Soğuk bir kış günü…

Takvimler 13 Şubat 1918 tarihini göstermektedir.

Yüzyıllar boyu huzur ve sükûn içinde dostane duygularla yaşamış Anadolu insanı, maalesef uluslararası ince hesapların kurbanı olmuş ve Millet-i Sadıka olarak bilinen Ermenilerin bir kısmı çeteler kurarak, Rus işgalcilerden aldığı destek ve başkaca saiklerle aynı şehrin, aynı köyün, aynı mahallenin kadim dostluklarını bir tarafa bırakıp tahripkâr bir tutum sergilemeye başlamıştır.

Her geçen gün şiddetini daha da artıran bu durum 1918'de artık dayanılmaz bir hal almıştır. Evler yıkılmış, ocaklar söndürülmüş... gençleri cepheye gönderilmiş kadın çocuk yaşlı binlerce korumasız insan daha güvenli diyarlara muhacir olarak gitmek mecburiyetinde kalmış, gidemeyenlerin ise önemli bir kısmı çeşitli işkence ve katliamlara maruz bırakılmıştır..

Yurdun dört bir yanında onlarca cephede kahramanca savaşan Türk birlikleri, bulduğu ilk fırsatta yüzünü Doğu Anadolu'ya çevirmiş ve hain ayrılıkçıların çanlarına ot basmak için harekete geçmiştir.

Yarbay Halit Karsıalan (halkın gönlünde Deli Halit Paşa ismiyle nam salan) Kahraman komutan..

164 kişilik askeri birliği ile 13 Şubat günü Erzincan ovasına giriş yapar. Ovanın bir çok yerinden ateşe verilmiş evlerin dumanı, işkence görmüş mazlumların feryadı rahatlıkla görülmekte ve duyulmaktadır.

Bir an önce yerleşim yerlerine girilmeli ve çetelerden, komitacilardan buralar temizlenmelidir.

Gel görki, önlerine devasa Karasu nehri çıkmıştı. Nehir bütün hırçınlığı ile akmakta ve buz kütlelerini sürüklemektedir. Yol yok, köprüler çoktan tahrip edilmiştir..Geçiş imkânsız gibidir.

Kocaman yürekli komutan hızlı bir planla nehri geçmeye karar verir. Askerlerin suya kapılması, boğulup şehid olması çok büyük bir ihtimaldir. Ama vatan.. İllaki vatan.. Erzincan bunların hepsine değerdi.

Kesin, kararlı ve tok bir sesle Deli Halit Paşa' nın tarihi emri duyuldu. Asker kol kola girmek suretiyle yürüyerek nehirden geçecek ve birbirlerinden aldıkları güçle üzerlerine gelen buz kütlelerine karşı koyacaktır. Emir çok açıktı kim kolunu arkadaşından bırakırsa... Böyle bir durumda Paşamızın ne yapacağını herkes tahmin ediyordu.

Çok şükür, bütün asker selametle nehirden geçer. Sonra cesaret timsali Paşa atını nehre sürer ve sağ salim bir çırpıda geçiş harekatı tamamlanmış olur. Ateşler yakılır.. asker ısınır.. elbiseler kurutulur..

Harekata geçmek için vakit tamamdır.

Halit Paşa mucahitlerine şöyle diyordu: “Askerlerim! köylere önce ben gireceğim. 10 dakika içinde geri dönmezsem, siz saldırıya geçeceksiniz.”

İşte Türk komutanının cesareti, feraseti burada ortaya çıkmaktadır. Asker, “Komutanım! ya size bir şey olursa?” dediğinde.. “Evlatlarım size bir şey olursa ben hiçbir şey yapamam ama bana bir şey olursa içinizden birisi pekala komutan olur.. merak etmeyin” diyordu.

Bu desturla ilerliyor, köyleri tek tek kontrol edip teslim alıyorlardı. Türk birliğinin geldiğini duyan Ermeni çeteler önce kaçmayı deniyor, bu mümkün değilse çatışmaya giriyorlardı. Her teslim alınan köy bir başka sevincin kaynağı oluyordu.

Birlik, Erzincan yakınında bir köye daha gelmişti. Usül üzerine Komutan köye girmiş, heybetli duruşuyla.. şahin bakışlarıyla etrafı kolaçan ediyordu. Köy meydanına bırakılmış ot yığını bir anda dikkatini çekmişti. Yönünü tam o tarafa çevirmilti ki, yığının altından bir kurşun sesi tüm kulakları çınlatırcasına yaklaşır. Çok şükür, bin şükür.. Hain kurşun, paşamızın elbisesini yakarak vücuduna zarar vermeden uzaklaşırvermiştir. Askerler kuzgun misali çevik hamleleriyle.. kendini ot yığını altında gizlemiş, azılı çete üyesinin cansız bedenini süngüleriyle ortaya çıkarıverirler. .

Evet saygıdeğer Dostlarım, kıymetli arkadaşlarım.. canımız her şeyimiz Erzincanımız işte böyle selamete erdi.. böyle kurtuldu.

Bu müjdeli haberi alan Erzincanlılar, Sivas'tan Tokat'tan, Amasya'dan gittikleri her bir diyardan şükür dolu coşkuyla canlarına, Erzincanlarına kavuştular. Yuvalarına döndüler.

Bu vesileyle bir daha belirtmek isterim ki, Bu Kutlu Savaşı başlatan Milli Mücadelenin Başkomutanını, Doğunun büyük kumandanı, Şanlı Mücadele'nin dönüm noktası, fakir fukara binlerce yetim çocuğun Karabekir Babası, Kazım Karabekir Paşamızı ve Halit Karsıalan Komutanımızı, onların kahraman askerlerini rahmet, şükran ve minnet ile anmamak ne mümkün..

Ne mübarek bir ecdat ki canını, vatan için ateşe atmaktan esirgememiştir. Ne mübarek bir Millet ki, yüzyıllar boyu atalarının bu büyük kahramanlarını hep minnetle anmıştır. Bu vesileyle canını Vatan için vermiş tüm Şehitlerimiz Hazreti Peygamberimize komşu olsunlar diyor ve gazilerimize sağlık, sıhhat, afiyet diliyorum.

Allah Cennet şehrimizi güzel yurdumuzu her türlü kazadan, beladan, fitneden muhafaza buyursun.

Selam Saygı ve muhabbetlerimle

(Not: Söz konusu bilgiler kısmen, Erzincan Kurtuluş Harekatı'nda asteğmen olarak görev üstlenmiş Şevket Süreyya Aydemir'in "Suyu Arayan Adam" isimli romanından..

genel olarak da 1987 yılında 90'lı yaşlarında tanıdığın Erzincan'ın Kurtuluşunda, İnönü Savaşlarında görev almış bir hacı amcamızdan dinlediklerimi tarihe not düşmek adına sizlerle paylaşmak istedim.

Merak edenler için, gerek işgal yıllarının gerekse de sonrasında yaşananların ruhunu daha iyi görmek anlamak adına, Gazeteci Yazar Halil İbrahim Özdemir Beyefendinin kaleminden, "Sislerin Ardında" isimli eseri okumakta fayda var.

Arzu eden arkadaşlar paylaşımda bulunabilirler)