Son iki yıldır insanlığı adeta esir alan Covid-19 serüveni de göstermiştir ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

İnsanlık ne kadar ilerlerse ilerlesin “külli kader” planında ne varsa başa gelecek, “külli irade” her zaman olduğu gibi galip gelecektir.

Külli kader planı ise beşerin “cüz’i kader” planlarıyla bağlantılı olarak ağlarını örmeye devam edecek.

İnsanlığın kaderiyle oynamak isteyen, adeta “küçük dağları ben yarattım” edasında olan insan(cık)lar artık haddini bilmek zorunda kalacak.

Tanrı’yı kendi köşesine hapseden ‘deist’ inanış ve düşünüşler, kâinata sürekli müdahil olan Allah karşısında tekrar oturup düşünecekler.

“Ben yaptım oldu” mantığıyla âleme nizamât vermeye kalkışanlar başlarını önlerine eğip tekrar düşünecekler.

“İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu” (Rum/41) ayeti hükmünce, müsilaj dahil doğada ve evrende olup bitenleri tekrar gözden geçirecekler.

Evreni ve içindekileri denge üzerine yaratan Yaracının kozmik ve fıtri kanunlarına ters düşmenin nelere mal olduğunu tekrar hatırlayacak.

Kâinatı temizliğin sembolü olan ‘su’ üzerine inşa eden Mâlik’in mülkünü sahiplenmenin ve dahası kaynakları insafsızca ve adaletsizce kullanmanın nasıl bir yıkımı beraberindegetirdiğini herkes görecek.

“Önce insan” diyen evrensel ilkeler ve değerler ön plana çıkacak. ‘İnsan’ unsurunu görmezden gelen, dininden, renginden, ırkından, cinsiyetinden dolayı insanları yok sayan ve ötekileştiren anlayışlar kaybedecektir.

Medeniyetin sembolü sayılan temizlik ve hijyen, hayatın “olmazsa olmaz”ı olarak yaşatılmaya devam edecektir.

İnsanlığın ortak mirası “bilim” geçer akçe olmaya devam edecek, akıl ve bilim yolundan giden milletler üst liglerde yer alacaklardır.

“Kader gayrete aşıktır” fehvasınca, insanlık yararına çalışıp üretenler, alın terini kısa yoldan kazanmaya yeğleyenler son tahlilde kazanacaktır.

Son hadiselerin de işaret etiği gibi, aslında global bir köy haline gelen dünyada teknolojiye yatırım yapanlar maddi anlamda kazanacaklardır.

Manevi anlamda ise, teknolojik her türlü imkana rağmen yalnızlık girdabında buhrana sürüklenen insanlara yaratılış amacını hatırlatanlar kazanacaktır.

Bu meyanda insanlığa nefes aldıran Yunuslar, Mevlanalar, Hacı Bektaş Veliler tekrar hatırlanacak ve yeni nesillere rol model olmaya devam edecekleridir.

İnsanlığın “ortak aklı” olan dürüstlük, adalet, merhamet, özgürlük, meşru kazanç gibi değerler insanlığın favorileri olmaya devam edecek, bu ilkelere riayet eden devletler ayakta kalacaktır.

Akla ve bilime uymayan hurafe yığını anlayışlar yerini salim akılla beslenen ilahi mesajlara bırakacak, ortak vicdan öne çıkacaktır.

Dünyanın baş belası haline gelen terörün iyisinin, kötüsünün olmadığı daha iyi anlaşılacak, insanlık alemi terörün her türlüsüne karşı ortak cephe geliştirecektir.

Her milletin iyisi de kötüsü de olabileceğinden hareketle toplumlara karşı ön yargı ve faşizan duygular azalma eğilimine girecektir.

Toplumların en büyük sermayesi olan genç nesillere iyi eğitim verenler, onlara insanlık adına ideal ufuklar kazandıranlar ayakta kalacaklardır.

Tarihteki olaylardan ders çıkarıp geleceğe yönelik analiz ve stratejiler geliştiren ülkeler gelişmeye ve kalkınmaya devam edecektir.

Tabi bütün bunların, namusluların sesinin en az namussuzlar kadar güçlü olduğu toplumlarda olacağını söylemeye gerek var mı?