Türkiye, dünya bakır rezervlerinin yalnızca %0.7’sine sahip olmasına rağmen, tarihsel ve kültürel mirasıyla bu alanda önemli bir yere sahip. Özellikle Erzincan, binlerce yıl öncesine dayanan bakırcılık geleneğiyle bu mirasın en kıymetli temsilcilerinden biri.

Urartu dönemine kadar uzanan Erzincan’daki bakırcılık faaliyetleri, Altıntepe kazılarında ortaya çıkarılan eserlerle belgelenmiş, o dönem Atina pazarlarında bile değer görmüştür. Bu zanaat, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde de önemini koruyarak Paris, Viyana ve Philadelphia gibi uluslararası fuarlarda sergilenmiş ve büyük takdir toplamıştır.

Ancak günümüzde Erzincan’daki bakırcılık sektörü, modern üretim tekniklerinin ve ucuz malzeme alternatiflerinin gölgesinde kalmış durumda. Sektör, hem iç hem de dış pazarda talep kaybı nedeniyle zor günler geçiriyor. Zamanında ihracatın %90’ı A.B.D., Japonya, Almanya gibi ülkelere yapılırken, günümüzde üretimin büyük kısmı iç piyasada, özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde pazarlanıyor.

Bugün Erzincan’da sadece 8-10 mağaza turistik bakır eşyası satışı yapmakta, 40-50 civarında ustanın çalıştığı birkaç atölye ise kısıtlı kapasiteyle üretim gerçekleştirmektedir. Dövme bakırcılığın yerini el işçiliğine bırakmasıyla, tepsi, semaver, biblo ve benzeri süs eşyaları motiflerle bezenerek hem nostalji hem de sanat değeri taşıyan ürünlere dönüşmektedir.

Erzincanlı birkaç girişimcinin sabırlı çabaları sayesinde bakır işlemeciliği halen nefes alıyor. Ancak bu kültürel mirasın yaşatılabilmesi için şehrin yöneticilerinin ve Erzincan toplumun daha fazla sahiplenmesi gerekiyor.

Muhabir: Merve Kiraz