Tozlanmış düşünceleri tekrar gün ışığına çıkarmanın zamanı. Eskiyen hatıraları canlandırmanın... Yüzü haritaya dönmüş bir yaşlının elinden tutup, bir kadifeye dokunuyormuş gibi hissetmenin... Soğuktan üşümüş bir kediye süt vermenin... Bir çocuğu gülümsetmenin tam vakti... Bir karıncanın azmini yüreğinde hissetmenin... Bazen sadece anı yaşamanın bazen de yarın için planlar yapmanın zamanı.. Bir köşede otururken birşeyler karalayıp insanlara derinden birşeyler hissettirmenin... Birbirleriyle huyları hiçte uymayan iki insanın arkadaşlık etmelerini izlemenin ve neleri paylaştıklarını düşünmenin . Evet evet bunun zamanı... Güneş battığında evlerine koşa koşa giden insanları izlemenin zamanı işte...
           Karşı cephelerde savaşmak yerine aynı saflarda yer almanın. İnsanlara ön yargılı yaklaşmak yerine, onları dinleyipte karar vermenin vakti. Görünümlerden çok davranışlara değer vermeyi benimsemenin zamanı... Amansız durumlardan uzak durmanın, hedeflerimizi yüksek tutmanın... Aramızda ki taş duvarları yıkmanın ,dürüstlüğün, sevginin, saygının kayda değer olduğunu idrak etmenin zamanı. Büyük hayaller kurmanın ... Arkadaşlarımızla sohbet edip dostlukarımızı pekiştirmenin, saatleri kamçılayıp iç huzuru bulmanın zamanı... İçimizi hep sıcak tutmanın ... Kalbimizde hep gülümseyen halimizi barındırmanın zamanı... Ruhumuzu, benliğimizi doyurmanın... Hayat bulmacasını yukarıdan aşağıya çözmenin, çözemediğimiz yerlerde başkalarına da danışabilmenin zamanı...
           Bir biblo gibi hep gülen yüzümüzü göstermenin değil, asık suratlı hallerimizde de yanımızda var olacak dostlar bulmanı zamanı... Bir hikaye dinlemenin, belki de bir masal anlatmanın, mutlu olmaya çaılşmanın zamanı. Bazı zamanlar da herşeyi önemsemenin nadiren de olsa küçük vurdumduymazlıklar yapabilmenin... Kısacası bazen bir karınca bazen de bir ağustos böceği olmanın tam da zamanı işte.....