Gerek televizyon programlarında gerekse yakınlarımızda nişanlıyken veya evlendikten sonra ayrılanlara soruyoruz, ‘’Neden ayrıldınız sorusuna karşılık, ‘’Ne yapayım dayanamıyorum, o da çok anneciliydi.’’ Her iki tarafın birbirleri üzerindeki İslami ve insanı açıdan görevlerini hiç kimse öğretmemiş mi?
Öyle ya büyüten, okutan iş sahibi yapan, borçlanıp evlendiren ana babanın hiç hakkı yok, itibar edemez, sarılıp hasret gideremez, beraber bir yere gidemez. Ama bu bayanların eşlerinden göz ardı ettikleri bir şey var, canı gibi sevdiği büyüklerinden ayırmaya çalıştıkça kendileri de hüsrana uğruyorlar.  Hevesleri de gırtlaklarında kalıyor. Magazinlerdeki abilerinden ablalarından her iki tarafta çok şey öğrenmişler.
Kadın sorgulamaları bitmiyor. Kendileri yakınlarını arkadaşlarını davet ederken kimseye sormuyor, yüze gülüp en güzellerini aldırırken kimse hesap sormuyor. Ama kendi paran için, her gün ‘’paranı ne çabuk bitirdin nerelerde harcıyorsun, annenler torunlarını bahane ederek sık sık bize gelmesinler, karşımda görmek istemiyorum, annenden dışarı çıkmıyorsun, ben onların yanında sıkılıyorum.’’ vs. Ama kendi anneleri geldiklerinde senden güler yüz beklerler, muhabbetler yapılır güzel sofralar hazırlanır. 
Adacağız herhalde ağacın kovuğundan çıkmış olmalı ki, sadece kendine ait olsun, istediğim gibi evirip çevireyim. Dediğimi anında yapmalı, sözümü dinlemeli, yoksa ipler kopmaya başlar. Benim sevdiklerimi ve beğendiklerimi beğensin her istediğimi alsın, sıkıldım tatile gidelim derken hiç kendilerini yargılamazlar, çünkü hep onlar haklı ve bizden bir adım ilerideler.
İnsanlara örnek olan evlenme programları var. Üzülerek izliyoruz, nice endamlı, ahlakı düzgün, yakışıklı adaylar geliyor, ama onlar kendileri için dört dörtlük ve kendilerine tapınacak erkek arıyorlar. Öncelikle sordukları soru şu, ‘’Gezmeyi sever misin, aylık kazancın ne kadar, anneni çok sever misin, benim yaşadığım şehre gelebilir misin, vs. Karşısındaki erkek adayı da o anki modelist tarzlarının etkininde kalarak, ne inançlarını ne kıyafetini ne de ailesini araştırır. Hele birde açık kıyafetini sorgulayan bir genç ortaya çıksın, kadın hakları ve özgürlük karşısına çıkar, söylediğine de pişman ettirirler.
Onların sesleri bizden daha yüksek çıkan, dokunulmazlıkları olan yirmi birinci asrın özgür kadınları, onları ve yakınlarını canından çok sevmelisin, Her dediklerine boyun eğmezsen, ya aile huzurun bozulur ya da bırakıp giderler. Onlar annecili erkekleri asla sevmezler. Ya pasif olur mutlu olursun ya da bir yerden patlak verir. Bütün bunları söylerken beyefendileri hanımefendileri ve birbirlerine karşı saygılı, bağlı ve otoriter aileleri tenzih ederim.
Bu gibi zihniyette olanlar, nihayetinde inançsızlık ve saygısızlıklarının tezahürü, ifrazatlarını ortaya çıkarıyor. Şimdi mutluluğun bozulduğunda ya da yuvan yıkıldığında anneciliyi gördün mü, ne işler açtı başına.