(1861-1923)

MEKKE’DEN CİDDEYE GİDİŞ (14 Şubat 1881)

“İmdi Sultân-ı ulemâ-billâh efendimiz kabre defnolunduktan sonra harem-i ismet-penâhileri ve mahdûm-ı reşâdetleri müşarünileyh Hacı Fevzi Efendi Hazretleriyle maiyette bulunan Hacı Abdullah Efendi cümleten birlikte olarak Dersaadet’e avdet için fî 15 Rebiulevvel 1298 (14 Subat 1881) pazartesi gecesi leylen Mekke-i mükerreme’denhurûc ile sabahı Cidde’ye muvasalat olunmuş, yani Sultân-ı Ulemâ-billâh (Hacı Mustafa Fehmi) efendimizin dâr-ı bekâya teşriflerinden yirmi dört gün sonra Cidde’ye gelinmiştir.”

Müşarünileyh Hacı Fevzi Efendi hazretleri buyururlar ki, “Mekke-i mükerreme’de iken yol masrafımız derece-i kifâyede değil idi. Lâkin Cidde’de bulunan Erzincanlı tüccâr-ı mu’teberândan Süleyman Ağa’dan istikraz ederiz diyerek karar vermişler imiş. Cidde’ye muvasalatlaalessabah mumaileyhin mağazasına gidip hîn-i mülâkatta mumaileyh Süleyman Ağa, müşarünileyh Fevzi Efendi’ye demiş ki “Bu gece rüyamda şeyh efendimiz hazretlerini gördüm, buyurdular ki “Bizim çocuklar geliyorlar, lâkin harçlıkları azdır, yani biraz akçeleri vardır. Biraz da sen borç olarak verin de burada çok bekletmeyesiniz” buyurdular. Bu rüyayı şimdi mahdumum dâ’îlerine söylüyor idim. işte zât-ı âlîniz de teşrif buyurdunuz. Emr ü irade buyurun ne kadar kuruş ister iseniz hazırdır”diyerek bir ay müddetle bir senet yazıp lüzumu olan akçeyi alarak oradan hemen doğruca Dersaadet’e avdet buyurmuşlardır. Ve bunun üzerine bir gece dahi müşarünileyh Fevzi Efendi Hazretleri, Sultân-ı Ulemâ-billâh (Hacı Mustafa Fehmi) efendimizi rüyasında görüp şöyle ifade ve ferman buyurmuşlar ki “Siz nereye gider iseniz, ben sizden evvelce oraya gidiyorum.”âmennâ ve saddaknâ giderler azizim. Onlar için gitme gelme yoktur, ancak benim senin anlayacağım budur şahım.”[1]

MEKKE, CİDDE, DERSAADET (İSTANBUL)…

“Bu hâlde iken, Derviş Paşa hazretlerinin çiftlik nazırı Mehmed Bey’in Dersaadet’te olan mahdumu Yusuf Bey’den mîr-i mûmâileyhe gelen tahriratta; ‘’ Şeyh Efendi Hazretleri (Mustafa Fehmi)  Arafat’tan Mekke-i Mükerreme’ye inip yirmi otuz gün kadar nâ-mizâc olup orada dâr-ı bekâya teşrif ederek Hadîce-i Kübrâradıyallâhuanhâ efendimizin kadem-i sa’adetlerine defin olunup harem-i âlîleriylemahdûm-ı mükerremeleri Fevzi Efendi ve Tahir Efendi, Dersaadet’e avdet ettiler” diye ifade ve beyan etmiş.”[2] (2 Mart 1881)

İSTANBUL’DAN ERZİNCAN’A DÖNÜŞ (KASIM 1881)

Aşçı dede Hazretleri, Hacı Fevzi Efendi’nin Hicaz’dan İstanbul ve oradan da Erzincan’a uzanan yol güzergâhına dair; “MüşarünileyhFevzi Efendi Hazretleri iki Mart tarihiyle Dersaadet’e muvasalat olunup o yaz Dersaadet’te ikamet edilip rûz-i kasımdan sonra Erzincan’a ric’at ve avdet buyurmuşlardır. Daha buna dair hayli rumûzât ve işârât söylenmiştir, onlar da Aşçı Dede’nin sanduka-i muhabbetinde mahfuz kalsın azizim. İşte burada menkabe-i aliyye hitam bulmuştur.”[3]kaydını notlar.

AŞÇI DEDE’NİN TAZİYESİ

Şeyhi Hacı Mustafa Fehmi Efendi’nin vefatıyla derin bir üzüntü yaşayan Aşçı Dede, Mürşîdi’nin dâr-ı bekâya teşriflerinden sonra kendisinin de dünya’ya elveda edip kazanını baş aşağıya kapatıp âteş-i muhabbeti iftirâk-ı hazret-i cânân suyuyla söndürdüğünü her fırsatta bildirmiştir.[4]Şeyhzâdesi Ahmet Fevzi Efendi’ye taziyetlerini bir mektupla yazmış, şunları da hatıratına kaydetmiştir;

“Ferdâsı günü Sultân-ı Ulemâ-billâh efendimize mahsus olmak üzere Hafız Osman hattıyla bir Mushaf-ı şerîf aldım. O günden itibaren her gün bir cüz Kur’an okuyup sevâbınırûh-ı mukaddese-i gavsiyyelerineihdâ etmeye başladım. Bununla yine teskin-i hararet edemedim.  Her ay hafız efendileri celp ile it’am-ı ta’âm ettirip hatm-i şerîf ittirirdim. Daha zâhirde başka kuvvet ü kudretim yoktur. Ne yapayım, ne işleyim bilemem. Derhâl mahdûm-ı mükerremeleri Fevzi Efendi Hazretlerine taziye yazdım. Ama baştan aşağı kadar ağlayarak yazdım. Bu hâl-i perişânıma eflâk ağladı; arz u sema ehli matem tuttu. Teskîn-i hararet edemedim.”[5]

“Müşarünileyh Hacı Fevzi Efendi Hazretleri şöyle rivayet buyurdular ki işbu tarihten (1880) beş sene mukaddem Sultân-ı Ulemâ-billâh kuddisesırruh’ul-azîz efendimiz Erzincan’da fevkalâde keyifsiz olarak kendisinden kât-ı ümîd etmiş ve dâr-ı bekâya teşrifleri zamanı gelmiş olduğunu o vakit hizmet-i devletlerinde bulunan müşarünileyh Hacı Fevzi Efendi Hazretleriyle tercüme-i ahvâlimizde evvelce zikr-i cemîllerisebkat eden Hoca Hacı Sıddık Efendi Hazretleriyle, Tercan Karyeli Şeyh Sâdık Efendi’ye Türbedar Hacı Mahmud Efendi’ye irade buyurmuş olduklarından, artık müşarünileyhim hazerâtında hâsıl olan ızdırap ve keder-i azîmin arz ve tarifi adîmü’l-imkân olup her nasılsa, mumaileyh Hacı Hoca Sıddık Efendi Hazretleri bir gece kemâl-i huzur ve aşk u muhabbetle Cenâb-ı Hak’tan niyaz etmiş ki kendisinin keşfi muktezasınca ömründen dokuz sene müddeti kalıp bunun beş senesini Sultân-ı Ulema-billâh efendimize bahş ve atıyye olunup kusûr dört senesi de kendisine muammer olması fevkalâde ısrar ve ilhâh ederek kemâl-i lutf u merhamet-i ilâhiyyeden bu niyazın kabûl-i dergâh-ı ulûhiyyet olduğuna kendisine tebşir olunmuş ve bu hâlde müşarünileyh Hoca Hacı Sıddık Efendi ziyadesiyle mesrur u memnun olarak bu sırrı yalnızca müşarünileyh Hacı Fevzi Efendi hazretlerine ifade ve beyan etmişler. Hikmet-i ilâhiyye iki gün sonra Sultân-ı Ulemâ-billâh efendimiz nakz-ı vudûdan avdet ederek cemalleri gayet mübeşşer ve ziyade memnuniyet ile buyurmuşlar ki “Bizi yine iade buyurdular.” Artık cümle ihvan şâd u handân olup Cenâb-ı Hakk’a hezârsadhezârhand ü senalar etmişlerdir. Filhakika mumaileyh Sıddık Efendi Hazretleri o tarihten dört sene sonra ve Sultân-ı Ulemâ-billâh efendimiz beş sene ki Hacı Sıddık Efendi’den bir sene sonradır, dâr-ı bekâya teşrif buyurmuşlardır. Maşallah, bârekellâh!”[6]

“Mümaileyh Erzincan’da iken Sultân-ı Ulemâ-billâh kaddesallâhusırrahu’l-azîz efendimizin mahdûm-ı mükerremelerinûru’l-aynfaziletlû, reşadetlû ruhum Ahmed Fevzi Efendi Hazretleri tarafından taraf-ı fakîriyemumâileyh Salih Efendi’nin tahriratına leffen gönderilmiş olan ve dest-i şerîf-i mürşidâneleriyle yazılmış olan bet-i şerîf ki silsile-i şerîfe ilâve olunacaktır, çünkü Sultân-ı Ulemâ-billâh (Hacı Mustafa Fehmi) efendimiz dâr-ı bekâya teşrif buyurdutan sonra taraf-ı fakîrîden silsile-i şerîfe ilâve olunmuş olan ve yukarıda yani silsilenamede mezkûr olan nâm u şân-ı âlî-i gavs-ı azamî mukaddemce Erzincan’a gönderilmiş idi ve orada yani Erzincanca ne yolda ve ne nâm-ı âlî ile silsile-i şerîfe ilâve buyrulduğunun emir ve iş’arı, müşarünileyh Ahmed Fevzi Efendi’miz Hazretlerine arz olunmuş idi. Binaenaleyh onlar da lutf u kerem buyurup oraca silsile-i şerîfe ilâve buyurulan nâm u şân-ı âlî-i gavs-ı a’zamî irsal buyurmuş olduğundan buraya elfâzma’nâ-yışerîfiderc ü ilâve olunmuştur azizim.

Emîn-i feyz-i esrâr-ı ilâhî Mustafa Fehmi

Ki nezdigân-ı ma’nî-râmusaffâm’inumûd ez-dûr

Yani “esrâr-ı ilâhî feyzinin emîni Hazret-i Mustafa Fehmi kuddisesırruhu’ı-azîz efendimizdir ki manaya yakın olanlara musaffâ gösterir uzaktan.[7]

DERGÂH-I ŞERİF’İN YENİ ŞEYHİ: HACI FEVZİ EFENDİ

Aşçı İbrâhim Dede’ye göre vefât eden Mustafa Fehmi Efendi’nin yerine Hacı Fevzi geçecektir. Zira Hacı Mustafa Fehmi Efendi’nin ilim sırrının ağabeyi MehmedSıdkı’ya, Hilâfet sırrının ise Hacı Fevzi’ye geçtiğini hatıratında şöyle zikreder;

“….Müşârünileyh Hacı Fevzi Efendi’miz Hazretleri, Sultân-ı Ulemâ-billâh kuddisesırruhu’l-azîz efendimizin zâhir ü bâtın halifeleri olup, sırr-ı hilâfet onlara (Hacı Fevzi’ye) ve sırr-ı ilmiyyet diğer mahdûm-ı âlîMehmed Sıdkı Efendimiz Hazretlerine ita ve ihsan buyurulmuş idi.[8]

Babası Şeyh Mustafa Fehmi Efendi’nin vefat haberi Erzincan’a ulaşınca Erzincan Ulemâsıbiraraya toplanarak Terzi Baba Dergâhının yeni postnişin’ini belirlemek için müzakereye başlamışlardır. romancı Ünal Tuyğun bu hadiseyi romanında şöyle geçmiştir;[9]

“Babasının vefatı üzerine Erzincan’lı ulemalar bir araya toplanarak Terzi Baba dergâhının yeni sahibini belirlemeye karar verdiler. Toplanan ulemadan biri:

-Hocalar, buraya toplanmamızın sebebi hepinizce malum. Fehmi Efendi Hazretleri vefat etmiştir. Bu ani vefatı bizleri derinden yaraladı. Hepinizin bildiği gibi Fehmi Efendi yerine bir halife tayin edememiştir. Bu konuya sizler ne dersiniz?

Toplantıda bulunanlardan Hoca İshak Efendi söz aldı:

-Terzibaba dergâhı Erzincan’ın önemli bir irşad merkezidir. Kapanırsa yazık olur.

Diğer bir hoca:

-Ben diyorum ki, merhum Fehmi Efendinin oğlu Ahmet Fevzi Efendi bu işe layıktır. Babası tarafından çok iyi yetiştirilmiştir. İşin ehlidir. Efendi hazretlerinin bağlıları da Ahmet Fevzi olsun derler.

Tartışmalara Erzincan Müftüsü son noktayı koydu.

-Oğlunun olduğu konusunda çeşitli işaretler var. bizcede onun olması uygundur.

Ahmet Fevzi Efendi, Terzibaba Türbesine gitti boyun büktü, alacağını aldı. Dergâhın kapısından içeriye girdi. İhtiyar annesi Gülsüm’ün elini öptü. Hayır duasını aldı ve babasının postuna oturdu.

Babası gibi yürekli, ülkesi için mücadele eden, sözünü esirgemeyen, yiğit bir yapıya sahipti. Üstelik genç yaşta Terzibaba Hazretleri gibi bir büyük velinin dergâhının şeyhi olmuştu.”[10]

Evet, Aşçı Dede’nin ve Fevzi Efendi’nin torunlarının zikrettiği üzere, Ahmed Fevzi Efendi, babasından aldığı Hilafet sırrı gereğince çok genç yaşta olmasına rağmen törelere uyarak Terzi Baba Dergâhı’nın yeni şeyhi, Nakşibendi Tarikatı’nın postnişini ve Erzincan temsilcisi olmuştur (sene 1881).[11]

Şeyh Hacı Fevzi Efendi Erzincan’da ki dervişanıirşad vazifesine başlamıştır artık. Nakşibendi-Halidiyyekolu’nun Erzincan’daki son Postnişini olan Hazreti Şeyh bütün vakt-i zamanını müridleri ve darda sıkıntıda olan fakir-fukara ya yardım etmek için harcayan bir tasavvuf ve vakıf erbabıdır.[12] Fehmi Efendi Tekkesi onun idaresinde zamanının en parlak vakitlerini idrak etmektedir. Ağabeyi Mehmed Sıdkı ise aynı dergâhta ilim okumakla meşguldür. Bu arada lalası Aşçı Dede, 1893 senesinde Şam vilayetine tayin olmuştur.[13]

                                                                                                                                      (***Sürecek)

 

üksek kadılıklara verilen ad.