İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Alıcı’nın daveti üzerine, İmam Hatip Lisesi Müdür Yrd. Cafer Yılmaz, Felsefe öğretmeni İsmail Güneş ve eğitimci yazar İhsan Ünlü ile beraber Ulalar Beldesi’nde Rıza Aydın Dede’nin yönettiği Cem Töreni’ne katıldık.
Sünni gelenekleriyle büyüyen ben ilk defa bir Cem Töreni izledim. Etkilendim... Alevilik kültürü ve inancına dair farklı şeyler öğrendik, benzerlikleri keşfettik.
Tören öncesi Rıza Aydın Dede’yle sohbet ettik.
Pek çok kişi yanımıza gelerek orada olmamızdan dolayı memnuniyetlerini dile getirdiler.
Erzincan Emniyet Müdürlüğü’nün verdiği iftar yemeğinden ve Sayın Mustafa Eleman’ın iyi niyet gayretlerinden takdirle söz edildi.
Refahiye’nin Kürelik Köyü’nde imamı olmayan boş bir camide Cem Töreni düzenlenmesi ile ilgili vali beyin Dedeler’ime güveniyorum söylemi kalplerde sıcaklık yaratmış, güven attırıcı bir adım olarak algılanmış.
Kent yöneticilerinin iletişim ve çözüm dilini kullanmaları, sorunları küçültmeye, kardeşlik ve dayanışma ruhuyla farklılıkları hoş göstermeye yönelik adımları teşekkürlerle anıldı.
Birleştirici ruhla bu adımlar çoğaltılmalı…
Camiye girer gibi ayakkabılarımızı çıkarıp cemevine girdik. Tek kubbeli salonda sessizce oturup Dede’nin sohbetini dinledik.
Rıza Dede Muharrem Ayı’nın ve iftar vaktinin ruhaniyetinden, ritüellerinden bahsetti.
Dua, mersiye, ilahiler, deyişler ve semahtan oluşan tüm töreni izledik. Kerbela Faciası için gözyaşı döküldü. Duygusal anlar yaşandı.
Ulalar Cemevi’nde bin yıl önce yaşananların bugün canlı bir şekilde kalplerde nasıl yaşatıldığına tanık olduk.
Bir militan tarafından şehit edilen Hz Ali, zehirlenerek şehit düşen Hz. Hasan ve korkunç bir vahşetle şehit edilen Hz Hüseyin ve onların soyundan gelen On İki İmam, zulme tepkinin simgeleri olarak sürekli anıldılar.
Katılanlar ruhlarını dinlendirdi bizler ise her şeyi iç huzuruyla izledik.
 
ALEVİLİK NEDİR? CEMEVLERİ İBADETHANE OLMALI MIDIR?
Bu soruların cevaplarını Alevilere bıraktığımızda birçok sorunu da çözmüş oluyoruz. Sünniler değil, bırakalım Aleviler kendilerini tanımlasın. Sünnilik gibi Alevilik de meşrutiyeti tanınmış dini bir otoriteye ihtiyaç hissediyor.
Devlete düşen bütün inanç mensuplarına eşit davranmak... Homojenliğin değil çoğulculuğun öne çıktığı çağdayız. Hangisi doğru sorusunun cevabı yok. Herkes bir diğerinin inancına saygı duymalı, özenle davranmalı, farklılıkları sevecenlikle karşılamalı.
Nasıl ki türban yasağında Sünniler kendilerini aşağılanma duygusu içinde hissettiler, Aleviler de inanç boyutuyla kendilerini dışlanmış hissediyorlar.
Türban yasağıyla ilgili adımlar atılıyor. Alevilerin de yaşadıkları mağduriyetler giderilmeli.
Bir inancın kendini özgürce ifade etmesinden daha doğal ne olabilir ki.
Cemevleri’nin ibadethane kabul edilmesi, Alevi İslam İnancı’nın ders kitaplarına girmesi, Dedeler’e din adamı saygısı gösterilmesi, bütçeden ödenek verilmesi gibi taleplere kim haksız diyebilir?
Tekke ve zaviyelere karşı çıkmayan Sünniler’in Cemevleri’ne karşı çıkması için hiçbir neden yok. Kaldı ki Aleviler’in büyük çoğunluğu kendilerini İslam’ın içinde görüyorlar.
Hakkaniyet duygusu, bu ülkede yaşayan Sünni veya Alevi hangi inançtan olursa olsun herkesin kimliğini özgürce ifade etmesi, inancından dolayı gurur duyması, mutlu olmasını gerektirir.
Yaşadığımız güzel bir gün için Mustafa Alıcı hocama tekrar tekrar teşekkür ediyorum…