1996 yılının Eylül’ünde Kemah İHL’nde başlamıştım Erzincan serüvenime.

Sonrasında Kemah YİBO yılları; güzel insanlarla ve sevgili öğrencilerimle gönül dostlukları, doyumsuz sohbetler ve güzel anılar…

Derken 2007 yılı Erzincan Merkez’de birkaç okulda DKAB öğretmenlik yılları.

“Zihinlere giden yolun kalplerden geçtiği” bilinciyle inşa edilen güzel dersler, dostluklar ve  hatıralar…

2014 yılında idarecilik yollarının döşendiği Çağlayan yolu gözüktü.

Her zaman bir aile ortamı gibi gördüğüm Çağlayan İlkokulu’nda tam 7 yıl okul müdürlüğü.

Ve doğum günüm olan 5 Ocak 2022 tarihinde sanki bir hediye gibi gelen DİB müşavirliği görevi.

Geriye dönüp baktığımda dile kolay, tam 25 yıl hizmetim olmuş bu güzel şehre.

Acısıyla tatlısıyla, sevinciyle hüznüyle yıllarım geçmiş ve bir rüyadan uyanır gibiyim bugün.

Bir taraftan buruk bir hüzün ama diğer taraftan daha büyük hizmetlere koşmak adına tatlı bir sevinç ve heyecan.

İnsanın kendisini anlatması gerçekten zor ama anlatmak için de çok fazla birikimler, hatıralar var.

Neticesinde zorunlu hizmet olarak geldiğiniz bir şehir sizi adeta büyüleyerek gönüllü hizmete dönüştürüveriyor.

Yaptığınız işi de gönüllüce yaptıktan sonra kapılar bir bir açılıyor bu şehirde.

Yüzlerce kilometre ötedeki yakınlarınızı bırakıyor, civarınızdaki insanlarla hısım/akraba gibi oluveriyorsunuz bu kentte.

Hayatının önemli bir zaman dilimi İstanbul’da geçmiş biri olarak başlangıçta çok zorlanmış iken, sevgili yavruların da enerjisiyle çabuk alışıyorsunuz bu şehre.

Öğretmenliğin sadece okulda yapılan bir memuriyet olmadığını kavrayan bir öğretmen olarak şehrin insanına da dokunmaya çalıştım bu süreçte.

İnsanları anlamaya, çözmeye çalıştım. Empati yapmaya çabalarken “Empati” kitabının yazarı oluverdim.

İnsanımızdaki mezhep yorumlarını anlamaya çalışırken “İslam Mezhepleri Tarihi” dalında yüksek lisans aradan çıkıverdi.

Bu arada alanla ilgili yazılan birkaç kitap, makale ve köşe yazıları…

Derken doktora serüveni ve artık son rötuşlar.

Yüce Yaratıcının, emeğiyle çalışıp üreten kullarına önünde sonunda mutlaka vereceğine inanıyorum.

“Kader gayrete aşıktır” sırrınca çalışıp üretene kaderin ağlarını güzel öreceğinden eminim.

İşte bu anlayış ve gayretle yoluma devam ederken, Erzincan’a nokta değil virgül koyuyorum.

Çünkü burada daha yapacak çok işimiz, söyleyecek çok sözümüz var.

Kendi alanımda yapılacak hizmetler noktasında hemen her fırsatta Erzincan’ımıza gelmek niyetindeyim.

Çünkü ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz bu şehre vefa borcumuz var.

Ben işimi ve insanları çok sevdim, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım kurumlarımda.

Ancak, ‘mahkeme kadıya mülk değil’ derler ya, makamlar gelip geçicidir.

Merhum Doğan Cüceloğlu’nun ifadesiyle; “Makam, mevki, rütbe, unvan ceket gibidir; ceketi asar bir yere gideriz. Arkamızda sadece insanlığımız kalır”

Geride insanlık adına bir hoş seda bırakabildiysek ne mutlu bize…

Selam ve dua ile…