Kimine safir saçtı kimine zehir saçtı. Ne sebildir ne ganimet, sonunda başlar hezimet. Sanki kredi kartına kavuştukta ne oldu, kredimiz itibarımız mı arttı. Zedelenen aile yuvaları, aile bütçeleri ve zedelenen ömür lahzalarında sıkıntılarını beraberce yaşadığımız aile hayatımız. Faizin girdiği kapıdan helal uçup gidiyor. Keşke uçup giden ömrümüze bir halka takabilseydi.

Delikli demir çıktı mertlik bozuldu, cep telefonu çıktı ahlak bozuldu, kredi kartları çıktı denge bozuldu. Her ne şekilde olursa olsun faize giren insanların ya başka bir yerden para huzursuzluğu başlıyor ya da aile huzurlukları ortaya çıkıyor. Dolaylı olarak hangimiz bulaşmadık ki. Sadeliği bozan teraneler

Nasıl olsa bu gün cebimden para çıkmıyor, bu gün yiyelim, bu gün kazanalım yarın bir hal çaresine bakarız. Maddi gücü üzerinde hazıra konma ve zengin olma hayalleri. Ayaklarını dışarıya çıkaranların ayakları çiğneniyor.

-Koşun koşun sebil mallar, size de ikramiye çıktı sizinde artık bir kredi kartınız var, her istediğinizi alın.’’ Şair ne güzelde dizelemiş türküsünü ‘’Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün. Dünya kadar malın olsa ne fayda.’’

Fakirlerin veya orta hallilerin zenginler gibi yaşama özentileri gözlerini kör etmiş rastgele çıkmaz sokaklarında yol alıyorlar. Ama ömrümüzün kalan yıllarını hiç hesaba katmıyoruz. Genç, yaşlı, uzak, yakın bırakıp da giderleri görmezden geliyoruz. Ne ahret ne de haram korkusu, hiç umurumuzda değil.

Asgari ücretle çalışan adam çocuklarıyla birlikte a.v.m den içeriye giriyor. Ailece gayet neşeliler, gerisini düşünmeden ucuz pahalı kim hevesleniyorsa atıyorlar sepetlerine.  Adam keyifli, keyifli ‘’Çocuklar, haydi ne isterseniz alın nasıl olsa elimizde kapı gibi kredi kartımız var.’’ Ama aybaşı bir lokma maaş eline geçince kıvranıyor zavallı adam, sonra da ailesinde huzursuzluk başlıyor.

Fakirim diye etrafta fırtınalar koparanların çocuklarının ellerinde akıllı telefonları var. Evvelce evinde üç günlük yiyeceği olmayana fakir deniyordu, şimdi çocuklarında akıllı cep telefonu olmayan ailelere fakir deniyor.

Dünyanın akılsız insanları olmasaydı akıllı insanları para kazanamazdı. Keza alıksızlar, sahtekârlar olmasaydı icra daireleri olmazdı. Neden kalıcı çözümler bulamıyoruz, şuursuzca insanlar borç bataklarında. Gönül huzurları tükenmiş insanlar başkalarının huzurlarını ve ömürlerini de tüketiyorlar.

Ev ve araba kredi borçlanmasında kişisel gelire göre limit sınırlamaları getirilmeli, insanların yavaş yavaş bu beladan uzaklaştırılmaya çalışılmalıdır. Neden bankalar borç ile borcu kapatmanın önüne geçmiyorlar. Ve neden devlet ve banka iş birliğiyle kalıcı kısıtlamalar getirilmiyor.