(1861-1923)

R

Bilindiği üzere Birinci Meclis’te zamanla her birisi ayrı birer siyâsi parti vaziyeti alan üç ayrı grup oluşmuştur. 10 Mayıs 1921’de Mustafa Kemal Paşa’nın Reisliğinde (Birinci grup) adı ile tanınacak (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu) kurulmuş, bunu 1922 Temmuzun ilk haftasında liderliğini Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey’in yaptığı (İkinci) Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun kuruluşu izlemiş, her iki grup dışında kalan milletvekilleri ise Kastamonu Mebusu Abdülkadir Kemâli Bey’in başkanlığında ki Bağımsızlar Grubu’nu oluşturmuşlardır.

Erzincan ve Dersim Mümessili,Heyet-i Temsiliye üyesi, Erzincan Bağımsız Milletvekili Şeyh Hacı Ahmed Fevzi BAYSOY (1861-1923)Fotoğraf.(TBMM Arşivi

Erzincan Mebusu Şeyh Hacı Fevzi Efendi siyasi görüş olarak bazı kaynaklar’ın dedikleri gibi CHP ‘nin evveliyatı durumunda olan Birinci Grup Mebusu değil, bunun tam aksine Bağımsız Gruptandır.

1 Kasım 1922 ‘deki Meclis görüşmelerinde Birinci ve İkinci Grup Milletvekilleri Makam-ı Saltanat’ın kaldırılması konusunda adeta birbirleriyle yarışırken, bu konuda muhalif konumda olan Bağımsız Mebuslar seslerini pek çıkatamamışlardır. Hacı Fevzi Efendi ‘’Sultan iki şey ile Sultan olabilir’’ diyerek Saltanat ile Hilâfetin birbirini tamamlayan ünvanlar olduğunu dile getirmiş ve bu durum Genel Kurul salonunda söylenme ve gürültülere sebep olmuştur.

Görüşmeler sonucunda Saltanat kaldırılırken, Makam-ı Hilâfet siyâsi kuvveti elinden alınarak korunmuştur. Şeyh Hacı Fevzi Efendi’nin de içerisinde bulunduğu Bağımsızlar grubu üyelerinin hemen pek çoğu, Müftü, müderris ve şeyhler’den müteşekkil olup grup içerisindeki oranı %18,9 dur. Din adamları’nın Birinci Grup’taki oranı %9,4 iken bu oran İkinci Grupta %4,8’dir.Hacı Fevzi, Şer’iyye, Evkaf, İrşâd ve Tapu-Kadastro Komisyonlarında görev almış olup, Meclis’te Şeyh Hacı Ahmed Fevzi Efendi olarak anılırdı.

Erzincandan Dersim’e açılan amansız geçitlerden biri, Sohmarik boğazı. Üskübürt, Kemah-Erzincan(Kadir Aşcı Arşivi)

ŞEYH FEVZİ EFENDİ VE DERSİM

Dersim, Erzincanın hemen bitişiğinde güney komşusu olması ve meydana gelen hadiseler dolayısıyla herzaman önem arzetmiştir. Erzincan-Dersim hudutu, engebeli ve son derece sarp kayalıklardan müteşekkil  Munzur sıra gövdeliği ile teşkil etmiş olup, ulaşım belli başlı birkaç geçit ile sağlanmaktadır. (Resim 107) Dersim için Erzincan herzaman medeniyete açılan bir kapı olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa Nutukta İstanbuldaki Erkân-ı harp Mirlivâsı Abdülkerim Paşa’ya Heyet-i temisliyye üyeleri ve faliyetlerini izah ettiği telgrafında Şeyh Hacı Fevzi Efendiyi, sadece Erzincan değil, bunun yanında ‘’ErzincanveDersimmümessili’’ olarak zikretmektedir.

Şeyh Hacı Fevzi Efendi Mecliste pek kürsüye çıkıp konuşan bir mebus olmamasına rağmen, Erzincan’ın kapı komşusu olan Dersim için  söz alarak son derece mühim açıklamalar yapmıştır.

Meclisin 5 Temmuz 1337 günü 87.birleşiminin birinci celsesinde, Koçgiri ve Ümraniye hadiselerine dair hararetli tartışmalar yapılmıştır. Bölge Kumandanı Nureddin Paşa”nın görevinden azlini isteyen Erzincan Mebusu Şeyh Hacı Fevzi Efendi ve arkadaşları ile karşıt görüşteki  İçişleri Bakanı ve İzmir Mebusu Refet Paşa arasında şiddetli atışmalar da cereyan etmiştir. Nureddin Paşa’yı ve İstiklâl Mahkemelerini savunan Refet Paşa’ya Hacı Fevzi Efendi, Dersim ve Koçgiri meselesini sertlikle çözmek isteyenlere karşı duyduğu rahatsızlığı  ‘’O İstiklâl Mahkemesi yalnız niçin mefkurîn..olsun’’;“— Bundan zâtı âlinizi millet affederse, emin ol ki; dünya yıkılır!” diyerek  dile getirmiştir.

Meclis’in 3 Ekim 1921 günkü 85. toplantıda Erzincan’ın iki Mebusu Şeyh Hacı Fevzi ve Müftü Osman Fevzi Efendiler söz almıştır. Şeyh Hacı Fevzi Efendi, Dersim bölgesinde görevli olan 1921 yılının Nisan ve Haziran ayları arasında Dersim dağlarının kuzey sınırlarında meydana gelen Koçgiri ayaklanmasını şiddetle bastıran Sakallı Nureddin Paşa'nın buradan alınıp görevinden derhal alınması gerektiğine dikkat çekmiştir. Erzincan Mebusu Şeyh Hacı Fevzi Efendi meselenin son derece nazik olduğundan, israrla konunun gizli celsede tartışılmasını istemiş ve oturumda şunları dile getirmiştir;

SEKSEN BEŞİNCİ İNİKAD

3 Teşrinievvel 1337 Perşembe

Birinci Celse

FEVZİ EFENDİ (Erzincan)- Evvelâ esası tesbit için hafi (gizli) celsede müzakere edelim. Sonra aleni celsede (açık oturumda) söylenecek sözleri söyleriz. Mesele çok naziktir.  Meselenin ehemmiyetiyle beraber nezaketi de vardır. İstanbul’da müfsitlere sermaye vermiş oluruz. Ne bir celsei hafiyenin suduruna ve ne de bir celseialeniyeden tevellüt edecek endişenin zuhuruna geleceğine şüphem yoktur. Bendeniz katiyen celsei aleniye (açık oturum) taraftarı değilim. Böyle buhranlı zamanda olmaz.

Şeyh Hacı Fevzi Efendi, “gizli” yapılmasını istediği bu oturumda Koçgiri ve Dersim hakkında izahatta bulunmuş, iki karındaş arasına fitne girmemesi gerektiğini, Nurettin Paşa gibi silaha yeltenen bir komutan ile, devlet idaresindeki başıboşluk neticesi halka yapılan eziyetin ancak, Cengiz Han'ın ordusu veya Ermeniler tarafından işlenebileceğini şöyle dile getirmiştir;

   ‘’FEVZİ EFENDİ (Erzincan) – Efendim, meselenin esasat ve safahatına tamamen kesbi ıttıla için bazı maruzatta bulunmaklığıma müsaade buyurur musunuz?

Efendim, evvel baharda memuran devre-i intihabiyeme muvasalatımda Koçgiri, Umraniye hadise-i meşumesinin Erzincan ve havalisine değin tevessü eylediğini görüp hükümeti mahalliye ile biliştirak bu ateşi fitne ve fesadın ıtfası için bazı salâhkârane vesaite tevessül olundu. Hükümeti mahalliye ve mevki kumandanlıklarının arzu ve müsaadeleriyle minelkadim tanıştığım Dersim agavatından bazılarına tazminat gönderdik. Bu ateşi fitne vü fesadın elbirliğiyle refi ve iki karındaş arasından bu suitefehhümatın izalesi için Erzincan’a civar münasip bir mahalle gelmelerini teklif ettim. Onlar da kabul ederek geldiler idi. Umraniye’ninmenaatımevkiiyesi Dersim’e nisbetten ehemmiyetsizdir. Fakat kavmiyet ve asabiyet itibariyle aralarında fark yoktur. Bu itibarla birbirlerine şiddetle merbutturlar. Bundan dolayı yekdiğerinin tesiriyle müteessir olurlar. İşte Umraniye’den Dersim dahi müteessir olmuştur. Umraniye’de esbap ve avamil pek çoktur. Fakat maksadı siyasi olmadığı tahakkuk etmiştir. Birincisi Alişo gibi bir iki müfsidin telkinatı eseridir. İkincisi, memurini mülkiyenin idaresizliği, hususiyle mücrimin hakkındaki ifratkârane muameleleri halk üzerinde müfsitlerin igfalatını müessir bir hale getirmişti.

Üçüncüsü, alevi kürtlerinermeniler gibi tehcir edilecekleri hakkında, yine müfsitler tarafından, ortaya atılan işaat bu meselenin alevlenmesini intacetmiştir.

Dördüncüsü; ifratperverane, arzettiğim, muamelât ki Meclisi âlinize söylenmesini tervic edemiyorum. Bu muamelât Cengizlerde, Ermenilerde, Yunanilerde olmuş idi. Atlarına binmişler, silâhlarını almışlar.”

Mustafa Kemal’in Alevîlerin merkezi Hacıbektaş’taki Dergâhın postnişini ve türbedârı olan Salih Niyazi Baba Efendi’ye ithafen gönderdiği bir telgraf belgesi bu meyanda oldukça önem arz etmektedir. M. Kemal, telgrafın sonunda özellikle ve özellikle Şeyh Hacı Fevzi Efendi’nin Alevî-Bektâşîcemaatınaselam’ını iletmesi, Hacı Fevzi Efendi’nin Dersim’de katliam yaptırttığı’nı söyleyen mesnedsiz iddiaları bütünü ile ortadan kaldırmaktadır. Sırası gelmişken ilgili telgraf vesikası aşağıdaki kısıma eklenmiştir.

Mustafa Kemal’in Hacıbektaş Dergâhı Türbedârı Salih Niyâzi Baba’ya Telgrafı;

“Hacı Bektaş-ı Velî Hazretleri dergâh-ı şerifi postnişîni ve türbedârı Salih Niyazi Baba Hazretlerine,

Sevgili vatanımızın halâsı ve saadeti uğurunda ümmeti necibeninbi-inâyetillâhiteâlâgirişdiğimücâhede-i mukaddesede maruf olan hidemât-ı nâcizânemizitakdirenibzâl buyuran teveccühât-ı fazılânelerine arz-ı teşekkürât eyleriz. Nezih milletimizin nail-i fevz ve necât olmasına ma’tûfed’iyye-i Hayriye ve irşadât-ı fazılânelerinin devamını kemâl-i hürmetle dileriz. Heyet-i Temsile’miz azasından Erzincanlı eş-Şeyh Haci Fevzi Efendi Hazretleri arz u hürmet ve tahiyyat eyler, efendim.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti                                                  Heyet-i Temsiliyesi namına

Mustafa Kemal”*.

M.Kemal’in Hacıbektaş Dergâhı Türbedârı Salih Niyâzi Baba’ya çektiği Telgraf, yukarıda. Telgraf’ın son paragrafında ‘’Heyet-i Temsile’miz azasından Erzincanlı eş-Şeyh Haci Fevzi Efendi Hazretleri arz u hürmet ve tahiyyat eyler, efendim’’ yazısı okunmaktadır.

Nitekim bundan   evvelki Son Osmanlı Mebus’an Meclisinde gündelik tartışmalar yapılırken, Erzincan’dan gönderilen bir telgraf son derece önem arzetmekte, Keçel, Aşuranlı, Demanlı, Abbaslı, Beratlı ve Balabanlıların lideri Hüseyin (Paşa) Bey  gibi  Kürt Aşiret rüesası’nın imzaladıkları bir telgrafta Şeyh Hacı Fevzi Efendi’nin imzasıda bulunmaktadır. Meclisi Mebusan’ın 26 Şubat 1920 tarihindeki 14. Birleşimi’nin ikinci oturumun da Meclis Başkanı, Erzincan’dan gelen ve son derece mühim olan  telgrafı okumuştur. Telgrafta şunlar kayıtlıdır:

Vatan haini ve din düşmanı Şerif adındaki kişinin, BoğosNobar ile işbirliği yaparak, Kürtlerin geleceği hakkındaki açıklamalarda bulunduğunu duyduk. Oysa ki; Kürtlük ve Türklük bir bütündür. Birbirlerinin öz kardeşi ve din kardeşidir. Her iki toplum için vatan birdir. Tarihi tanık tutarak sayın milletvekillerimize şunu açıklarız ki; Kürtler vatanlarının kurtuluşu uğrunda şimdiye kadar Türklerle ilk savaş safında kanlarını akıtmışlardır. Bundan böyle de hükümetimizin devamı ve mutluluğu için aynı şekilde davranacaklardır. Osmanlı ve İslam topluluğundan ayrılmak hiç bir zaman düşünce ve hayallerinden geçmez. Dünyanın sonuna kadar bu topluluk içinde yaşamak kararındadırlar. Bundan ötürü, gerek adı geçen Şerif ve gerekse onun isteklerine hizmet edecek herhangi bir herifin, açıkladığımız kararın dışındaki çabalarını tam bir nefretle red ve kaderimizi hükümetimize bağladığımızı bütün insanlık dünyasına ilan ederiz. Gereken yerlere de duyurulmuştur.

İmzâlar;

Erzincan Müftüsü Osman Fevzi, Belediye Başkanı Ali Rıza, Ulemadan Şeyh Saffet, Şeyh Hacı Fevzi,Müftüzade Hakkı, EşraftanÇapikzade Münir, Hacımehmet Beyzade Sami, Ahmet Paşazade Şemsi, Tüccardan Tavşanzade Recep, Hacıeşbezade Şükrü, Arapzade Ahmet, Ruhzade Halis, AhalidenHacızade Veli, Keçel Aşireti Reisi Yusuf, Aşuranlı Aşireti Reisi Yusuf, Demanlı Aşireti ReisiSeyidYusuf, Abbas Aşireti Reisi Seyid Ali, Beratlı Aşireti Reisi Çiçek, Kelani Aşireti Reisi Hüseyin, Balabanlı Aşireti Reisi Paşabey”

                                                                                                                               (***Sürecek)