İnsan beyni yaklaşık 1.4 kilogram ağırlığıyla vücut kütlesinin yalnızca %2’sini oluşturur. Ancak, bu küçük organın enerji ve kaynak tüketimi oldukça şaşırtıcı boyuttadır. Günlük olarak kalbimiz tarafından pompalanan yaklaşık 7200 litre kanın ortalama %20’si—yani 1440 litresi—beyne ulaşır.

Bu istatistik, beynin işlevlerini sürdürebilmek için ne kadar yoğun bir kaynak tüketimine ihtiyaç duyduğunu gözler önüne seriyor. Nöronlar arasındaki iletişimin sağlanması, hafıza işlemleri, karar verme süreçleri, duyu organlarından gelen sinyallerin işlenmesi gibi karmaşık görevleri yerine getiren beyin, vücudun en “aç” organlarından biri olarak kabul ediliyor.

Enerji İhtiyacının Arkasında Ne Var?

Beyin, dinlenme halindeyken bile toplam enerji tüketiminin yaklaşık %20’sini gerçekleştirmektedir. Bu enerji, esas olarak glikozdan sağlanır. Oksijen tüketimi de benzer şekilde yüksektir. Dolayısıyla beyne giden kan, yalnızca bir taşıma aracı değil, aynı zamanda hayati yakıtın teminidir.

Bilim insanları, bu yüksek enerji ihtiyacının nedenini beynin yapısal karmaşıklığına ve nöronal bağlantıların sürekliliğine bağlıyor. Beyindeki sinapslar, saniyede milyonlarca sinyal aktarımı gerçekleştirirken ciddi miktarda enerji harcar.

Sağlıklı Beyin İçin Sağlıklı Kalp Şart

Beyne giden kan miktarındaki düşüşler ya da damar sağlığındaki problemler, yalnızca baş ağrısı veya sersemlik gibi kısa vadeli şikayetlere değil; uzun vadede bilişsel gerilemeye, unutkanlığa ve hatta demansa kadar varan ciddi nörolojik sorunlara neden olabilir.

Bu yüzden, kardiyovasküler sağlığın korunması yalnızca kalp açısından değil, beyin sağlığı için de hayati öneme sahiptir. Uzmanlar, düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve stresten uzak bir yaşam tarzının hem kalbi hem de beyni koruduğunu vurguluyor.

Muhabir: Merve Kiraz