Yüzümü güldürmeme engel olacak her nedeni söküp attım. Her ne varsa yolumu, güzergahımı kahkahalardan uzak tutan dünyanın bir ucuna gönderdim. Sebep aradım hayallerime sevecen suratlar karalamaya. Fakat fark ettim ki nefes almak bile bir sebepti kızgın çehreleri yumuşatmaya. Sebepti yaşamaya, yaşlanırken yastığıma mutlu anılar sıralamaya...
          Bir saba rüzgarının ılık ılık esmesi bile mutluluk vericiydi kanaatkar gönüllere. Bir fincan çay kadar sıcaktı dostluklar. Kırık kalpler ise vakit geçirmeden onarılmalıydı. Dünyanın karasında, denizinde, her kıtasında üzgün hiç bir kimse kalmamalıydı. Gocunmak da neydi hiç kimse hiçbir şeyden ne gocunmalı ne de yüksünmeliydi.!Yaşlı bir dedenin sakalları kadar beyaz olmalıydı düşler, gülüşler...Bir bebeğin umutları kadar çok olmalıydı yarına dair planlar. Masmavi gökyüzünün sonsuzluğu anlatıyordu zaten ki, hiç bir vakit azalmaz berrak kalplerden çıkan sevgiler...
          Şayet bir annenin yavrusuna duyduğu kadar şefkat duyabiliyorsanız sizi incitenlere erdem sahibi bir insansınız ...Belki zor başarması ama imkansız değil!Unutmayın! Bir kucak dolusu papatyanın kalp de bıraktığı güzel birikintileri hiçbir şeye değişmeyecek kadar kocaman bir kalbiniz var olmalı bedeninizde. Herkes manevi dünyasında mutluluğu yakalayıp onu kaybetmemek için de elinden geleni yapmalıdır. 
          İncindiğimizde de affetmeyi bilelim olmaz mı? Bir söz okudum geçenlerde; ' affedemiyorsanız affedilmeyi nasıl bekliyorsunuz?'Üzerinde dikkatli düşününce ne kadar doğru olduğunu anladım. Sonra bir saatin 'tik tak' sesi böldü dikkatimi. Gökyüzüne doluşan kuşları fark ettim... Rüzgarda salınan yaprakları, tebessüm yüklü insanları doyasıya seyrettim..
          Sözün kısası bir güvercinin kanat çırpmasını dinlemek bile çok güzeldi. Ve her gün yaşantınız size yüzünüzü güldürecek bir anı hediye ediyorsa emin olun yüreğiniz mutluluğa erişmiştir....