Birlik Vakfı Erzincan Şubesinde düzenlenen programa; Prof. Dr. Mehmet TÖRENEK (Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi), Doç. Dr. Orhan AKTEPE (Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi), Gazeteci-Yazar H. İbrahim ÖZDEMİR ve Eğitimci Hıfzı KAYMAZ konuşmacı olarak katıldılar.
Düzenlenen programda Birlik Vakfı Erzincan Şube Başkanı Prof. Dr. Erdal AKPINAR düzenlenen panelin amacı Erzincanlı şair Rıfkı KAYMAZ’ı hem hatırlamak, hem de daha iyi tanımak için böyle bir program düzenlediklerini belirtti.
AKPINAR konuşmasında: “ Şuna inanıyoruz ki bir şehir, bir ülke kendi değerlerini tanıdıkça, tanıttıkça kıymet verdikçe büyür, gelişir, bir medenileşme çizgisinde böyle yükselir. Bir şehir böyle şehirleşir. Dolayısıyla bu programda ki tercihlerimizden bir tanesi de böylesi bir inanç gerçekten memleketimiz Erzincan belki çokça çileli bir memleket depremler nedeniyle, çok güler yüzlü bir hayat bulamamış yaşayamamış, lakin buna rağmen âlimiyle, şairiyle, hikâyecisiyle, mütefekkirleriyle, dava adamlarıyla gerçekten Türkiye’nin belki de en zengin şehirlerinden birisi olsa gerek bunca sıkıntılarına rağmen Türkiye’nin medeniyet, kültür geçmişine, tarihine damga vurmuş şehirlerden bir tanesidir. Bugünde burada medeniyetimizin önemli simalarından olan Erzincan’ımızın yetiştirdiği yazar,şair mütefekkir Rıfkı KANMAZ hocamızı anmak için toplandık ben bu vesile ile hocamıza tekrar Allah’tan rahmet diliyorum katılımlarınızdan dolayı hepinize de çok teşekkür ediyorum” dedi.
AKPINAR’ın konuşmasının ardından Rıfkı KAYMAZ’ın ağabeyi Eğitimci Hıfzı KAYMAZ, şair ve yazar Rıfkı KAYMAZ’ın aile hayatı, çocukluğunu ve edebiyat serüvenini anlattı.  Doç. Dr. Orhan AKTEPE ise KAYMAZ’ın şair fikir dünyasını ve birlikte geçen 50 yıllık dostluğundan bahsetti. Gazeteci-Yazar Halil İbrahim Özdemir ise şair ve yazar Rıfkı KAYMAZ’ın yazmış olduğu kitaplarını ve yazı hayatını anlattı. Son olarak Prof. Dr. Mehmet TÖRENEK ise şairliğini ve şiirini anlatan bir konuşma yaptı. Program panelistlerin konuşmaları ile sona erdi.
 
Gazetemiz kurucularından ve Şair Yazar Rıfkı Kaymaz’ı ölümünün 4. Yılında minnet , şükran ve Fatiha’larla anıyoruz.
           
            “Can dostum * diyen ve gerçek can dostu olan Zeki Gül ve Türkiyenin yakından tanıdığı Rıofkı Kaymazın şair arkadaşı, dostu Mustafa Özçelik’in mısralara döktüğü “Güvercin Ağıdı” adlı şıırını yayınlıyoruz
 
CAN DOSTUM
 
Ruhuma bir kardeş seçseydim eğer
Işıyan ruhunu seçerdim senin
Fikirdaşın olmak güzeldi ama
Karakterim sana benzesin derdim
Israrla kardeşim sen ol isterdim
 
Kazırdın sevgini bakır levhaya
Ayet ayet imanını işlerdin
Yansırdı içinin tüm sıcaklığı
Müşahhaslaşmıştı seninle haya
Artık sen yoksun ya, şu Ankara'ya
Zevk vermez oldu gidiş gelişim
 
 Zeki Gül
 
GÜVERCİN AĞIDI
 
İki duvar arasında
Titreyen kelebekler gibiydin
Sessiz vöe sakin yaşadın.
Aşkın gökyüzündeydi,
Hep maviye çalardı gözlerin
Perdeyi açıp
Ötelerin kokusunu aldın
Çeken biri vardı seni
Ölümün kuytularına
 
Gittin yaslı ırmaklar bırakarak
Geniş bir sofrada bıraktın her şeyi
Biz şimde hangi söğüt ağacına bakıp
Senin gülümsemeni göreceğiz
 
Uzun bir yola uğurladı seni kırlangıçlar
Her şey ve herkes sustu
Konuştu ölüm
Hüve’l Baki, Hiye’l fani
 
Mustafa Özçelik
 
 
 
 
 
O’nu Anlatmak
 
Zaman bir başka zaman, dünya ‘Dünya’ değildi...
Zulmün önünde dallar yaprak döktü, eğildi.
Gitgide çirkinleşen, kabalaşan duygular,
Her yanda cahiliye, her yanda kötülük var.
Kapkara bir çağ içre, gerçeği görmeyen göz...
Küfür kokan bir mekân; cehennemden gelen köz.
Gökyüzü yere küskün, put evi olmuş şehir...
Denize doğru değil, tersine akar nehir.
Ve ruhlar kilitlenmiş, taşlaşmış, başkalaşmış...
İçlerde günah mührü, yüzlerde donuklaşmış.
Gün sana hasret kaldı, hasret kaldı sana çağ...
“Gel” dedi yürek yürek, haber saldı sana çağ.
Atılan taşlar seni, şerha şerha yaralar
Tutar beni elimden, derinden sana bağlar.
Bilâller, Sümeyyeler, her yanımı dağlasın,
Cihat ırmaklarıyla, şelâleler çağlasın.
Çile ve sabır ile, yeşerdi gün gün fidan,
Mekke’de gözyaşıyla aklandı kıpkızıl kan.
Destanlaşır Bedirler, bir hüzün taşır Uhud
Döner gözyaşlarına, başındaki ak bulut.
Çilelerle, sabırla, Sıddık’la sürer Hicret
Eyub’un evi nurdan, bir ev olur nihayet.
Kanat kanat yükselip, göklerden güller derdi
Mekke’de açan çiçek, Medine’de renk verdi.
Gül yüzünden gül saçtı, kızgın çöle sundu su
Öteleri getirdi, bülbüllerin “Ya hu! ”su.
Bu sesler, “Hû hû! ” diye, beni sana bağlasın
Gül gül yeşeren bahçe, kokularla çağlasın.
Gözlerim aydınlansın, ışıktan gözlerinden
Şu taşlaşan yüreğim, incelsin sözlerinden.
Sözlerin ki mümine hayat verir, can verir
Şahadet iklimine; istek, heyecan verir.
Işıktan bir yol çizer, ışıtır derin derin...
Ruha kapılar açar, o mübarek gözlerin.
Güzel, seninle güzel; iyi, seninle iyi...
Gönül gönül taşısam, sana olan sevgiyi.
Seninle güzelleşir, toprağımız açar gül,
O’nsuz hayat anlamsız, anlasana ey gönül!
Seni nasıl anlatsın; bu mısralar, bu kelâm...
Ey Allah’ın Resulü! Sana salât ve selâm! 
Editör: Doğu Gazetesi