Uluslararası Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması Sempozyumu çerçevesinde Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) yerleşkesinde kurulan Geleneksel Okçuluk alanı, önemli isimlerin katılımıyla ziyaret edildi.
Ziyarete, Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman, Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun, Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu, EBYÜ Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, Türkiye Geleneksel Okçuluk Federasyonu Başkanı Cengiz Toksöz ve il protokolü katıldı.
Etkinlik alanında geleneksel Türk okçuluğuna dair sunumlar yapılırken, katılımcılar bu köklü spora olan ilgiyi memnuniyetle karşıladı. Ziyaret, hem kültürel değerlerin yaşatılması hem de genç kuşaklara aktarılması açısından önemli bir adım olarak değerlendirildi.
Geleneksel okçuluk alanı, sempozyum süresince ziyaretçilere açık olacak ve çeşitli etkinliklerle geçmişle bugünü bir araya getirmeye devam edecek.
GELENEKSEL TÜRK OKÇULUĞU
Ata Sporunun Kalbinde Disiplin, Ustalık ve Ritüel Var
Türkiye’de yüzyıllar boyunca şekillenerek günümüze ulaşan Geleneksel Türk Okçuluğu, sadece bir spor dalı olmanın ötesinde, köklü ritüelleri, kadim bilgi aktarımı ve ustalık gerektiren ekipmanlarıyla bir yaşam kültürünü temsil ediyor. UNESCO tarafından 2019 yılında "İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi"ne dâhil edilen bu kültürel miras unsuru, hala aynı disiplin ve özenle yaşatılıyor.
Yaya ve Atlı Okçuluğun Farklı Disiplinleri
Geleneksel Türk Okçuluğu, yaya ve atlı olmak üzere iki ana kategoride icra ediliyor. Yaya okçuluğunda menzil, darp, puta ve gösteri atışları gibi farklı türler bulunurken, atlı okçulukta ise Kıgaç, Kabak ve Tabla gibi özel atış teknikleri öne çıkıyor. Özellikle atlı okçuluk; okçuluk kadar binicilik, at bakımı ve denge becerisi gerektiriyor.
Miras Ustadan Talibe Aktarılıyor
Okçuluk kültürünün merkezinde, kuşaktan kuşağa aktarılan bir eğitim sistemi bulunuyor. Öğrenme sürecine giren adaylar "Talip" olarak adlandırılıyor ve "Üstat" denilen öğretmenlerin rehberliğinde meşk adı verilen günlük antrenmanlarla yetiştiriliyor. Talibin ustası tarafından kabul edilmesi ise sadece fiziksel yeterliliğe değil, karakter yapısına ve kültürel değerlere bağlılığına göre değerlendiriliyor.
Kabza Alma Töreni: Okçuluğun Manevi Taçlanışı
Talip, gerekli beceri ve bilgi düzeyine ulaştığında üstat tarafından ona "icazet" veriliyor. Bu geleneksel izin töreni "kabza alma" olarak biliniyor. Törende dualar okunuyor, toplulukla yemekler yeniyor ve en sonunda üstat, talibin kulağına “Kemankeşlik sırrı” olarak bilinen öğüdü fısıldıyor. Bu sembolik an, talibin resmen okçu kabul edildiği anlamına geliyor.
Ustalık ve Sanatın Buluştuğu Ekipmanlar
Geleneksel Türk okçuluğunda kullanılan yay, ok ve diğer malzemeler, zanaatkârlar tarafından tamamen el işçiliğiyle üretiliyor. Kemanger (yay ustası), Tîrger (ok ustası), Saraç (at koşum ustası) gibi meslek erbapları, doğadan toplanan özel malzemeleri; boynuz, tendon, ipek, deri gibi doğal unsurları kullanarak eserlerini ortaya koyuyor. Bu ekipmanlar aynı zamanda hat, tezhip, kakma gibi geleneksel süsleme sanatlarıyla da bezeniyor.
Gelenekten Evrenselliğe: Uluslararası Festivallerle Buluşma
Geleneksel Türk Okçuluğu, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde de ilgi gören bir kültürel spor haline gelmiş durumda. Her yıl düzenlenen uluslararası geleneksel okçuluk festivalleri, farklı ülkelerden gelen okçuları bir araya getiriyor. Sporcular kendi kültürel kıyafetleriyle yarışmalara katılıyor; müzik, dans, yemek ve diğer geleneksel unsurları paylaşarak kültürler arası bir köprü kuruyorlar.
Doğaya Saygı, İnsanlığa Açık Bir Miras
Bu köklü gelenekte doğaya ve tüm canlılara zarar vermemek temel ilkelerden biri. Yüzyıllar boyunca şekillenen bu miras, din, dil, cinsiyet ya da etnik köken ayrımı gözetmeksizin toplumun her kesiminden insanı bir araya getirmiştir. Bu yönüyle Geleneksel Türk Okçuluğu, hem bir kültürel zenginlik hem de evrensel değerlere sahip bir yaşam felsefesi sunuyor.