Tarih kitaplarında uygarlığın beşiği genellikle Mezopotamya ve Nil Vadisi olarak anlatılır. Ancak Bulgaristan’daki arkeolojik keşifler, bu anlatıyı sorgulatacak nitelikte. Provadia yakınlarında yer alan Solnitsata adlı antik yerleşim, M.Ö. 5500 yılına uzanan geçmişiyle Avrupa’nın en eski kenti olarak kabul ediliyor. Kentin yükselişinin ardındaki itici güç ise nehirler ya da verimli topraklar değil, şaşırtıcı biçimde tuz.
Tuzun Gücüyle Kurulan Medeniyet
Solnitsata halkı, buharlaştırma yöntemiyle tuz üretmeyi başarmış, elde ettikleri tuzu kalın beyaz bloklar halinde saklamıştı. Bu bloklar, o dönemde sadece yemeklere tat katmakla kalmıyor, gıdaları aylarca bozulmadan saklayarak kıtlık dönemlerini aşmayı mümkün kılıyordu. Böylece istikrar kazanan toplumlar, nüfus artışı, işbölümü ve kentleşme gibi uygarlığın temel yapı taşlarını oluşturdu.
Ticaretin Tuzla Başlayan Tarihi
Balkanlar’daki bu erken tuz üreticileri, ellerindeki bu stratejik kaynakla zamanla çevre bölgelere tuz ticareti yapmaya başladı. Bu da bugünkü İpek Yolu’ndan yüzyıllar önce, erken ticaret ağlarının kurulduğunu gösteriyor. Carpath Dağları’ndan Akdeniz’e uzanan bu yollar, dönemin ilk ekonomik elitlerini doğurdu.
Altın Çağdan Önce Tuz Çağı
Solnitsata yakınlarındaki Varna Nekropolü, bu ticaretin ne denli zenginlik yarattığını gözler önüne seriyor. M.Ö. 4600 yılına tarihlenen bu mezarlıkta bulunan 6 kilogramdan fazla işlenmiş altın, Avrupa'nın ilk sosyal sınıflaşmasının ve ekonomik gücünün işaretçisi olarak kabul ediliyor.
Tarihin Tuzla Yazılan Sessiz Satırları
Tuz, sadece yiyecekleri değil, medeniyetin temelini de korudu. Roma’dan Çin’e, Batı Afrika’dan Orta Avrupa’ya kadar tuzun ekonomik ve kültürel etkisi sürerken, belki de en erken ve en derin izlerini Balkanlar’da bıraktı. Bugün sessiz kalan bu tuzla kaplı tepeler, Avrupa tarihinin göz ardı edilmiş ama bir o kadar da etkileyici başlangıcını fısıldıyor.