Otobüste, derste, toplantıda... Hiç farkında olmadan kendinizi yanınızdaki kişinin esnemesine eşlik ederken buldunuz mu? Bu basit ama bir o kadar da karmaşık davranış, bilim insanlarının uzun yıllardır araştırdığı bir konu. Yapılan çalışmalar, bulaşıcı esnemenin sadece bir refleks olmadığını, beynimizin derinliklerinde yatan sosyal ve biyolojik mekanizmalarla bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.

Ayna Nöronlar ve Sosyal Bağlar

Bilim dünyasında "ayna nöronlar" olarak bilinen özel beyin hücreleri, birinin esnemesini neden taklit ettiğimizi açıklıyor. Bu nöronlar, bir başkasının yaptığı bir hareketi gözlemlediğimizde, beynimizde o hareketi yapmaya yönelik devreleri harekete geçiriyor. Psikiyatrist olarak anılan Charles Sweet, bu mekanizmanın, esnemenin özellikle sosyal ortamlarda hızla yayılmasını sağladığını belirtiyor. Bu etki sadece insanlara özgü değil; köpekler ve primatlar gibi hayvanlarda da gözlemleniyor. Bu da esnemenin yalnızca bireysel bir eylem değil, sosyal bağlarla örülü bir davranış olduğunu kanıtlıyor.

Bulaşıcı Esneme: Bir Evrimsel Miras mı?

Peki, bu özellik neden evrimleşmiş olabilir? Bir teoriye göre bulaşıcı esneme, grup içinde tehdit algısını güçlendirmek için gelişti. Araştırmalar, esnemenin beyni serinleterek zihinsel uyanıklığı artırdığını gösteriyor. Dolayısıyla, bir grubun toplu halde esnemesi, olası bir tehlikeye karşı kolektif bir uyanıklık seviyesi oluşturarak hayatta kalma şansını artırmış olabilir. Bir nevi, sessiz bir alarm sistemi gibi çalışıyor.

Başka bir hipotez ise esnemenin, sosyal grupları birbirine uyumlu hale getirmeye hizmet ettiğini öne sürüyor. Günlük ritimlerimizin bir parçası olan esneme, bir grup içinde yayıldığında, bireylerin hareketlerini ve davranışlarını senkronize edebilir. Nitekim, aslanlar üzerinde yapılan gözlemler, bir aslanın esnemesini taklit eden diğer aslanların, ardından onun hareketlerini daha sık kopyaladığını gösteriyor.

Peki Başka Neleri Aynalarız?

Ayna nöronlar ve sosyal uyum mekanizmaları, sadece esnemekle sınırlı değil. Farkında olmadan başkalarının birçok davranışını taklit ederiz. Konuşma tonu ve hızı, yakın çevremizdeki insanlarınkine benzer. Bir arkadaş grubunda, üyelerin birbirlerinin el kol hareketlerini, duruşlarını ve hatta mimiklerini taklit ettiğini gözlemlemek mümkündür. Ayrıca, birinin kahkaha atması veya üzüntülü bir ifade takınması da bizde benzer duygusal tepkiler yaratabilir. Bu taklitler, sosyal bağlarımızı güçlendirir ve kendimizi başkalarıyla "aynı frekansta" hissetmemizi sağlar. Bu da gösteriyor ki, insan beyni, sosyal çevreyle sürekli bir senkronizasyon halindedir ve bulaşıcı esneme, bu büyük sosyal uyum oyununun sadece küçük bir parçasıdır.

Bu durum, çevremizdeki insanlarla bağ kurmanın sessiz bir yolu olarak da düşünülebilir. Eğer yazıyı buraya kadar okuyup resimlere bakıp hiç esnemediyseniz, gerçekten istisnai bir durumda olabilirsiniz!

Muhabir: Sümeyra İÇER