Yüzlerce yıllık âşıklık geleneği Erzincan’da yaşatılmaya çalışılıyor

Doğu Anadolu’nun kültürel hazinelerinden biri olan âşıklık geleneği, Erzincan’da tüm zorluklara rağmen ayakta kalmaya devam ediyor. Hasret, aşk, gurbet ve inanç gibi temaların işlendiği dizeler, hem bireysel acıları hem de toplumsal yaraları dile getiriyor.

Erzincan, tarihin derinliklerinden gelen ve İslamiyet öncesine dayanan âşıklık geleneğinin Anadolu’daki önemli duraklarından biri olarak kabul ediliyor. Şemsi Hayal, Salih Baba, Aşık Davut Sularî, Aşık Daimî, Aşık Beybani, Aşık Nurhanî gibi önemli isimler, bu geleneği Erzincan’dan tüm ülkeye taşımış durumda. Ancak yörede artık sazın sesi eskisi kadar duyulmuyor. Mani söyleme geleneği de kadınlar arasında neredeyse tamamen yok olmuş durumda.

Âşıkların Gözüyle Hayat: Dert, Hasret ve İnanç

Erzincanlı âşıkların şiirlerine bakıldığında; aşk, vatan, ayrılık, gurbet, tabiat ve dini temaların yoğun şekilde işlendiği görülüyor. Yüzyıllar boyunca savaşlar, göçler, doğal afetler ve yoksullukla yoğrulan bu coğrafyanın insanı, yaşadıklarını mısralara dökerek hem dert ortağı olmuş hem de topluma yön vermiştir.

1939 Erzincan depremi, bölgede yaşanan Ermeni ve Rus mezalimi, zorlu iklim şartları, geçim sıkıntıları gibi yaşanmışlıklar, âşıkların kaleminde dizelere dönüşerek halkın sesi olmuştur. Bu yönüyle Erzincan’daki âşıklar, sadece sanatçı değil; aynı zamanda kanaat önderi, toplumu motive eden söz ustaları olarak da tanımlanıyor.

Gelenek Elden Gidiyor mu?

Geçen yıl Türkiye Yazarlar Birliği Erzincan Şubesi'nde konuşan Aşık Nurhanî, “Batıdan gelen gitarlı sanatçılar yüzlerce kişi tarafından izlenirken, bir halk aşığının izleyicisi sayılı kalıyor. Bu durum vahimdir,” diyerek toplumun kendi değerlerinden uzaklaşmasına dikkat çekmişti.

Nurhanî, âşıklığın yalnızca saz çalmak değil; derin kültür, bilgi birikimi ve zekâ gerektiren bir sanat olduğunu da vurgulamış. Atışmalarda başarı için hazırcevaplık, bilgeliğin ve kültürel derinliğin önemli olduğunun altını çizmişti.

Sözler, Duygulara Tercüman Oluyor

Erzincan’da söylenen maniler halkın duygu dünyasını doğrudan yansıtan kısa ama etkili anlatım örnekleri sunuyor. Birkaç örnek:

“Ay dedin oydun beni / Bu hale koydun beni / Yelkensiz gemi gibi / Ortada koydun beni”

“Bahçeye kurdum testi / Her gelen vurdu geçti / Ver Allah’ım muradımı / Benim de vaktim geçti”

Bu manilerde, çaresizlik, aşk acısı, hayat mücadelesi ve umut arayışı hissediliyor.

Âşıklar Kültür Taşıyıcısı

Salih Baba’dan Aşık Daimî’ye, Müslüm Kumru’dan Kul Nuri’ye kadar Erzincan’ın yetiştirdiği âşıklar, sadece halkın duygularını değil; aynı zamanda dini-tasavvufi düşünceleri de eserlerine taşımışlardır. Birçoğu "bade içme" yani ilahi aşkı rüyasında tatma geleneğiyle âşık olmuş, şiirlerinde Hz. Ali, Ehl-i Beyt ve İslam büyüklerine duydukları sevgiyi dile getirmiştir.

Gelenek Devam Etmeli

Modernleşmenin getirdiği hızlı değişim, göçler, şehirleşme ve teknoloji, âşıklık geleneğinin de zayıflamasına yol açtı. Erzincanlı âşıklar ülkenin dört bir yanına dağılırken, bu kadim kültürün yaşatılması için daha fazla çabaya ihtiyaç duyuluyor.

Erzincan’da tek tük düzenlenen âşıklar programları, yerel televizyon yayınları ve bazı araştırmalarla geleneğin canlı tutulmaya çalışıldığı görülüyor. Ancak hem kültürel farkındalık hem de genç nesillere aktarım noktasında daha fazla destek şart.

Muhabir: Merve Kiraz