Çin’in Henan eyaletindeki bir Neolitik yerleşim alanında, arkeologlar 8.000 yıl öncesine ait şaşırtıcı bir mutfak sırrını gün yüzüne çıkardı. Bilim insanları, kemiklerin öğütülerek toz haline getirildiğini ve bu tozun yiyeceklerle birlikte pişirilerek tüketildiğini ortaya koydu. Bu keşif, bugüne dek bilinen en erken kemik tozu kullanımı örneklerinden biri olarak kayda geçti.
Çin Bilimler Akademisi’nden Arkeolog Xingtao Wei ve ekibinin yürüttüğü araştırmalar, Xielaozhuang adlı arkeolojik bölgede, Peiligang kültürüne (MÖ yaklaşık 7000–9000) ait izlerin bulunduğu kazılarda ortaya çıkarıldı. Kazılar sırasında ele geçen üç ayaklı seramik “Ding” kaplarında, olağandışı bir kalıntı fark edildi. Bu kalıntıların, insan eliyle öğütülmüş kemik tozu olduğu anlaşıldı.
Başlangıçta antik alkol yapım sıcaklıklarını incelemek amacıyla başlatılan çalışmada, taramalı elektron mikroskobu ve ileri spektroskopi teknikleri kullanılarak kalıntıların kimyasal analizi yapıldı. Elde edilen sonuçlar, kalıntıların kemiklerde yaygın olarak bulunan hidroksiapatit, magnezyum whitlockit, fosfat ve karbonat gibi mineralleri içerdiğini gösterdi. Ayrıca nişasta analizleri, meşe palamudu ve gözyaşı otu gibi yabani bitkilerle birlikte pişirildiğine dair ipuçları sundu.
Bu bulgu, tarımın geliştiği dönemde dahi bazı toplumların avcı-toplayıcı yaşam biçimini sürdürdüğünü gösteriyor. Nitekim bölgede evcilleştirilmiş bitki ve hayvan kalıntılarına çok az rastlandı. Domuz gibi evcil hayvanlar, bulunan kalıntıların yalnızca %10’unu oluşturuyordu.
Araştırmacılardan Dr. Tianxing Cui, “Bu tozlar o dönemde önemli bir besin takviyesi sağlamış olmalı,” diyerek, kemik tozunun kaynar suda çözülerek yağ ve mineral kazanımı sağladığını belirtti. Özellikle kumtaşı silindirlerle oldukça ince şekilde öğütülmüş kemiklerin, besleyici karışımlar üretmek için kullanıldığı düşünülüyor.
Bu yeni bulgu, sadece yemek alışkanlıklarını değil, aynı zamanda Neolitik dönemde hayatta kalma stratejilerinin evrimini de gözler önüne seriyor. Xielaozhuang’daki yaşamın, yerleşik düzene geçişte ne kadar yaratıcı ve etkili yöntemler benimsediğini ortaya koyan bu araştırma, tarih öncesi beslenme anlayışımıza yeni bir pencere açıyor.