28 Şubat’ın Yıldönümü dolayısı ile Bir hatıramı sizlere nakletmek istiyorum.

‘Bizim Kemah Yöresinde, Şerrinden insanların emin olmadığı, zalim,sevilmeyen yaşlı hastalara ziyarete gidenlerin bazıları,  şaka yollu soranlara: Allah bilir ama son foter’i örtmüş derler. Tabi her şakanın altında biraz gerçek payı vardır.

28 Şubat hakkında, Gençler için Kısa bir Hatırlatma yaparak devam etmek istiyorum.

Yıl 1997 Erbakan Başkanlığındaki Refah-Yol Hükümeti, Süleyman Demirel tarafından alavere, dalavere ile istifa ettirilip Hükümeti kurma görevini ve Başbakanlığı Tansu Çillere vereceği Yerde, Mesut Yılmaz’a vermişti. Bu hareketi ile Askerlerin yanında yer almış, Demokratik, sivil iradeye çelme takarak 28 Şubat Postmodern darbesini yapanlara zemin hazırlamıştı.  

O günlerde Mesut Yılmaz Başkanlığında Anasol-D Hükümeti, yeni kurulmuştu. Yeni Hükümet, Milli Güvenlik Kurulu kararlarını Hemen Uygulamaya başlamıştı. Tabi 8 Yıllık kesintisiz eğitim bu kararların başında geliyordu. Gaye İmam Hatip Liselerinin Orta kısmının önünü kesmek. İmam hatiplere gidecek öğrenci bulunmasın bu vesile ile Muhafazakâr halk, fark etmeden İmam hatipler kendiliğinde kapansın.  

İşte o günlerde, otobüs ile İstanbul’dan Erzincan’a Doğru seyahat ediyorum. Gelirken Otobüs, Düzce Kaynaş lı da yemek molası verdi. Ben de Self servis ten yemeklerimi alarak boş bir masaya oturdum. Yemeğimi yemeye başlamıştım ki, Fötr şapkalı, takım elbise ve ince kravatlı, hallerinden emekli oldukları belli olan, yaşlı iki beyefendi benden masaya oturabilirmiyiz diye müsaade istediler. Bende nazik bir şekilde, tabi buyurun diye davet ettim ve yemeğimi yemeye devam ettim.

Masaya oturanların konuşmalarına ister istemez kulak misafiri oldum. Aynı masada oturduğumuz için konuştuklarını duyuyordum. Konuşmalarından, İkisinin de emekli Milli Eğitim Müfettişi olduklarını anladım. Eski daire arkadaşı olduklarını, uzun zamandır görüşemediklerini falan anlattılar dertleştiler. Bir tanesi Kaynaşlı da ikamet ediyormuş, diğeri de oradan geçerken Telefonla arayarak görüşme ayarlamışlar. Eskilerden falan, filan konuşuyorlar. Laf döndü dolandı Refah-Yol hükümetine geldi. Refah-Yolu Hükümetini eleştirmeye başladılar, Erbakan’ın Hükümetten düşürüldüğü, çok iyi oldu falan diyerek, bir an önce İmam hatiplere bir çare bulunmalı, Eğitim programındaki eksik ve hatalar vs.Konuşuyorlar.

Derken Biri diğerine; Azizim yeni Milli Eğitim Bakanını nasıl buluyorsun diye sordu: Diğeri de, Vallahi azizim Milli Eğitim Bakanını bilmem ama Mesut Yılmaz, Bu sefer, 8 yıllık Eğitimi Çıkararak İmam Hatip Liselerini kesin olarak halledecek dedi… Benim Tüylerim diken, diken olma başladı. Zaten adamları Gözüm tutmamıştı. Köy Enstitüleri Mezunu Memurlara benziyorlardı. Yüzlerinden Rabbi-yessir silinmiş, Nuri İlahiden eser kalmamıştı…

Bu arada ben Yemeğimi bitirmiş, çayımı içmiş, üstüne birde sigara yakarak, sözde otobüsün hareket anons unu bekliyorum. Ama daha çok Masadaki beylerin konuşmalarını merakla dinlemeye devam ediyorum. Kafamda onlara söyleyeceğim bir çift sözün hesabını yapıyorum. Onlara uygun bir cevap veremezsem, meydanı onlara bırakırsam hiç de iyi olmayacağını düşünüyor ve vereceğim cevabı planlıyordum.

O zaman, Refah Partisi Erzincan Merkez İlçe Teşkilat Başkanlığı görevinde Aktif ve hızlı bir siyasetçiydim. Refah partisi Hükümetten ve iktidardan uzaklaştırılmış, Partiye kapatma davası açılmış. Teşkilat ve Refah Partisi camiası olarak, Çok sıkıntılı ve Üzgün bir durumdayız. Zamanım olsa Onlarla Uzun, uzun konuşur gereken cevapları veririm. Ama Otobüsün hareket saati yaklaştı her an anons yapılabilir diyerek, kalıcı ve iz bırakacak bir cevap düşünürken, aklıma bizim köyün         son foter  sözü geldi. Zaten ikisi de foter’li idi. O anda otobüsün hareket anonsu yapılmaya başladı. Erzincan yolcuları kalmasın..

Çantamı alarak ayağa kalktım, İmam Hatip meselesini kesin halledecek diyen beyin kulağın eğilerek dedim ki, Bakın beyefendi, belki bu Hükümet 8 Yıllık kesintisiz Eğitimi çıkararak İmam Hatip meselesini halleder ama Siz son foteri örtmüşsünüz o günleri göreceğinizi pek sanmıyorum. Dedim ve onlardan gelecek tepki ve cevabı beklemeden dönüp kapıya doğru yürüdüm. Geriye bile bakmadım.

Müfettişleri ne yaptılar, foter’lerini yeniliye bildiler mi? Bilmiyorum ama Demirel foter’i yenileyemeden aramızdan ayrıldı. Üniversite de okuyan, başörtülü oldukları için okula alınmayan, bacılarımızı Suudi Arabistan’da okumaya gönderiyordu. Bir televizyon Programında aynen şunları söylemişti

Demirel, 2006 yılında Habertürk'te Melih Meriç'in sunduğu bir televizyon programında başörtüsü yasağıyla ilgili olarak şöyle konuşmuştur


« Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin, orada okuyun! Türkiye lalikten vazgeçemez. Herkes aklını başına toplasın. Bu ülkenin halkı yüzde 99'u Müslüman diye, Müslümanlığı istismar ederek, bu milleti arkamıza düşürürüz diye düşünen varsa aldanıyor. Hem de çok aldanmaktadır. Cumhuriyet 5'inci neslini yetiştirmiştir ve bu nesil cumhuriyete sahip çıkmaktadır. Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir.

2013 yılında MGK'da alınan 28 Şubat kararlarının 1997 yılından 2009 yılına kadar da uygulandığını söylemiş, 28 Şubat'ın darbe ve yanlış olmadığını savunmuş,[27] Erbakan hükümetinin istifası sonrası hükümeti kurma görevini Tansu Çiller'e değil Mesut Yılmaz'a vermesine yönelik eleştirilere karşı "Takdir Cumhurbaşkanı'nın diyor Anayasa. Yani benim takdirim." demiştir.[27]

Süleyman Demirel, 2002 AKP İktidarından Sonra gelişen Olayları kahrolarak Seyretmek ve görmek nasip oldu. Başörtülü bacılarımız Üniversite ve kamusal alanda her yerde Hak ettikleri makam ve mevkilerdeler. Ama o İki müfettişe bu günleri görmek nasip odlumu ACABA?

Emin AYAYDIN – 28 ŞUBAT 2016