Ekonomik kalkınmanın temeli, ahlaki prensiplerdir. Ahlaki değerlerin rafa kaldırıldığı ve hükümsüz olduğu bir ortamda ekonomik faaliyetler, güçsüzün güçlünün elinde oyuncak olduğu, güçlünün güçsüze hayat hakkı tanımadığı bir yarış ortamına döner…

Ahlaki prensibin ilk şartı şüphesiz kul hakkına riayettir. Temel amaç, helal lokmanın teminidir. Bütün mesele; dünya kazancını öteki dünya için bir azığa dönüştürebilmektir. Tarihte helal süt emmiş insanlarla beslenen dünya emniyet içinde güzelleşirken, haram lokma ile büyüyenlerin elinde dünya derbeder olmuştur. Ticaretin vesile, vasıta ve araç olması gerekirken, “ ticaret ile malını çoğalt ta nasıl olursa olsun” düşüncesi hakim düşünce olmuştur. Ticaret yapmanın, malı artırdığı fakat rızkı artırmadığı hep göz ardı edilmiştir.

Büyük bir iştahla (sekülerizm) dünyevileşmeye çalışan insanlar, dünyayı elde etmek için ahretini rüşvet verir hale gelmiş, bilerek ve farkında olarak, elmas değerindeki şeyleri, basit ve kıymetsiz cam parçacıkları ile değiştirir hale düşmüş, fani olan baki olana tercih edilir olmuştur.

            Dünyasını mamur ederken ahiretini berbat eder hale gelen insanlara hastalıklar, musibetler, kazalar, acılar, aile dramları, dahası ölüm gerçeği bile sıradan  bir hadise olarak görülmeye başlanmış.  

Bankalar kredi kartı sahiplerinden üyelik aidatı,işletim ücreti adı altında müşterilerinden kesinti yapıp haksız kazancı kasalarına indirirken, elektrik,su, doğalgaz, telefon gibi zorunlu ihtiyaçlarda faturalara yansıtılan verilen hizmetle alakası olmayan kesintiler,telefon, internet gibi hizmetlerde her gün yeni yeni kampanyaların halkın menfaatineymiş gibi allanıp pullanarak, müşterilerin yeni tuzaklara çekilebilmesi için birbirinden cazipmiş gibi gösterilen alternatifler… Verilen aynı hizmete kampanya adı altında, beş on türlü ücretlendirme… Aslında hizmetmiş gibi sunulan çoğu şeylerin vatandaşın aleyhine olduğu artık açıkça görülüyor.

Haksızlıklar karşısında insanların direnci kırılırken, yeni yeni sermaye babaları da cirit atıyor. Şirketlerin, holdinglerin, sermaye guruplarının ciroları artsında hangi yolla artarsa artsın.

Baki olana müteveccih olan aldatabilir mi? Malının özrünü noksanını, maliyetini hesap ederek ona göre fiyatlandırır, ticaretine yalan katmaktan hicap duyar. Şayet kazara aldatmış ise, farkına varır varmaz, müşterisinin peşine düşer, helalleşinceye kadar içindeki acı dinmez.

Şimdilerde, malın kusuru fark edildiğinde veya bir haksızlığa uğranıldığında, ne yapalım uyanık olsaydın, gözünü açsaydın sorumsuzluğu ile insanlar karşı karşıya kaldı. Ticaret yaptığınız esnaf tarafından haksızlığa uğradığınız da mağduriyetiniz bile ayıplanır hale gelmiş ve artık sonuç alamayacağınızı görüp muhatabınıza neyse nasıl olsa ahirette hesaplaşırız orada hakkımı alırım dediğinde  ticaret sahibinin ne yapalım ahret varsa var cevabının verildiği devirleri yaşıyoruz.

            Ticaret hayatında marketlerde ve mağazalardaki ürün etiketlerinde ticaret sahipleri öylesine kul hakkına riyat ederek ince eleyip sık dokumuşlar ki tüm etiketlerde örneğin, 10,99, 25,99, 399, 3999 hep sonu dokuzlu rakamlar algı ve müşteriyi kandırma ön planda.Şimdilerde, malın kusuru fark edildiğinde veya bir haksızlığa uğranıldığında, ne yapalım uyanık olsaydın, gözünü açsaydın sorumsuzluğu ile insanlar karşı karşıya kaldı. Ticari hayatta itimat ve emniyet kayboldu. Söz senet olmaktan çıktı. Yazılı senetler ve çekler bile geçerliliğini yitirdi. Hakkını aramaya kalktığında da anandan emdiğin sütü burnundan getiriyorlar.

Hâlbuki ahlaki aliyenin temsil edildiği bir toplumda söz, senetti. Bu değerlerin olmadığı bir toplumda ise, hiçbir yazılı vesika, mükellefi hakkı ödeme çizgisine çekemiyor.

Evet, ticari ahlaka ciddi olarak çok muhtacız… Doğruluk, güven, emniyet, dürüstlük nazariyatta kalmamalı. Emniyet, güven, dürüstlük çarşıda, pazarda, hayatın her alanında hakim olmalıdır. Devletin de vatandaşının hakkının, hukukunun korunması hususunda yasal düzenlemeleri yapma zorunluluğu vardır.

Tüm önermelerin kazanç, kar ve ne kadar çok tüketirsen o kadar modernistsin paradigması etrafında reformize edilmesi ve toplumun buna zorlanması bugünün insanını adeta robotlaştırdı.

Her şey, kapitalizmin dünyada cennet inşa etme çabasına ve vaadine dönüştü.

            İnsanlık ta bu duruma adeta, başım gözüm üstüne deyip ayak uydurmaya ve tüketirken tükenmeye doğru yol alırken, onların sırtından geçinen sözüm ona ticaret erbapları da dünyaya ev sahibi gibi yerleşmenin hayal değil gerçeğe dönüştüğünü vehmederek lezzet veren meşru olmayan kazançlarına yenilerini eklemenin hesaplarını yapıyorlar.

            Hz.Ali(R.a) ne kadar veciz söylemiş; İlim, servetten hayırlıdır. Çünkü ilim seni korur. Serveti ise sen korursun. İlim sarf ettikçe artar, servet ise, sarf ettikçe azalır.

            Daha hayatta iken Hakk’ın ve halkın nezdinde ölü olan servet sahiplerinin kulakları çınlasın.