü ve genç dallar muhafaza edilerek sürgünler 3-4 göz üzerinden kesilir.
 
1.5.3 Minyatür (saksı) Güllerinin Budanması
 
Çok az bir budamaya gereksinim duyarlar. Şekli bozan, uzayan, sıkışıklık yaratan sürgünler alınır. Dipten gelen sürgünler uzunluğunun yarısından budanır. Çiçek geçtikten sonra yeni sürgünler oluşturacak göz üzerinden budanmalıdır.

Şekil 19:
Minyatür güllerin budanması
1.6 GÜLLERDE GÖRÜLEN SORUNLAR, HASTALIKLAR VE ZARARLILAR
 
Ø Kırmızı örümcek (Tetranicus spp.):
Dikkatli bakıldığında gözle görülebilen küçük canlılardır. Dişi örümceğin ömrü bir aydır. Bu süre içinde yaklaşık 100 yumurta yumurtlar. Gül yapraklarına bırakılan yumurtalardan 10 gün sonra yavrular çıkmaya başlar. Yavru örümcekler beslendikleri yaprakları sarartarak yaprak dökülmesine neden olurlar. Temmuz ve ağustos aylarında çok hızlı çoğalan kırmızı örümcekler gül yapraklarına çok fazla zarar verirler. Yapraklar sarararak döküldüğünden, gül fidanının büyümesi durur. Sürgün yapamaz ve bodurlaşır. Bu dönemde, gül fidanları yağmurlama sistemiyle sulanırsa yapraklar örümceklerden arındırılabilir. Kırmızı örümcekle mücadelede doğru ilaç seçimi çok önemlidir. İlaçlama düzenli ve sık yapılmalıdır. Seralarda kullanılan ilaçların örümceklere bağışıklık kazandıracağı düşünülerek aynı ilaç sürekli kullanılmamalıdır. Genellikle kükürt ve kükürtlü ilaçlar bazen tek başına bazen de başka ilaçlarla karıştırılarak kullanılabilir.
Ø Afitler:
Genç sürgün uçlarında ve küçük goncalar üzerinde yaşayan küçük fidan bitleri olarak bilinir. Mayıs ve haziran aylarında çok görülür. Sürgünlerin bozuk büyümesine neden olurlar. Organik fosforlu ilaçlar kullanarak mücadele edilir.
Ø Thripsler:
Gül goncalarında önemli zararlar yapan canlıdır. Genellikle taç yapraklara zarar verirler. Eğer mücadelede geç kalınırsa goncalar tamamen yok olabilir. Bu canlıya karşı koruyucu ilaçlar kullanılmalıdır.
Ø Koşniller:
Güllere önemli boyutlarda zarar veren canlılardan biridir. Beslendikleri dal ve sürgünler üzerine tutunmuş olarak yaşarlar. Dişi koşnillerin, gül çalısının kabuğu  altına bıraktıkları yumurtadan nisan ve mayıs aylarında yavrular çıkmaya başlar. Yavrular taze bitki dokusu içine soktukları iğnelerle gül çalısını zayıflatır ve kurutabilirler. Bu zararlıya    karşı mücadele ilkbahar aylarında yavrular yumurtadan çıktığı zaman yapılmalıdır. İlkbahar aylarında organik fosforlu ilaçlar, haziranda ise yazlık beyaz yağlar mücadelede kullanılabilir.
Ø Prodenya (Prodenia litura):
Özellikle Çukurova’da yaz aylarında görülen bir pamuk zararlısıdır. Ancak güllere de önemli ölçüde zarar verirler. Genç sürgün yaprak ve tomurcukları yiyerek güllerde kayıplara yol açarlar. Gonca hâlindeki güllerde taç yaprak ve erkek organları tahrip ederler. Prodenya tırtıl evresinde çok zarar verir. Bu canlıya karşı fosforlu ilaçlar kullanılabilir.
Ø Nematodlar:
Güllerin solgunluk, sararma ve bodurlaşma gibi zarara uğramasına neden olan mikroskobik canlılardır. Güllerin köklerine zarar verirler. Nematotlarla savaşın en etkili yolu dayanıklı anaç seçimidir. Seralara hastalıklı fidanlar sokulmamalıdır. Sera toprağına, dikimden bir ay önce ilaçlama yapılmalı veya toprak sterilizasyonu yapılmalıdır.

Şekil 20:
Gül hastalık ve zararlıları
 
Ø Külleme (Sphaerotheca pannosa var.rosae):
 
Hastalık gülün yaprak, sürgün ve tomurcuklarında görülür. İlk belirtileri genç yapraklarda hafif kabarık, yanık benzeri alanlar şeklindedir. Daha sonra beyaz noktalar halinde lekeler meydana gelir ve zamanla bu lekeler genişleyerek tüm yaprak yüzeyini kaplayabilir. Bunun sonucunda yaprak üzerinde un veya kül serpilmiş gibi bir görüntü ortaya çıkar. Aynı belirtiler tomurcuklarda, çiçek sapında ve sürgünlerde de görülebilir. Hastalanan yapraklar içe doğru kıvrılır, sertleşir ve şeklini kaybeder. Yaşlı yapraklar hastalıktan fazla etkilenmemektedir.

Şekil 21:
Külleme hastalığı
Ø Hastalıkla Mücadele:
Hastalıklı bitki kısımları budanmalı ve budama artıkları yok edilmelidir. Fazla sulamadan özellikle sisleme şeklindeki sulamadan kaçınılmalıdır. Çünkü hastalığa neden olan fungus (mantar) nemli koşullarda iyi gelişmektedir. İlaçlı mücadelesinde, ilk ilaçlamaya yaprak ve tomurcukların oluşumu görüldüğünde başlanmalıdır.
Ø Pas (Phragmidium spp.):
Hastalık, önce yaprak, dal ve tomurcuk saplarında sarımtırak lekeler halinde görülür. Daha sonra bu lekeler turuncuya dönüşür. Yağ güllerinde sap ve çanak yapraklarında olan bulaşmalardan dolayı tomurcuklar açılmaz. Yapraklarda lekeler oluşturduğundan yaprak fonksiyonunu yapamaz, çiçek miktarı azalır gülyağı kalitesi bozulur, ürün azalır.

Şekil 22:
Pas hastalığı
Hastalıkla Mücadele: İlkbaharda hastalıklı dallar budanmalı, sürgünleri kesmeden önce İspirto, Karbolineum gibi maddeler sürülmeli, Toprağa düşmüş yaprak ve budama artıkları toplanarak imha edilmelidir.Çiçek tomurcukları kırmızı uç göstermeden 20–25 gün önce birinci; birinciden 10–15 gün sonra ikinci; hasat biter bitmez üçüncü ilaçlama yapılmalıdır.
 
Ø Siyah Nokta (Diplocarpon rosae):
 
Yaprakların üst yüzeyinde başlangıcında 2–12 mm çapta karakteristik yuvarlak siyah lekeler meydana gelir. Zamanla bu lekeler birbirleriyle birleşerek daha geniş alanları kaplarlar. Lekelerin çevresini saran yaprak dokusunun rengi sarıya döner ve yapraklar kuruyup dökülür. Hastalık etmeni fungus yaprak sapında ve sürgünlerde ise siyah ve kahverengi uzunca lekelere neden olur.

Şekil 23:
Siyah nokta hastalığı
Hastalıkla Mücadele: Hastalığın yayılmasını ve bir seneden diğer seneye geçişini engellemek için, kuruyan lekeli sürgünler budanmalı ve budanan bu hastalıklı bitki kısımları ile yere dökülen hastalıklı yapraklar toplanıp yakılmalıdır. Yaprakların uzun süre ıslak kalmamasına dikkat edilmelidir. İlaçlamaya ilk belirtiler görülür görülmez başlanmalıdır.
Ø Gül Mildiyösü (Peronospora sparsa):
Hastalık yapraklarda morumsu kırmızı ile koyukahverengi arasında değişen düzensiz lekelereneden olur. Zamanla yaprakların rengi sarıya dönerve yapraklar dökülür. Gövdede 2 cm veya dahabüyük boyutlarda morumsudan siyaha kadar değişen renklerde lekeler meydana gelir. Hastalanan dallar daha sonra ölür. Nemli ve serin koşullarda hastalık gelişimi daha fazladır.

Şekil 24:
Gül mildiyösü
Hastalıkla Mücadele: Hastalığın ertesi seneye taşınmasını engellemek amacıyla hastalıklı yaprak, gövde ve çiçekler yok edilmelidir.Seralarda fazla nemden kaçınılmalı ve iyi bir havalandırma ile nem  azaltılmalıdır. Hastalığın gelişimi ve enfeksiyonu için ideal koşullar olduğunda koruyucu fungusitler (bakırlı preparatlar ve mancozeb) kullanılmalıdır.
Ø Gül hortumlu böceği
(Rhynchites hungaricus Herbst., Coleoptera: Curculionidae) Başı hortum şeklinde uzamış, 5–7 mm uzunluğunda, göğüs üstü ve üst kanadın yanları kırmızı diğer kısımları siyah bir böcektir. Erginler, tomurcukları delerek nisan mayıs aylarında yumurtalarını koyar. Bu sırada tomurcukları dip kısmından keserek yere düşürürler. Zarar görmüş bazı tomurcuklar ise dalda asılı kalır. Larvaları tomurcuk içinde beslenir. Bu tomurcuklar açamaz, şekli bozulur. Açılabilenlerin ise pazar değeri taşımazlar. Yılda bir döl veren Gül hortumlu böceği, kışı toprakta olgun larva olarak geçirir.

Şekil 25:
Gül hortumlu böceğinin vermiş olduğu zarar
Mücadele: Baharda üzerinde böcek görülen ve zarar görmüş tomurcukların koparılıp yok edilmesi gerekir. Ayrıca toprak işlemesi, kışlayan larvaları öldüreceğinden gereklidir. Zorunlu hallerde ergin çıkışını takiben Malathion terkipli bir insektisit uygulaması yapılabilir.
Ø Gül filiz arıları
(Syrista sp. Hymenoptera: Cephidae) Ergin arıları 20 mm boyunda olup, larvaları güllerin taze sürgünlerinde özlerinde beslenir. Larvalar sarımsı krem renginde ve ‘S’ şeklinde kıvrık duruşludur. Arılar yumurtaları taze sürgünlerin içine koyarlar. Bu sürgün birkaç saat içinde solar, aşağı doğru sarkar ve kurumaya başlar. Kuruma larvanın aşağı doğru beslenmesini takiben ilerler. Kışı sürgün içinde olgun larva olarak geçirir. Yılda 1 döl verir.

Şekil 26:
Gül filiz arılarının verdiği zarar
Mücadele: Kış bakımı sırasında zarar görmüş dallar özün bulunduğu kısımdan kesilir ve yakılarak yok edilir. Gerekli hallerde ergin çıkışını takiben iki hafta içinde özellikle taze sürgünler hedef alınarak Parathion methyl, Azinphos methy terkipli insektisitlerle ilaçlanmalıdır.
Ø Gül Yaprak Biti
(Macrosiphum rosae) Afitler sokucu emici ağız yapısı ile hortumunu bitki dokusu içine sokarak özsuyu emer. Koloniler halinde sürgün tomurcuk , yapraklarda bazen de gövdede bulunur. Yoğun olduğu durumlarda gül tomurcuklarının normal gelişmesi duraksar, öz suyu emilen yapraklarda büzüşme,dönme ,burkulma olur. Zararı özellikle genç sürgün ve yapraklarda yapmaktadır. Bitki gelişmesini engeller,meyve ve yapraklar deforme olur.Yaprak,gövde ve hatta kökte gallere sebep olur.Bir çok afit türü beslendikleri yerlerde yapışkan tatlı ballımsı madde(fumajin) salgılar.Bu madde bitkinin meyve ,dal ve yaprakların üzerine düşer.daha sonra buralarda kahverengi sisli mantar tabakası oluşur.Ayrıca beslenmeleri sırasında virus ve diğer vektörlerin bulaşmasına neden olur.Sinek,karınca,ve eşek arısı gibi hayvanları cezp eder.

Şekil 27:
Gül yaprak bitinin verdiği zarar
Mücadelesi: Güllerin yabani otlardan arındırılması, toprak işlemesi, sulama ve gübrelemenin zamanında yapılması önemlidir. Fazla azotlu gübrelemeden kaçınmak gerekir. Basınçlı su ile temas ettirilmelidir. Yaprak bitleri ile biyolojik mücadele doğal düşmanlarıyla yapılmaktadır. Uğur böcekleri afitlerle beslenirler. Eşek arıları yumurtalarını yeni doğmuş afit nimflerinin yanına koyar, çıkan arı larvaları afitlerin nimfleriyle beslenirler. Gül bitkisinin sürgün ve taze yaprakların alt yüzünde yaprak biti kolonileri görülmeye başladığı zaman ilaçlamaya geçilmelidir. İlaçlama her 20 günde bir tekrarlanmalıdır.
Ø Kök Kanseri Hastalığı
(Agrobacterium tumefaciens) Bakteriyel hastalık etmeni dikotiledon güllerde gal oluşumuna neden olmaktadır. Hastalık bitkilerin toprak üstü aksamlarında ( kök boğazına yakın yerlerde) tipik olarak ortaya çıkan büyük tümör benzeri şişkinliklere de (gal) ismini almıştır. Bakteriyel etmen önemli biyolojik özelliklerinden dolayı en fazla bilinen hastalık etmenlerinden biridir Bir kaç fungus güllerde kansere ve geriye doğru ölüme neden olmaktadır. Hastalık belirtileri yuvarlak galler ya da şişkinlikler şeklindedir ve kök boğazı bölgesinde toprak üstünde ortaya çıkmaktadır.
Galler başlangıçta açık yeşil ya da beyaz renklidir. Bunlar büyürken koyu ve odunsu olurlar ve büyüklükleri bir kaç cm (çapı) kadar genişleyebilir. Oluşan bu galler bitkilerde köklerden gövdeye ya da tersi durumlarda su ve besin alışverişini engellemektedir. Sonuçta ise bitkilerin zayıflamasına ve bodur kalmasına neden olur. Hastalığın etmeni bakteridir.optimum gelişme sıcaklığı Su ve toprakta yaşarlar. 25-30°C dir. Etmen toprakta uzun süre yaşayabilmekte ve ilenen toprakta da durumunu korur. Alkali topraklarda daha yaygındır.yara parazitidir.bitkiye köklerden,böceklerden, nematodların ve mekanik işlemler sonucu yaralardan kolayca girer ve ur oluşturur.

Şekil 28: Kök kanseri vermiş olduğu zarar
Mücadelesi:
Ø Fidanlar ağır ve nemli topraklardan kaçınılmalı
Ø Aşılı ağaçlarda aşı yerini macunla kapatmalıdır.
Ø Kanserli fidanlar yok edilmelidir.
Ø  Bitkilerin yaralanmamasına dikkate edilmeli.
Ø Budama aletleri ve diğer aletler dezenfekte edilmeli.
Ø Hastalana bitkiler varsa hemen sökülmeli ve imha edilmeli. Ayrıca hastalıklı güllün bulunduğu alandaki toprakta mümkünse uzaklaştırılmalıdır.
Ø Kök ve kök boğazlarında görülen urlar yaz aylarında kesilmeli ve yara yerlerine hazırlanan % 5’lik Bordo bulamacından (100 lt suyu 5 kg göztaşı + 2.5 kg sönmemiş kireç konularak hazırlanır) fırça ile sürülmeli, ilaç kuruyunca yara yerleri nebati katran ile örtülmelidir.
Ø Kimyasal mücadeleye ağustos ve eylül aylarında yapılır. Bakır sülfatlı ilaçlar kullanılmalıdır.
Ø Gövde Kanseri Hastalığı (Diapleella coniothyrium )
 
Bu hastalık etmenleri fungal hastalık etmenleri olup, fungal etmenler uzun geçen serin ve nemli kış koşullarından sonra ortay çıkmaktadır. Bu funguslar güllerde detaylı olarak incelenmemiş olmamasına rağmen, bazen önemli zararlara neden olabilir. Hastalıkla ilgili problemler, özellikle canlılığını biraz kaybeden yaşlı güllerde ve genç ve kökleri açıkta kalmış güllerde akut olarak görülmektedir. Kanser hastalığı güllerin aktif olarak gelişemediği serin yıllarda oldukça aktiftir. Budama ya da bir şekilde açılan yaralar hastalık etmeninin sporlarına giriş ve çimlenme yerleri sağlamaktadır. Bu fungus bitki gelişimine elverişli ortamlarda ise gelişme gösteremez. Hastalık ideal koşullar altında yoğun ve şiddetli enfeksiyonlara neden olabilir.

Şekil 29:
Gövde kanseri hastalığı
Hastalık etmeni bahar başlarında, budanmış ya da bir şekilde yaralanmış gövdeler kansere neden olan fungusların kolonize olabilecekleri yerler sağlamaktadır. Enfekte olan gövdeler sararır, genellikle kırmızı lekelere sahiptir ve bu lekeler daha sonra kahverengi ya da siyah olabilir. Lekelerin üzerinde hastalık etmeninin spor üreten spor yatakları koyu renkte bir püstül olarak gelişir.
Mücadelesi:
Kültürel Mücadele:
1. Bitkiler zayıf düşürülmemeli ve devamlı iyi koşularda tutulmalıdır.
2. Hastalıklı sürgünler budanmalı ve imha edilmeli.
3. Budamalardan sonra yara yerleri koruyucu bir kimyasal ilaç ile ilaçlanmalı ve büyük açılan yara yerleri kapatılmalı.
Kimyasal Mücadele:
Genellikle diğer hastalıklar için uygulanan ilaçlama programları yeterli olmaktadır.
 
 
Ø Güllerde Virüs Hastalıkları:
Virüs hastalıkları nadiren öldürücü olmaktadır. Ancak bitkinin gücünü, çiçek kalitesini ve verimini önemli ölçüde azaltmaktadır. Gül mozaik virüsü güllerde yaygın olarak görülen hastalıklardandır. Klorotik (sarı) çizgi şeklinde lekeler, halkalı lekeler ve benekler, sarı ağ şeklindeki belirtiler yetiştirme mevsiminde görülen karakteristik yaprak belirtileridir. Belirtilerin şiddeti gül çeşidine, yetiştirme mevsimine ve koşullarına göre değişmekle beraber, genellikle ilkbaharda belirgindir.

Şekil 30: Güllerde
Hastalıkla Mücadele: Virüslü bitkilerden çoğaltma materyalleri alınmamalıdır. Termoterapi (bitkilerin ısı ile muamele edilmesi) uygulaması yapılabilir. 380°C de 4 hafta süre ile tutulan gül bitkilerinden alınan gözlerde gül mozaik virüsü olmamaktadır. Virüs hastalıklarının ilaçlı mücadelesi yoktur.
 
KAYNAKLAR:
 
ØAÇIKGÖZ, E., Çim Alanlar Yapım ve Bakım Tekniği Kitabı, 1994.
ØALTINÇEKİÇ., H.,  Kentsel Yeşil Alanlarda Bitkisel Tasarım Ve Bitkilerin Kullanım Olanakları
ØAnkara büyükşehir belediyesi, Bahçıvanlık kursu, bitki dikim broşürü, 2015.
ØAnkara büyükşehir belediyesi, Bahçıvanlık kursu, Çim alan tesisi broşürü, 2015.
ØAnkara büyükşehir belediyesi, Gül yetiştiriciliği broşürü, 2015.
ØAnonim 2016 b., www.agaclar.net-
ØAnonim, 2016a, http://www.plantmedia.com.tr/
ØAnonim, 2016c., www.fidanistanbul.com
ØAnonim, 2016d., www.slowfood.com
ØAnonim, 2016e., http://kumpnar.blogspot.com.tr/
ØAskan G., Yilmaz H., "Erzincan Kenti Açık Yeşil Alanlarda Tespit Edilen Bitki Türleri", Erzincan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, Cilt.9, Ss.57-74, 2016
ØAYCIOĞLU, R., Çim Tekniği (Yeşil Alanların Ekimi Dikimi ve Bakımı) bilinci kitabı ders notları.
ØBURR, K., E., 1990. The target seedling consepts: Bud dormancy and cold hardinees. İn Rose, R., Landis, T. D., Campell, eds. THA Target Seedlig Symposdium and Western Forest Nursery Council Proc. , s.70 - 90. USDA For. Serv. Gen. Tech. Rep., RM, 200.
ØDİRİK, H., Kentsel Peyzaj Düzenlemelerinde Dikimin Genel İlkeleri Ve Materyal Tiplerine Göre Uygulama Teknikleri, 2007.
ØEZBER, N., TEMEL, A., “Bitki dikim tekniği ve çim saha tesisi” Bahçıvan ve Çevre bilinci kitabı ders notları, 498.
ØGARRIOU, D., GIRARD, S., GUEHL, J., GENERE, B. 2000. Effect of desiccation during cold storage on planting stock quality and field performance in forest species. Annales of Forest Science, No. 57, p. 101 - 111.