"Cennetin sekiz kapısından bir tanesinin adı Tevbe kapısıdır, ve hiç biz zaman, Allah' ın kullarının yüzüne kapanmamış, klilitlenmemiştir."
             “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder, yerinize günah işleyip, peşinden tevbe eden kullar yaratırdı.” (Hadisi şerif.)
      "Fakat insan ileriye doğru daima kötülük yapmak ister" (kıyamet,5)
              Insanları meleklerden ayıran günaha meyletmesi, şeytandan üstün kılan ise günahlarına tevbe etmesidir.
 Yaratılanların yüzüne hiç kapanmayan tevbe kapısı, günah işleyip sonrada tevbe eden, bir daha o günaha meyletmeyen, günahı terkeden, üzüntü duyan, gözyaşı dökenin, imanı arındırılıp, güzelleştirilir ve tevbe ettiği günahları sevaba dönüştürülür. Tevbe-i nasuh budur...(Bir daha günah işlememek)
             Büyüklerimiz: Allah için dökülen gözyaşının, cehennem ateşini bile söndürebileceğini söylemektedir.
 Insanın fıtratında,yardılışında olan bir dürtü ile yasak ve günah
olan işlere daha fazla meyleder. Merak ve sonunu düşünmemek bir anda insanı günaha sevkedebilir. Hiç kimse nefsine güvenip bana bir sey olmaz, şeytan bana yaklaşamaz diyerek günahlarıküçümsememelidir. Zira,insan hangi makam ve mevki de olursa olsun, şeytanın tuzaklarına düşebilir. Insan daima kendini kontorol altında tutmalıdır. Şeytan' ın her bir insana yaklaşımı farklıdır. Önce insanın imanına musallat olur. imanı kuvvetli insanlara direk günah işletemeyeceğini anlar, onlara vesvese vererek önce sevapları terketmelerini sağlamaya çalışır. Öncelikle mübah, müstehap gibi  terk etmekde günah olmayan fiilleri terk ettirir. Daha sonra, mekruh dan bir şey olmaz diyerek harama doğru insanı günah işlemeye sevk eder. Bir de bakmışsın ki artık bazıgünahları umursamaz olmuşsun. Şeytan artık amacına ulaşmış, seni günah işlemeye hazır hale getirmiştir.
            Günah işlemeye devam etmek, işlediği günahdan pişmanlık duymamak çok tehlikelidir. Yukarıda günah işleyip tevbe eden kullar, Allah katında daha makbul derken, tabi ki günahına tevbe etmeyenler, pişmanlık duyup, acı çekip, gözyaşı dökmeyenler le kıyaslanmaktadır. Allah'u Zülcelâl hazretleri kendisinden, isteyeni, kendisine yalvaranı, af dileyeni, pişmanlık içinde günahına gözyaşı dökerek tevbe edenin elini boş çevirmez. Allahı hatırlamak, zikrekmek, dua ve gözyaşı dökmek yaradanın hoşuna gitmektedir. Kulum beni hatırladı ve benden yardım istedi, yardım etmek ancak benim şanıma yakışır der, karşılığını en az on kat sevapla beraber verir.
 Hadisi şerifte: "Her kim tevbe etmeye devam ederse, Allah onun sıkıntılarını neşeye çevirir, darlığı için bir çıkış yolu bulur.Ummadığı yerden onu rızıklandırır."
Gözyaşı günahların şilgisidir...
Her kese göz yaşı dökmek nasip olmaz, ayrıca herkes gözyaşı dökemez. Tevbesinde sadık olanlar, nasibi olanlardır. Yüce Rabbimiz, günahlarına tevbe edip göz yaşı dökene özel bir önem vermekte ve affedeceğini müjdelemektedir.
             Tevbesini gözyaşı ve zikirle süsleyen kul, "tevbe ettiği zaman yer ve gökyüzü arasında yetmiş kandil yanar. ( Bu kandiller dünyadaki gibi basit mum veya düşük watlı ampüller değildir. Her biri gök yüzünden görülebilecek kadar parlak, bir şehri aydınlatacak kadar ışık saçar.)
Melekler bu kandilleri gördüğü zaman, bir münadi şöyle seslenir: Filan oğlu veya filan kızı Rab'bi ile sulh (barış) yaptı." Allah' da onunla sulh yaptı... Insan affedilmenin huzuru ile sevindi. Kalbi mutmain oldu.       Rabbimizin Kur'anı Kerimde inanan insanlara buyruğu:
            " Kalpler ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olur." ( Rad,28)