İl Başkanı Burhan Çakır yaptığı açıklamada; “Bizler şükür ki, açlığın sadece maddeden ibaret olmadığının, insanların manen ve ruhen de açlık yaşayabileceğinin farkındayız. Bunun üzerine çeşitli çalışmalar planlayan bir teşkilatız. Bu bağlamda kendimizi milli ve manevi değerlere bağlı olarak geliştirme gayreti içerisindeyiz. Manevi dünyamıza ismini altın harflerle yazdırmış, bir silsile halinde insanlara doğru yolu göstermek için ne pahasına olursa olsun, dur durak bilmeden irşad bayrağını göğüslemiş, bizlere yaşantıları ile örnek olarak, iç dünyamızı olgunlaştırmış ve neticesinde şehitlik mertebesine erişmiş nice alimlerimiz vardır. Bunlardan bir tanesi de son devrin din mazlumlarından İskilipli Atıf Hocadır” dedi. İskilipli Atıf Hoca’nın İskilip’in Tophane Köyü’nde dünyaya geldiğini, Atıf Hoca’nın sıradan bir molla değil, İstanbul gibi bir ilim merkezinde medrese eğitimini tamamladıktan sonra Darul Fünuna girip ilahiyat fakültesinden mezun olmuş bir aydın olduğunu söyleyen Çakır, “Zaten sıradan bir insan olsaydı kimse ona ilişmeyecek, ömrünü idam sehpasında değil, başı yastıkta bitirecekti. Ne yazık ki, önder kimliği peşini bırakmadı. 31 Mart Olayı’nda Sinop’a sürüldü. Oradan Sungurlu’ya sevk edildi. Bir yanlışlık olduğu söylenerek serbest bırakıldı. İzmir’in işgaline ilk tepkiyi gösterenler arasında yer aldı. Kurduğu İslam Teali Cemiyeti vasıtasıyla Anadolu’nun toparlanmasına yardımcı oldu. İrşat faaliyetleriyle Anadolu’nun yüreğini diri tutmaya çalıştı fakat idamına sebep olan şapkanın aleyhine hiçbir gösteriye katılmadı. Yıllar öncesinde yayınladığı eserinden ötürü nice sürgünler yaşandı, İstiklal Mahkemeleri’nin kapıları aşındırıldı. 4 Şubat 1926 Perşembe günü sabahın ilk saatlerinde, Eski Meclis Binası yakınlarındaki Karooğlan Çarşısı’nda dilinde dualarla idam sehpasına gelen Atıf Efendi, Kelime-i Şahadet’le dünya defterinin kapısını kapatıyor ve bütün sırların açığa çıkacağı gün olarak Kur’an’da bildirilen dar-ı ahretin kapısını çaldı.” şeklinde konuştu. 
Editör: Doğu Gazetesi