Hiç kendi kendinizi gıdıklamayı denediniz mi? Sonuç büyük ihtimalle hayal kırıklığı olmuştur. Çünkü beynimiz, kendi hareketlerimizi öylesine kusursuz bir şekilde izliyor ki, bu durum hissettiğimiz dokunuşun etkisini azaltıyor. Uzmanlara göre bunun temelinde beynimizin hareketleri tahmin etme yeteneği yatıyor.

Bilim insanları yıllardır beynimizin kendi davranışlarımızla dış dünyadan gelen etkileşimleri nasıl ayırt ettiğini araştırıyor. Araştırmalar, beynimizin motor komutlar gönderirken bu hareketlerin olası sonuçlarını da öngördüğünü gösteriyor. Bu tahminler, dokunma gibi duyusal verilerle karşılaştırıldığında, eğer beklenen bir sonuçla karşılaşılırsa beyin bu uyarımı baskılıyor.

Yani bir başkası sizi gıdıkladığında beyniniz bu dokunuşu tahmin edemez ve sonuç olarak daha yoğun bir his algılarsınız. Ancak kendi elinizle yaptığınız gıdıklama, hareketin sonucu önceden tahmin edildiği için beyniniz bu hissi adeta “filtreler”.

Bu mekanizma aslında oldukça işlevsel. Beynimiz, dış dünyadan gelen beklenmedik tehlikeleri ya da değişimleri fark edebilmek için içsel ve dışsal uyaranları birbirinden ayırt edebilmelidir. Aksi halde, her hareketimizde kendimizi şaşırtabilir ya da yanıltıcı sinyallerle dolup taşabilirdik.

Beynin bu seçici filtresi sayesinde hem enerjiden tasarruf sağlanıyor hem de çevreye dair daha doğru ve hızlı tepkiler verilebiliyor.

Kendi kendimizi neden gıdıklayamadığımızın yanıtı sadece eğlenceli bir meraktan ibaret değil. Bu, beynimizin karmaşık ve zekice yapılandırılmış sistemlerinin bir yansıması. Gülmek istemiyorsanız bir sorun yok, ama biri sizi gıdıklamaya kalkarsa beyniniz sizi asla hazırlıksız yakalayamaz!

Muhabir: Merve Kiraz