Sadece kalan ömründe, bir küçük ikamet yeri, camisi ve uğrak yeri olan Terzi Baba mezarlığı vardır. İnzivaya çekilmiştir. Sık sık yan taraftaki taksi durağından taksi çağırtır ve Terzi Baba mezarlığına giderdi. Cemaat,  bazen bir günde birden çok mezarlık ziyaretine gittiğini söyledi.           

        Fakir olduğu için çevreden ve cemaatten bazı insanlar parasını getirip Mahmut Efendinin yanına bırakırlar. Mahmut Efendi de Müftü Efendiye telefon ettirerek yanına gelmesini ister. Müftü Efendi gelince gelen paraların tamamını uzatarak şöyle der. ‘’Sen bu paraların tamamını al, Terzi Baba Hazretlerinin türbesine harca der. Allah’a şükür ben fakir değilim.’’Diyerek ısrar ederek tamamını teslim eder, müftü efendi bir miktarını bırakmak istese de kabul etmez. Aslında ıstıraplı bedeniyle, etrafın yiyecek ve hizmetleriyle hayata tutunmaya çalışmaktadır. Ama bu gün israfları yüzünden kanaat getirmeyen ve ‘’Ben fakirim’’ diyerek avuç açanlara ne demeli.

        Mahmut Efendi bu küçük sığındığı ikamet yerinden her namaz vakti ezan okunduğunda kapısını açarak seslenir ve iki kişi kollarına girerek camisine götürülürdü. Son yıllarda bir sakat arabası temin edilmişti. Her zaman minberin sol tarafına yığılı kalarak namazını kılardı. Namaz bitince yine (abem, abem) diye bağırır yine iki kişi gelerek kollarına girer, beli de sakat olduğu için ayakları asılı halde camini dışına kadar çıkarılıp, sakat arabasına bindirilerek yine o mütevazı mekânının önüne gelince, kapısını içeriden kapatıp inzivaya çekilirdi. Kötürüm haliyle yaz kış her vakit hiç aksatmadan ezanla camide namazlarını eda etmiştir. Kaç kişinin böyle bir iştiyakı var.

        Devamlı dudakları kırmaşır ve dilinden zikir hiç eksik etmezdi. Aslında ümmi idi, o garip ve sessiz haliyle gönülleri fetih etmiş bir gönül adamıydı. Alışmıştık, çoğu kez onu ziyaret etmek için ve koluna girmek için o camiye giderdik. Caminin dışında sadece ömrünün son iki günü hastanede geçmişti.

        Dünyada tuvalet temizliğinden, tuvaletin veya caminin bir köşesindeki sığınağından başka yoktu. Mezarlık ziyaretleri dışında sokağa çıktığını hiç görmedik, bazen kapısının yanında bir sandalyede biraz güneşlenip yine içeriye girip ezan vaktini beklerdi. Dünyada ne evi oldu ne hesap vereceği malı oldu, ne evlendi, ne de faiz kuşkusu oldu. Yakınlarına, ‘‘Banka kapısından içeriye ayak basmayın’’ diye ikaz edermiş. Ama dinleyen kim? Hangimiz bulaşmadık ki? Cami barınaklarında yaşadı cami barınaklarında irtihal etti. Şimdi o minberin sol tarafındaki yerinde hazin rüzgârlar esiyor. Hacı Mahmut Efendi yok artık.                                                                     Devamı yarın