Bir tarihte Erasmus projesi kapsamında İtalya’ya giden öğrencilerimizden Aziz’in oradakitarihi sütunlardan birine ismini kazıması İtalyanlar tarafından büyük bir tepki ile karşılanmış ve bu olay gazeteler tarafından “Vandal Aziz!” başlıklı haber ile dünya gündemine taşınmıştı.  Türk büyükelçisi İtalyan makamlarınca sert bir dille uyarılmış, bu olay ile ilgili gerekenin yapılması ivedilikle istenmişti.

Belki birçoğumuz bu olaya gülümsedik, belki bazılarımız; “ çok abarttılar!” dedik. Ve belki de İtalyanlara içimizdeki kini kusmakla kalmayıp sinkaflı laflar ettik.

Lakin Anadolu’daki tarihi eserlerin içler acısı durumunu bilenler İtalyanlara hak vermekle kalmayıp “ tarih ancak böyle korunabilir!” demişlerdi…

Bir yıl öncesiydi. Yine bu vakitler. Güneşin, şakaklarda esmer izler bırakmaya henüz yeni başladığı bir yaz mevsimi. Cilavuz Öğretmen Okulu’ndan dönem arkadaşlarımızla birlikte Kars’ta toplanmış ve Kars’ımızın o İtalya’daki tarihi eserlerden hiç de altta kalmayacak mekân ve mahallerini gezmeye koyulmuştuk. Bir yandan maziyi yâd ediyor, diğer yandan da öğrencilik yıllarımızda bize yeteri kadar tanıtılamamış, anlatılamamış binlerce yıllık Anadolu tarih ve kültür mirasının lezzetini tatmaya çalışmıştık.

Lakin her adım ayrı bir zevk olmakla beraber ayrı da bir acıydı. Tarihi eserlerin bakımsız, içler acısı durumunun yanı sıra Aziz’i çok masum bırakacak manzaralarla karşılaşıyorduk.

“Bu tarihi eserler İtalyanların olsaydı acaba bu halde mi olurdu?” diye birbirimize sormadan edemedik. Hele bir de Anadolu’nun en eski ticaret şehirlerinden olan Ani Harabelerini gördüğümüz anda az önceki soruyu bir oratoryo eseri gibi hep birlikte terennüm etmekten kendimizi alamadık. Tam da ismi ile müsemma bir tarihi mahal!  Harabe

Harabe olmakla da kalmamış. Yılların acımasızlığı, yorgunluğu bir taş yığınının suratına ancak bu kadar yansırmış. Kar, kış, yağmur, çamur, dolu ve yıldırım ne ararsanız hepsinin izlerini görmek pekâlâ mümkün. Bununla da kalmamış. Karşı geçedeki Ermeni topraklarından atılan ateşli silahlarda olabildiğince zarar vermiş bu yapılara. Bu da yetmemiş ziyarete gelen gençlerin tarihi sütunların en ayrıntılı noktalarına kadar tırmanıp sevgililerinin isimlerini, kendi isimleri ile kalp içerisinde dekoratif olarak çizmeleri bu tarihi yapılara ayrı bir anlam yüklemiş(!)

Ermenilerin tarafımıza sundukları mazeretler çok inandırıcı olmamakla beraber bir nebze olsun makul görülmüş; “yapılan çalışmalar sırasında sıçrayan dinamit parçaları, Türk tarafındaki tarihi eserlere zarar vermiştir, üzgünüz!” denilmiş. Hadi anladık onlar Ermeni, lakin içimizdeki o tarihi eserlerin sütunlarına isimlerini kazıyarak zarar verenlere ne demeliydi.

“Aziz sen çok masummuşsun, senden özür dilerim…”

Tur rehberinin ardından heyecanla yürüyüp bir an önce Sultan Alparslan’ın Anadolu’da ilk Cuma namazını kıldırdığı o binlerce yıllık katedralden dönüşmüş mescidinkapısından içeriye girmek ve o namazı hayalinizde canlandırmak isteseniz de gözünüzü kubbedeki aşk mesajlarından alamıyorsunuz ve yine bunları yapanlara olanca kininizle hakaret etmeden geçemiyorsunuz…

Kendisini Hayaşa Bölgesi tarihi dokusu ve kültürüne adamış bir akademisyen olan Tahir Erdoğan Şahin hocamızla gerçekleştirmiş olduğum tarihi gezilerde gördüklerim ve karşılaştıklarımın da Ani Harabelerinden arta kalır yönü yoktu.

Zira gittiğimiz her yerde define arayıcısı muamelesi görmek bizi derinden üzüyordu. Aslında bu durum tarihi eserlerin kimler tarafından nasıl tahrip edildiğinin birer belgesi niteliği taşıyordu.

Bir bölgedeki binlerce yıllık kilise kalıntısından izler ararken, köyün ileri gelenleri tarafından o kilisenin yıkılıp taşları ile de cami istinat duvarı yapıldığı bir gurur vesilesi olarak anlatılıyorsa orada ahlaki, tarihi, yasal birçok boşluğun ve yozlaşmanın izlerinin olduğu apaçık ortadadır.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu bu konuda hüküm ve uygulama açısından yeterli olmamakla birlikte bu konuda kamuoyunda bir duyarlılığın oluşturulamamış olması da ayrı bir muammadır.

Ayrıca medeniyetin olmazsa olmazları yolların ve barajların inşaatı sırasında, yine medeniyetimizin vesikaları tarihi eserlere ve binlerce yıllık anlamı olan taşlara verilen zararlar da bu konuda dikkat çekilmeden geçilemeyecek en önemli noktalardır.

Yeni yasama yılı ile birlikte; Sayın Cumhur Başkanımızı, Meclis Başkanımızı, İlgili Bakanlıkları, Milletvekillerini bu konu ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasında daha hassas davranmaya, binlerce yıllık Anadolu mirasının korunması hususunda özellikle gençlerimizi duyarlı olmaya davet ediyorum…