Merhaba Ey Kâri!

Hayatın karanlık dehlizlerinde bir müddet tıkanıp kaldıktan sonra yeniden dertleşmeye, söyleşmeye geldim.

Elhamdülillah dertliyiz, dert sahibiyiz.

Ve yine Elhamdulillah derdi bol olan okuyucu nimetine sahibiz.

Asırlar önce zihin dünyamıza bir gergef gibi nakşedilen söz ve beyanları ile meşhur olan Sadi Şirazi’nin bir vecizesi tam da bizi bu noktada buluşturuyor.

Şöyle diyordu: “Dertsiz adam yoktur; varsa da adam değildir.”

Yolun sonunu görmeden varmaya çalıştığımız noktalarda ne kadar da çok uğradığımız durak var fark ettiniz mi siz de?

Koşar adım gidenler…

Sendeleyip düşenler…

Halinden hoşnut biteviye istifini bozmadan yoluna devam edenler…

Ve daha nice farklı eylem sahiplerinin hepsinin uğradığı bir durak mevcuttur.

Mevcut olmak zorundadır çünkü yolun sonuna bir gün muhakkak varılacaktır.

Durup düşündüğümüz zaman, şu dünya gölgeliğinde barınan her canlının duraklar atlatmadan yolun sonunu göremediğini fark edeceksiniz.  

Ya da ben yorgun dimağımda öyle tahayyül ediyor, yolcu varsa muhakkak yol da durakta vardır diyorum.

Ayrıca çeşitli basamakları tırmanıp gelmiş her bir canlının heybesinde bir zafer payı vardır.

Nitekim koşup gidenler ile sendeleyip gidenler arasındaki tek fark birinin diğerinden ya önce ya da sonra varmasıdır.

Yol uzunsa hele…

Sabra dayanıyorsa bir de…

Tam uçurumun kenarında biten bir ağaca tutunmuş gibi oluruz…

İşte o zaman da sabrın sonsuz deryasında ya ilerler zafere ereriz  ya da sabırsızlığın o acı faturasına talip olup boğuluruz.

Ve yolu açık olanlardan olmak temennileri her insanın kalbinden diline yansıyan güzel bir dilektir, duâdır.

Yolu Hak kapısında açık olanlardan olmak ümidiyle…