Erzincan

Nerede O Eski Bakkallar? Gerçek Bir Zaman Yolculuğu

Bir zamanlar mahallemizin kalbi olan bakkallar, sadece bir alışveriş noktası değil, aynı zamanda anılarla dolu birer hazine sandığıydı. İşte o günleri, bugüne taşıyan efsanevi ürünler ve kaybolan hikayeleri...

Abone Ol

Lezzet Avcılarının Cenneti: Bakkalın Büyülü Dünyası

Günümüzün devasa, ışıklı marketlerinin soğuk koridorlarında kaybolmak yerine, bir zamanlar mahallemizin o küçük, dar ve mis gibi kokan bakkal dükkanları vardı. O dükkanlar, 80'li ve 90'lı yıllarda çocukluğunu yaşamış olanlar için, cebindeki birkaç kuruşla çıktığı bir lezzet keşfiydi. Kapının önündeki serin buzdolabında duran Tamek ya da Dimes'in cam şişe meyve suları, hemen yanında tahta bir kutuda duran akide şekerleri... Her biri kendi başına bir efsaneydi.

O yılların en büyük heyecanı, cebindeki harçlıkla bakkalın cam vitrinine yapışıp hangi ürünü alacağına karar vermekti. Ağızda çıtır çıtır patlayan Patlayan Şeker'in yarattığı o küçük "patlama" etkisi, incecik çikolata kabuğunun içinde portakal jölesi gizleyen Cino Çikolata'nın her lokmada yaşattığı mutluluk ya da adının hakkını veren Sulugöz Sakız'ın eşsiz tadı... Bu ürünleri almak adeta bir ritüeldi. O paketlerde ayrıca Pembo ve Özcan gibi tatlı anılar bırakan sakızlar da vardı. O dönemin koşullarında herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan sigara sakızları da yine tezgâhın üzerinde yerini alırdı. Her ne kadar çocuklar için doğru bir ürün olmasa da o dönemi hatırlatmak üzere burada yerini alıyor.

Bir de içinden araba resimleri çıkan Turbo Sakızlar, ya da içinden minicik oyuncaklar çıkan Jeti Sakızlar vardı. Paketleri açmak, ürünün tadına varmak kadar heyecan vericiydi. Raflarda Eti Aydede, Albeni, Metro, Halley ve Bonibon gibi o dönemin vazgeçilmezleri, okul çıkışı koşturarak gidilen bu küçük dükkanların en değerli hazineleriydi.

Bakkal Amca ve Mahallenin Kalbi: Güven ve Sorumluluk

Bakkal sadece ürün sattığı bir yer değil, aynı zamanda mahallenin sosyal merkeziydi. "Bakkal amca" lakaplı esnaf, her çocuğu tanır, kimin hangi ürünü sevdiğini bilirdi. Veresiye defteri ise sadece bir borç listesi değil, aynı zamanda karşılıklı güvenin bir simgesiydi. Sosyologlara göre, o dönemin çocukları için bakkalın bu kadar özel olmasının temelinde, parayla kurulan ilk ilişki yatıyordu. Kendi harçlıklarıyla bir şeyler satın almanın sorumluluğunu ve keyfini ilk kez bakkal amcanın güler yüzüyle yaşarlardı. Bu etkileşim, sadece bir alışverişten öte, toplumsal bir bağın da güçlendiği bir andı.

Bakkallar aynı zamanda çocukların eğlence dünyasının da merkeziydi. Cam kavanozlarda duran rengarenk misketler, futbolcu kartları ve cips paketlerinden çıkan tasolar, okul saatleri dışında yaşanan heyecanlı turnuvaların anahtarıydı. Cebimizdeki son kuruşla aldığımız çata patlar ve mantar tabancaları ise en eğlenceli oyunlarımızın olmazsa olmazıydı.

Külahla Satılan Mercimek, Cam Şişede Ayran... Unutulmaz Detaylar

Bugün rafları dolduran binlerce ürünün aksine, o zamanın ürünleri hem daha ucuzdu hem de daha doğal. Üstelik bir ürün bittiğinde yenisi gelene kadar aylarca beklendiği bile olurdu. Bu durum, bakkalın vitrinindeki her bir ürünün ne kadar değerli olduğunu gösterirdi.

Açık olarak tartılarak satılan pirinç, bulgur ve mercimek, kağıt külahlar içinde verilen leblebi ve yediğimizde ağzımızın simsiyah olduğu siyah ay çekirdeği, bakır taslarla tartılan salamura zeytinler... Her şeyin bir hikayesi, bir ritüeli vardı.

Yazın sıcakta içilen cam şişedeki ayranlar, poşette (tulumba) satılan yoğurtlar ve buzlukta bekleyen meybuzlar, sakız şeker yumiyum'lar kışın ise bakkalın sıcak sobası başında geçen bir kaç dakika ve rafları o sıcakta incelemenin hazzı... Bakkallardan sadece gıda değil, okul ihtiyaçlarımız olan Arı Maya kokulu silgiler, kurşun kalemler ve hatta mürekkep bile alırdık.

Minik üçgen naylonlarda satılan rengarenk kolonyalar ise hem güzel kokuları hem de ilginç ambalajlarıyla akıllarda yer etmişti.

Bakkalların Kaybolan Ruhu ve Değişen Çocukluk

Bugün, o bakkalların yerini alan süpermarketler, bize ürün çeşitliliği sunsa da o samimi atmosferi ve insani dokunuşu asla veremiyor. Belki de bu yüzden, 80'ler ve 90'larda çocuk olanlar için "nerede o eski bayramlar" sorusu, aslında "nerede o eski bakkallar" sorusuyla eş anlamlı. O dükkanlar, bir dönemin sadece alışveriş değil, aynı zamanda hayatı ve insan ilişkilerini öğrendiği birer okuluydu.

Günümüzde ise durum bambaşka. O dönemin çocuklarının gözünde paha biçilemeyen hazineler olan bir Albeni, bir misket ya da mis kokan bir silgi, bugünün çocukları için sadece sıradan birer nesneye dönüştü. Artık parıltılı ekranların sunduğu sınırsız ve anlık haz dünyasına alışan yeni nesil, somut bir nesneyle kurulan duygusal bağdan uzaklaştı. Bir kalemle, bir silgiyle ya da bir çikolatanın tadıyla mutlu olabilen çocukların yerini, sanal bir dünyada dijital kodların yarattığı sahte maceralara dalan çocuklar aldı. Onların gözündeki ışıltı, fiziksel bir dünyadan çok, bir videonun beğeni sayısında veya bir oyunun sanal ganimetinde parlıyor. Eski bakkalların sunduğu o dokunulabilir, hissedilebilir, koklanabilir mutluluklar, yerini dev ekranların sunduğu sanal tatminsizlik döngüsüne bıraktı.

Peki sizin hatırladığınız ürünler neler? Yorumlara cevaplarınızı bekliyoruz.