Araplarda meşhur atasözüdür bu başlık.  Türkçesi, “Eden bulur!”

Tarihi hadiseler de göstermiştir ki kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz ve kalmamıştır da…

 “Vaktiyle bir hükümdarın iyi kalpli bir veziri vardı ki sık sık “eden kendine eder” derdi. Bir de kötü kalpli veziri vardı ki bunu çekemiyordu. Bir gün onun hakkında hükümdara:

-              Sultanım o hep sizin hakkınızda konuşuyor, güya ağzınız kokuyormuş. İnanmazsanız bu akşam dikkat edin. Sizinle konuşurken eliyle burnunu tutacaktır, dedi.

Sonra da çıkıp iyi vezire koştu.

-              Bugün öğlen yemeğini bizde yiyelim mi?

İyi vezir olur dedi ve ona kasıtlı olarak bol sarımsaklı yaptırdığı yemeklerden bolca yedirdi. Akşam sultanın huzuruna varınca mecburen hep eliyle ağzını tuttu. Hükümdar bu durumu görünce içinden “tamam vezir doğru söylemiş” dedi ve bir mektup yazıp “bunu falan valiye götür” dedi.

İyi kalpli vezir:

-              Baş üstüne sultanım, dedi.

Mektubu alarak huzurdan çıktı. Mektupta “bu mektubu sana getireni boğazla, derisini yüz, içine ot doldurup bana gönder” diye yazıyordu.

İyi vezir mektup elinde giderken hasetçi vezire rastladı. Kötü vezir elindeki mektubu görünce hemen sordu:

-              Onu kime götürüyorsun?

-              Filan valiye dedi.

Hasetçi bunun bir taltif mektubu olduğunu zannedip:

-              İstersen ben götüreyim dedi.

Ve mektubu alıp valiye götürdü.

Vali mektubu okuyunca derhal onu öldürüp derisini yüzdü ve içini ot doldurup sultana gönderdi. Ertesi gün hükümdar iyi veziri karşısında görünce şaşırıp hemen sordu.

-              Sen benim hakkımda ağzı kokuyor diyormuşsun öyle mi?

-              Hayır, sultanım asla!

-              Peki, akşam niçin burnunu tutuyordun?

Vezir olanları anlatınca:

-              Sen haklıymışsın vezirim, eden kendine edermiş dedi. (Anonim)

Evet, kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Bunda hiç şüpheniz olmasın. Yanına kaldı sanılanlar daha ağırıyla ahirette ödemeye tehir edilirler. Ne var ki, gafil insanlar bunun farkına varamaz da yaptığı yanına kâr kaldı sanırlar.

Başlığımız olan Arap atasözünde de ifade edildiği gibi, kim ne yaparsa, karşılığını bulur. Evet dostlar, bizim ‘etme-bulma dünyası’ dediğimiz şeydir bu. Aslında bizim yaptığımız davranışlar, söylediğimiz sözler, bize geri dönüşü olan eylemlerdir. Herkes hayatını yaşarken, bir anlamda kendi kaderinin de örgüsünü örmektedir. Yapılan anlamlı veya anlamsız; olumlu veya olumsuz her davranışımız, bize niyetlerimiz nispetinde hem dünyada hem de ahirette karşılık bulan değerlerdir. Bu dünyada değilse bile ahirette mutlaka döneceğini Yüce Allah şöyle buyurur: “Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir…” (Zümer/70)

Yine Kuran’ın ifadesiyle; “Kim zerre kadar hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onu görür.” (Zilzal/7-8)

Allah’ın adaleti er ya da geç mutlaka tahakkuk eder, kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Neticede Allah mühlet verir ama asla ihmal etmez.

“Sakın sanma ki; Allah zalimlerin yaptıklarından gafil (habersiz ve ilgisiz)dir. Sadece onları, gözlerin dehşetle döneceği (korku ve şaşkınlıktan bakışlarına baygınlık geleceği) bir güne kadar ertelemektedir.” (İbrahim/42)

Hazret-i Mevlânâ der ki:“Bu dünya bir dağa benzer. İşlerimiz, yaptıklarımız da seslenmek gibidir. Seslerimiz güzel de olsa, çirkin de olsa, dağa çarpar, döner yine bize gelir.”

Güzel seslenip güzel geri dönüşler almak varken, neden bu kubbenin altında kötü sesler yükselir?