Kimine göre bir meslek, kimine göre bir kariyer, kimine göre de sosyal güvence yolu..

Hâlbuki öğretmenlik, bir hayat biçimi, bir yaşam tarzıdır.

Öğretmen, peygamber misyonunu yüklenmiş fikir işçisi, terbiye edici, yol gösterici bir münevverdir.

Öğretmen gül kokulu, gül motifli çiçekler yetiştiren bir bahçıvandır.

Öğretmen, dört duvar arasında yalnızca ders veren bir memur değil; o, geleceğe şekil ve yön verecek olan yeni nesli yoğuran bir ustadır.

Marangoz ağaca verdiği şeklin sonundaki ürünle, heykeltıraş mermere verdiği şeklin sonundaki heykelle, ressam fırçasının ucundan çıkan resimle öğünürken; öğretmen, sabır ve özveriyle yetiştirdiği şahsiyetli öğrencileriyle gururlanır.

Meşhur Çin atasözündeki en geç ektiğini biçen çiftçiler öğretmenlerdir.  Çünkü onlar, asırlar sonrasını düşünerek hareket ederler.

O yüzden Sokrates, “Dünyada her şeye değer biçilir ama öğretmenin eserine değer biçilmez.” Der.

 Bizim inancımızda ve kültür havzamızda, bilenlerle bilmeyenler asla bir olmaz; bir harf dahi öğretene minnettarlık vardır.

Her konuda olduğu gibi, öğretme ve yetiştirme konusunda da veren el, alan elden daima üstündür.

Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildiğini ifade eden sevgili peygamberimiz, her konuda olduğu gibi eğitmenlik ve mürebbilik noktasında da ebedi rol model bir insandır.

Bu konuyla ilgili tarihimizden yüzlerce örnek vardır: Örneğin; Tuğrul Bey, “Kendime bir köşk yaptırıp, yanına da camili bir okul yaptırmazsam Allah’tan utanırım” demiştir. Fethettiği şehirlere girince ilk işi bilgin ve âlimleri ziyaret edip onların ellerini öpmek olmuştur.

Alparslan ise, sahip olduğu malın büyük bir kısmını eğitimin ve öğretmenlerin desteklenmesi için ayırmıştır.

Melikşahda kendisini ziyarete gelmeyen ÂlimSandali’ye bunun nedenini sorunca, “Hükümdarların en iyisi, âlimleri ziyaret edendir. Âlimlerin en kötüsü de, hükümdarların ayağına gidendir.” Cevabını almış ve bir daha ayağına bir âlimi getirtmemiştir.

Fatih Sultan Mehmet, yaptırdığı Fatih Medresesinde kendisi için hususi bir oda isteyince, müderrisler (öğretmenler) toplanarak bu isteği incelemişler ve “öğrenci yada müderris olmadığı” gerekçesiyle bu isteği reddetmişlerdir. Ona ancak müderrisler önünde başarılı bir sınavdan geçtikten bir oda vermişlerdir.

Cumhuriyetimizin kurucusu başöğretmen Atatürk’e göre; “Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenlerden, eğitimcilerden yoksun bir ulus henüz ulus olmak yeteneğini kazanamamıştır. Ona basit bir kitle denir, ulus denmez. Bir kitle ulus olabilmek için kesinlikle eğitimcilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki bir toplumu ulus haline getirirler.”

Rus yazar Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde adılı kitabında Finlandiya’nın yükselişini anlatır. Kitabın başkahramanı Snellman adında bir öğretmendir. Snellman, bir sömürge ülkesi olan Finlandıya’yıkısa bir zaman içerisinde beyaz zambaklar ülkesine çevirir.

Nasıl mı? Bu sorunun cevabı için bu kitabı baştan sona dikkatlice okumanızı öneririm.

Peki, biz ne yapacağız? Bin bir güçlük ve fedakârlıklarla kurduğumuz Cumhuriyeti teslim edeceğimiz genç nesilleri nasıl yetiştireceğiz?

21. yüzyılın öğretmen profili nasıl olmalı?

Bu çok önemli ve hayati soruların cevabı elbette bu köşelere sığmaz, ama bir öğretmen olarak tecrübelerimizi ve birikimlerimizi aktarmaya gayret gösteririz inşallah..

Not; Bu yazının hazırlanmasında Sinan Yağmur’un Sevgi Öğretmeni kitabından yararlanılmıştır.